Allah sizin için hayır olanı bilir de siz bilmezsiniz

Allah sizin için hayır olanı bilir de siz bilmezsiniz

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Suresi 216-218. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

216 . (Ey mü’minler!) O, hoşunuza gitmediği hâlde savaş size farz kılındı. (*) Fakat olur ki, bir şeyden hoşlanmazsınız ama, o sizin için hayırlıdır. Ve olur ki bir şeyi (de) seversiniz, hâlbuki o sizin için bir şerdir. Allah ise (sizin için hayır olanı) bilir de siz bilmezsiniz.

217 . (Ey Resûlüm!) Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: “Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. Fakat (insanları) Allah yolundan men‘ etmek ve O’nu inkâr etmek, hem (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan (men‘ etmek) ve ehlini oradan çıkarmak Allah katında (günah cihetiyle) daha büyüktür. Çünki fitne (çıkarmak ve mü’minleri inkâra zorlamak), öldürmekten daha büyük (bir günah)tır.”(**) (Ey Habîbim!) Eğer güçleri yetse, sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı bırakmazlar. İçinizden kim dîninden döner de kendisi kâfir olarak ölürse,(***) işte onlar yok mu, (onların) amelleri dünya ve âhirette boşa gitmiştir. Ve yine onlar ateş ehlidirler! Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.

218 . Muhakkak ki îmân edenler ve Allah yolunda hicret edip cihâd edenler var ya, işte onlar Allah’ın rahmetini ümîd ederler. Çünki Allah, Gafûr (kullarını çok bağışlayan)dır, Rahîm (onlara çok merhametli olan)dır.

(*) Bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (Aleyhissalâtü Vesselâm): “Kim gazâ etmeden veya kendini gazâya hazırlamaksızın vefât ederse, câhiliyet ölümü ile ölür” buyurmuştur. (İbn-i Kesîr, c. 1, 189)

“Cihâda asker sevk etmekte, elbette bazı cüz’î ve maddî ve bedenî zarar ve şer olur. Fakat o cihadda hayr-ı kesîr (büyük hayır) var ki, İslâm küffârın istîlâsından kurtulur.” (Mektûbât, 12. Mektûb, 32)

(**) Peygamber Efendimiz (ASM)’ın, Kureyş’in ahvâlini gözlemek üzere gönderdiği birlik, bir Kureyş kervanıyla karşılaşmış ve ileri gelenlerden birini öldürerek ganîmetlerle Medîne’ye dönmüştü. Receb ayının son günü meydâna gelen bu hâdisenin Kureyşlilerce, “haram ayların ihlâli” olarak etrâfa yayılması Müslümanlar arasında büyük üzüntüye sebeb oldu. Birlikteki ferdlerin, yaptıklarına çok pişmân olarak, affedildiklerini beyân edecek bir vahyi beklemeye başlamaları üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. (İbn-i Kesîr, c. 1, 190)

Haram aylar, İslâm’dan evvel Arab kabîleleri arasında savaşın yasaklandığı Zilka‘de, Zilhıcce, Muharrem ve Receb aylarıdır. (Bilmen, c. 2, 217)

(***) “Bazıların dinden râbıtaları (bağları) kopsa, o vakit o dinsizler hayât-ı ictimâiyede bir semm-i kātil (öldürücü zehir) hükmünde zarar verecekler. Çünki mürtedin (dinden dönenin) vicdânı tamâmen bozulduğundan, o mürted hayât-ı ictimâiyeye zehir olur.” (Lem‘alar, 17. Lem‘a, 126)