Ağustos böceği bir meş’aledir-2

Ve Sezai Karakoç, Kur’an rehberliğinde kainat kitabını okumaya/okutmaya başlar:

Zamandan, kuruyan hurma dalından, petrolden, deveden, yarılmış sancaktan, yıkılmış taş kemerlerden, harap handan, köprülerden.” (178) Öğrenir gerçekleri. Öğrendiklerini öğretmeye başlar. “Yarılmış ay dedeye, delikanlı ateşe, bekârlara, kundaktaki çocuklara, fundalara, keçilere, keçi yollarına…” (178)

“Bir gülü kılıç gibi kullanarak
Kalp yararak,
Ruh sararak
Akıl kırarak
Büyük savaş vermeye
.” (399)

Gönderilmiş peygamberlerin ve onların izinden giden Tâhâ’ların “büyük cihad dedikleri nefisle savaşma ve hakikatleri tebliğ etme misyonunu yüklenir. Tâhâ’nın “Kavis” (301) görmesiyle başlar her şey. Kavis bilindiği gibi, hilal; hilal elif; elif ise bir yani tek Allah, Tevhid inancının sembolüdür.

Sezai’nin şiirlerine genel olarak felsefi boyutlu düşünceler, kozmik kanaatler, öteler ötesine ait duyumlar ve öteki dünya ile ilgili temalar sinmiştir. Denilebilir ki şiirlerinde bu dünyaya ait her nesneden öteleri görebilen ve yol bulabilen bir yaklaşım ve birikim her şiirde kendini hissettirir. Felsefî alanlara ait görüşlerini Kur’an ve Hadis çerçevesinde ifade eder. O, Doğu ve Batı kültürünü incelemiş ve sonra da konumunu belirlemiştir. Ne bir filozof ve ne de vaizdir. Şiirleri de telkinci bir şiir anlayışından uzak, hissettirici ve işaret edici bir dille yazılmıştır.

Bir şiiri iyi eser diye niteleyebiliriz. Ama içinde önemli ve doğru fikirler varsa sanat eseri olan o şiir, artı bir değer kazanır ve sihriyyetiyle hikmete kapı açar. Yoksa ergen defteri gibidir bana göre. Karakoç’un şiirlerinde göstergeler referantial ve duygusallıktan daha çok bilinçli imajlar ve imgelerle doludur. Kendi vocabulary’sini oluşturabilmiş şairlerdendir. Ressamların renklerle yaptığını, şairler kelimelerle yapar. Duygusal değeri olan kelimelerin yanında aklî ve mantikî kelimeleri de şiir diline çeker.

Parça ve cüz’ olarak yer alan kelimeleri göstergesel anlamlarının contextual bağlamları içinde karşılıklı etki ve ilinti içine orijinal çağrışımlarla besleyerek özdeyişlere benzer cümleler oluşturur. “Doğmamış ve ölmeyen./Gelmemiş ve gitmeyen.”in (682) inancıyla; “Var edenin adıyla” okumaya başlarız mahlukatı. Mahlukat düşünenler için birer ayet, birer delil, birer meş’aledir.” “Anlayan için muştucu, duyan için uyarıcı”dır (682) Artık bu bir ateş böceği de olabilir, bir karınca da olabilir, ağustos böceği de.

Kur’an’da adları surelere verilmiş arı, sinek, karınca, yıldız, örümcek, ay, güneş gibi ayetler insanı Allah’a götürür. Yunus Emre, Fuzuli, Şeyh Galip, Mevlânâ, Bediüzzaman geleneğinden beslenen Karakoç, materyalist beyinlerin küçük gördüğü, bu aslında büyük varlıkları konu edinmeyi ön plana alır. Tabiat, Allah’ın kutsal kitabı Kur’an’ın yanında ikinci büyük kitaptır. Kur’an’da harf olarak, kelime olarak yazılan ayetler kainat kitabında şekiller, desenler ve misyonlarla yazılmıştır.

En küçük, minicik bir zikirdir karıncalar
Kızgın taşlar üzerinde
Dizilirler tesbih gibi
Evrensel bir tesbih gibi.”
(272)

Oysa Batı’nın dinsiz felsefesi açısından, materyalist pencereden bakıldığında görünenin tam aksidir.

Çiçek arkeolojik bir malzemedir onlara göre. Taşın ve tuncun arasında arkaik bir yapıdır. Sadece süs malzemesi olarak inşaat malzemelerinde yer alan figürdür. Mezarlara bir anı, son anı gibi bırakılan bir haftalık kitabedir. Tabiat insan hayatında bir iliştirmedir.” (484) -Günümüzdeki  yerli ve yabancı Tv dizilerinde ev dekorasyonu ve mezarlıklarda çekilen bölümlerde görüldüğü gibi.-

Karakoç, tabiatı Allah’ın kitabındaki ayetler, sureler olarak algılar ve algılatır. Yeni Düzen, Yeni devir, Diriliş, Adil Düzen, vb. şeklinde siyasete bile nüfuz edecek isimlendirmelerin kaynağı olur bir yerde.

Yeni Düzende buluşacak ağaç ve insan
Toprak ve su, taş ve karınca
Artık mutluluktur ve mutluluğun ötesidir bu
.” (501)

Bu bakışı yakalayanlar

Şafak işçileri/ İkindi mimarları”dır. Ahirzaman temsilcileri ve tebliğcileridir.” Onlar “İnançsızlığın, yıkıcılığın/Köleliğin, sömürmenin/Kör yüreğine ok atan/İnkarı öldüren/insanı dirilten”lerdir. (420) “Onların önünde geçmiş ve gelecek/Doğu ve Batı/Yeşeren ağaçlar/Bir kitap gibi açılmaktadır.” (421)

“Yaşatmaya değil öldürmeye inanan
En sefil bir kapitalizm
Ve komünizm ciridi
” (650) içinde bunalmış, varoşlun dayanılmaz ağırlığı içinde ezilen insanlığa yol göstericilik yapar. Çeşmeler şiirinde ifade ettiği gibi:

İnsanlığın susuzluğunu giderir
Arıtır ellerini ayaklarını
Şair de giderir ruh susayışını
Yıkar çirkefe satmış insan ruhunu
.” (466)

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.