İslam tarihinden liyakat ve ehliyet konusunda numuneler

Devlet görevinde liyakat ve ehliyetin önemi-3

İdareciler ve idari kadro açısından liyakat ve ehliyet noktasında dört durum zaruridir:

1) Liyakat ve Ehliyeti Beraber Taşıyanlar: Bu kaliteli sınıfta olan kişiler, kalite kanunu gereği sayı olarak azdırlar. Bu kısma dair en çarpıcı misallerden biri Barbaros Hayreddin Paşa’dır. Çünkü Midillili bir ailenin çocuğu olarak çekirdekten yetişme denizci olan; Cezayir ve Kuzey Afrika kıyılarında, hâkimiyet ve devlet kuran; Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine kendi rızasıyla girip Kaptan-ı Derya olan; Preveze Deniz Savaşı’nda Andrea Doria kumandasındaki Ceneviz donanmasını mağlup ederek Akdeniz’i Türk Gölü haline getiren liyakat ve ehliyette zirve bir şahsiyettir. Preveze zaferiyle teknik bilgisi ve ehliyetini; iktidarından vazgeçerek i’la-yı kelimetullah için Osmanlı iktidarında bir kaptan-ı derya olmayı tercih etmesi ise liyakatini gösterir. Selahaddin-i Eyyubi, Memluk Sultanı Baybars, Fatih Sultan Mehmed, Gazi Osman Paşa, Şehzâde Süleyman Paşa, Mehdi-yi Abbasî, Hâlid bin Velid, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Ömer bin Abdülaziz, Enver Paşa ve benzeri on binlerce kişi…

2) Liyakatsiz ama Ehliyetli Olanlar: Bu sınıfta bulunanlar daha fazla sayıdadırlar. Bu sınıfa çarpıcı bir misal Murat Giray Han’dır. Kırım Tatarları’nın başıdır. Askeri ve teknik bilgi sahibi olmasıyla ehliyet vasfı taşımaktadır. Fakat 2. Viyana Kuşatması’nda Osmanlı Ordusu’nun Lehistan tarafından gelebilecek saldırılarına karşı muhafaza vazifesi kendisine verilmesine rağmen Leh Ordusu’nun geçişini seyretmiş, müdahale etmemiştir. Osmanlı Ordusu seferden başarısız şekilde dönmüş ve Osmanlı Devleti’nin gerileme devri başlamıştır. Osmanlı iktidarına gücenmesi neticesinde yaptığı bu davranışıyla liyakatsizliğini ispat ettiğinden görevinden azledilmiştir. Abbasi halifesi Mutasım[1], Lale Devri Padişahı 3. Ahmed, Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Timur Lenk, Emir Sadeddin Köpek, İsmet İnönü[2] ve emsali gibi yüzbinlerce kişi bu kısma misal olarak gösterilebilir.

3) Liyakatli ama Ehliyetsiz Olanlar: Bu sınıfta bulunanlara en çarpıcı misallerden birisi Emevi idarecilerinden II. Muaviye diye bilinen Muaviye bin Yezid’dir. İdareciliğin hayrını görmediği için kimseyi yerine veliaht tayin etmemiş, onun da vebalini alamayacağını ifade etmiştir. 40 günlük idaresinde atama-tayin gibi herhangi bir icraat yapmamış, yalnızca halkın vergi yükünü azaltmış ve sonrasında de tahttan feragat etmiştir.[3] İdareciliği yapacak teknik bilgisi olmadığını düşündüğü için feragat etmesi gösterir ki ehliyet konusunda yetersizdir; fakat tahttan feragat edecek bir zühdü taşıması ve halka şefkatle vergileri azaltması gösterir ki, liyakat sahibidir. Osmanlı padişahı Genç Osman, Ürdün Kralı Şerif Hüseyin, Memluk kralı Tomanbay[4] ve benzeri yüzbinlerce kişi bu kısma misal olarak gösterilebilir.

4) Hem Liyakatsiz hem Ehliyetsiz Olanlar: Bu sınıfta en çarpıcı misallerden birisi Emevi idarecilerinden Yezid bin Muaviye’dir. Ehil olmadığı idarecilik makamına geçtiği için kıyam eden Hz. Hüseyin ve taraftarlarının başına Kerbela hadisesini açmıştır. Harre Vak’ası gibi İslam tarihinde misli olmayan bir gaddarlığın ve zalûmiyetin ana sorumlusu olmakla da liyakatsizliğini hafızalara silinmez yazılarla kazımıştır. Büyük İmam Saadeddin-i Taftazani, Yezid’in bu icraatlarından dolayı “Yezid’e lanet caizdir” şeklinde fetva vermek zorunda kalmıştır. Haccac-ı Zâlim, Ubeydullah bin Ziyad, Kuyucu Murat Paşa, Ali Ekber Şah, Nevzat Tandoğan[5] ve benzeri on binlerce kişi bu konuda misal gösterilebilir.

Bütün insanlık tarihine ve yöneticilerine bu 4’lü sistem bir turnusol kâğıdı gibi kullanıldığında hangi idarecinin halk için rahmet ve safa, hangisinin zahmet ve bela olduğu ortaya çıkacaktır. Hz. Peygamber (ASM) iki hadis ile liyakatli idareciler, hakkanî idareleri, idarî özelliklerini ve sonrası liyakatsizlik dönemlerinin aşamalarını şöyle anlatır:

Abdurrahman bin Sehl el-Ensarî (RA) rivayet ediyor: " Resulullah (ASM) şöyle buyurdu:

"Hiçbir peygamberlik yoktur ki, ardından hilafet gelmesin. Hiçbir halifelik yoktur ki ardından krallık gelmesin. Hiçbir zekât yoktur ki, ardından vergi gelmesin. "[6]

[Zekât, peygamberlerin kurduğu ve râşid halifelerinin devam ettirdiği devletin halktan aldığı semavî vergidir. Sınırı bellidir. Ötesi yoktur. Fakat krallıklar, zekâtı kaldırıp kendi re’yleriyle vergi toplamaya başlarlar. Devleti semirtip halkı fakir düşürecek şekilde sınırsız vergi uygularlar.]

Nübüvvet içinizde Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.”[7]

[Isırıcı saltanat teşbihi, iktidarların idarelerine muhalif kişi ve gruplara karşı sergilediği tavrı öfkeyle havlayan bir köpeğe veya kindar bir kurda benzetiyor. Ceberut saltanat dönemi ise, halkın iradelerinin tamamen yok edildiği, baskı ve istibdad devrini bildirir. Sonra tekrar nübüvvet sisteminde hilafet gelmesi gösterir ki, bu sosyolojik çözülme ve bozulma akabinde, toplumda ihtilal, sonuç alan bir kıyam[8] veya kaderin atâsı olarak Ömer bin Abdülaziz gibi adil bir idarecinin gelmesi kaçınılmazdır. Zamanın daireselliği burada kendini gösteriyor.]

(Devam edecek)

[1] Mu’tezile mezhebini, halka zorla kabul ettirmeye çalışmasıyla liyakatsizliğini göstermiştir. Fakat idari sahada teknik bilgi sahibi olması ve disiplinli idaresiyle ehliyeti bulunmaktadır.

[2] İdari konudaki teknik bilgisi, ehliyetine işaret eder. Fakat kalkın mukaddesatına, halk istememesine rağmen müdahale eden Kıyafet ve Harf İnkılabı, Türkçe Ezan ve Türkçe Namaz gibi işlerin ana müsebbiplerden biri olması gösterir ki liyakat sahibi değildir. Çünkü meclis, halkın iradesinin temsilcisi ve halkın dünyevi ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak şekilde sosyal hayatın düzenleyicisidir. Bu manada Meclis’in, halkın iradesine muhalif irade beyan etmesi ve bu yönde kanun ihdâs etmesi; özellikle halkın mukaddesatına müdahale edecek şekilde icraatta bulunması Cumhuriyet rejimine taban tabana zıttır. Değil halkın mukaddesatına yönelik hususlarda hatta dünyevi hayatına ait konularda dahi köklü değişiklik yapılacaksa “referandum” yapılması hukuken zorunludur. Cumhuriyetin tam göstergesi olan referanduma gidilse idi, İstiklal Mahkemeleri kurulmaz; Türkiye milli kültürünü ve dinî geleneklerini muhafaza ederek muasır medeniyetler seviyesine ulaşan Japonya ve Çin gibi olabilirdi. Bediüzzaman Said Nursi bu manada 1911 yılında bu hakikati şöyle seslendirir: “Kesb-i medeniyette (medeniyeti almada) Japonlara iktida (önder kabul etme) bize lâzımdır ki, onlar Avrupa'dan mehasin-i medeniyeti (medeniyet güzelliklerini) almakla beraber, her kavmin mâye-i bekası (ölümsüzlük mayası) olan âdât-ı milliyelerini (millî geleneklerini) muhafaza ettiler ” (Divan-ı Harb-i Örfî, Hürriyete Hitab).

[3] DİA, Muaviye bin Yezid Maddesi.

[4] Ridâniye savaşında Osmanlı ordusu top kullanırken, Memluk ordusunun kılıç mızrak ile savaştırılması Tomanbay’ın ehliyet konusunda yetersizliğini gösterir. Ki kendi itirafıyla Osmanlı ordusu, toplarıyla savaşı kazanmıştır.

[5] Ceberut bir kişi olduğu bilinmektedir. Halk ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu, milliyetçiliğin sembol ismi Osman Yüksel Serdengeçti ve din hizmetinin sembol isimlerinden Bediüzzaman Said Nursi’ye karşı zorbaca tavırları meşhurdur. Zorba kişi, başkalarının iradesini yok sayar. Bu ise, ehliyetsizlikten kaynaklanır. İdari yetersizliği gösterir. Başkalarının iradesini çiğnemek ise, toplumda nefrete yol açar. Bu ise, liyakatsizliği gösterir. Bu boyutlarıyla Nevzat Tandoğan teknik manada liyakatsiz ve ehliyetsiz biridir.

[6] Sahabe-i Kiram Ansiklopedisi, el-İsabe, İbn-i Şâhin ve İbn-i Mende’den naklen, c.3, s. 312.

[7] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 4/273.

[8] Ebu Müslim-i Horasani’nin Emevi iktidarını yıkan kıyamı gibi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum