Cemil KARAKULLUKÇU

Cemil KARAKULLUKÇU

21. Gün mektupları (7)

Sevgili dostum;

Zirve yolculuklarında elbette rahatlık yok. Hem rahatlık açısından zirve ile kuyu dibi ne fark eder?

Ben ve sen, şöyle geçmişi bir tarayalım. Bir bir hafızamızda kazılanları ele alalım. Onları rahatlık mihengine vuralım. Yüzde kaçı acaba bize gülmüş, bizi okşamış ve bizden acı alıp götürmüş? Bir oran vererek geçmişimizi karanlığa boğmayalım bari. Çok azı bizi güldüren olaylar hanesine yazıldığı kesin. Ama ne olursa olsun, geçtikleri için onlara tatlı bir tebessümle bakabildiğimiz ve onları yad etmekten oldukça tatlı bir haz aldığımız da o derece kesin, öyle değil mi sevgili dostum!

“Dünyada rahatlık yok” kutsi söz dururken, elbette nedenini de sormaya gerek olmadığını da söyleyebiliriz. Ama değil öyle. Elbette nedenini öğrenmek bizim hakkımız. Bu sözün doğruluğu Hz. Âdem’den bu yana gelip geçmişlerin deneyimleriyle sabitlenmiş. Kaç kişi var “Oh, tamam bu dünyadan alacağımı aldım, doyuma ulaştım” deyen? Evet, bu dünyanın tokadını yemeyen yok gibi.

Bizden, ikimizden örnek verelim sevgili dostum! Bu yaşımıza kadar yediğimiz dayakların sayısını verebilir miyiz? Bir arada geldiğimizde akıttığımız gözyaşlarımızın kaynağının ne olduğunu sanıyoruz? Herhalde sevinç gözyaşları değil. Her gün gaipten gelen bir sille olmuş; kâh suratımıza şaklatmış, kâh kalbimize bir ok gibi saplanmış ve kâh duygularımızı yok saymış. Sevgili dostum az mı kalabalıklarda gizli ağladık? Az mı dost meclislerinde horlandık? Yakın bildiklerimizden az mı kazıklar yedik, az mı ihanetler gördük? Bütün yoksulluklar bir tarafa, kalben kırıldıklarımızın, aklen dışlandıklarımızın ve duygusal olarak yıprandıklarımızın acısını hala çekiyoruz.

Dünyada rahatlık yok, tamam. Dünya mı bize uygun değil, yoksa biz mi dünyaya göre değiliz. Dünya ve içindekiler bizden önce yaratıldıklarına göre, herhalde biz dünyaya göre değiliz. Olmadığımıza göre dünyadan hep mutluluk gülücükleri bekleyemeyiz ve beklememeliyiz sevgili dostum. Hatta biz ona yugun olmadığımıza göre, ondan hep acı şeyler beklesek ne zararımız olur? Belki de böyle düşünsek, beklediğimizden daha azıyla karşılaşma ihtimalimiz olabilir.

Mektubumun tam burasında tespitimi söylemeden geçemeyeceğim. Binlerce deneyimlerim var benim. Ne zaman dünyadan beklentim iyiden yana olmuş, çok zaman geçmeden, bir kuvvetli tokadını yemişimdir. Öyle düşündüğüme de bin pişman olmuşumdur. Ders almış mıyım acaba? Yok, belki yüzlerce kez, aynı hataya düştüm ve aynı tokadı yedim. Daha dün biraz keyiflenmek istedim. İstedim ama bir gün sonraki başıma gelenleri bir saymaya başlasam, inan ki seni de yormuş olurum. Dünyaya küs, kötü bir şey değil. Bence iyi bir duygu… O bize küsmeden bizim ona küsmemiz önemli elbette.

Yok dünyada rahatlık sevgili dostum! Zirvelere tırmanmada da bu rahatlığı bekleyemeyiz. Bekleyenler, bu yorucu yolculukta mutlaka tökezlerler. Mademki, biz dünyaya göre değiliz, o halde kendimize göre, yarınlara göre bir dünya kurmalıyız, öyle değil mi? Bütün gülmelerimizi, rahatlarımızı, sefalarımızı, dostluklarımızı, hazlarımızı bir başka dünyaya bırakmalıyız. Dünya bizim hiçbir ihtiyacımızı karşılayamıyor. Dünya, ölümden önceki bütün hazlarımızı kendinde saklayan ve ama onlardan sadece birazcık bizi tattıran bir kocaman nesneler tomarı. Ama hepsi bize bir hayal gibi…

Sevgili dostum, gülmekten de korkuyorum ben. Biliyorum ki, hemen sonrasında gözyaşlarım akacak. Bazen hiç gülmemeye karar veriyorum, gülmekten sonra hemen ağlamamak için. Sırf ağlamaktan çok, gülmenin bir bedeli olan ağlamaktan daha çok üzülüyorum. “Bir üzüm tanesi yedirir on tokat vurur” buna derler herhalde. İçimden mutluluğumu söyleyemiyorum sevgili dostum. O kadar ki, son derece özenle yalnız şükür için söylüyorum bu sözcüğü.

Zirvelere yarınlar için hazırlananlar çıkar. Her şeylerini geleceğe, ufuk ötesine yönelik olarak yapanlar tırmanır. Zirvelerde olanların yüzleri tatlı hüzünle karışık olduğu için daha sevecen. Ben öteden beri dertli insanlara daha yakınım. Onların sessiz de olsa sohbetlerine doyamam. O derin bakışlar, o kırışık alınlar bana daha sevimli.

Sevgili dostum; 21. günü ben iple çekiyorum seninle daha ciddi bir sohbeti demlemek için. Tüm nefeslerimi o günde çok derin ve uzun soluklamak için tutuyorum.

Tatlı hüzünlenmeye hasret kalan dostun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.