Zevkler ve renkler... Olsa da tartışmasak!

Zevklerin ve renklerin tartışılamaz biçimde belirgin ölçülere sahip olduğu zamanlar yaşanmış dünyada, bu kesin... Ama bizim yaşadığımız devir belli ki o devirlerden değil! Ben bugünün zevklerini ve renklerini tartışmaya fevkalade açık görüyorum. Hatta çekinmeyip şunu da söyleyeyim; bu devirde tartışılmaz olan bir şey varsa, o da zevklerin renksiz, renklerin zevksiz olduğu gerçeğidir.

Vaziyeti daha iyi teşhis edebilmek için, bugün insanların tek tek (artık tartışılması teklif dahi edilemeyen) kendi zevk ve renklerine bakmayı bırakıp, zevklerin ve renklerin geçmişte nereden damıtıldığına, bugün nereden edinildiğine bakmamız gerek. Arada derin, ibretamiz farklar var çünkü.

Kırlarda dolaşıp bir milyon birbirinden farklı çiçeğe yakından bakın, onları birer tasarım örneği olarak varsayıp uzun uzun inceleyin. Nasıl eskimez bir zevkle, nasıl ahenkli renklerle müzeyyen olduklarını göreceksiniz. "Şu renk şuraya gitmemiş, bu tonlar şu tonlarla hiç olmamış" diyemezsiniz. Hepsi birer harikuladelik örneğidir o çiçeklerin. Onların güzelliği elbette Allah vergisi. Allah (c.c.) güzeldir, güzeli sever. İnsan dışındaki canlıların fıtratlarından uzaklaştırma kabiliyeti olmadığından güzellikleri kaçınılmazdır bu yüzden. İnsan kendi yaratılış sınırları içinde irade sahibidir oysa, seçimler yapar. Güzelliğe yönelebildiği gibi, çirkine, kötüye, yanlışa da meyledebilir. İnsan hayatında zevklerin ve renklerin oluşumu da bu seçimlerle ilgilidir kaçınılmaz olarak.

Yüzlerce yıldır rengiyle, motifiyle, ilmik düzeniyle yaşayan Yörük kilimlerine bakın. Aynı ahenk ve estetiği onlarda da göreceksiniz. Şaşmaz ve tartışmaya da açılamayacak bir güzellik... Eski bir şark halısında ya da Topkapı Müzesi'ndeki eski bir kaftanın dokumasında da aynı ince zevk ve ahenkli renkler vardır. Saraylardan köy konaklarına, kervansaraylardan göçebe çadırlarına kadar her şey kendi mimarisi içinde zevkli ve ahenkli... En büyük şehirlerden en küçük obalara kadar hepsinin gözü okşayan bir form ile kurulduğu ve büyütüldüğü görülebiliyor. Kırlardan şehirlere, Yörük çadırından saray dekorasyonuna kadar her yerde zevk ve estetiğe garanti verebilirsiniz. Tek şartla: Hepsi geçmişe ait olacak!

Bugün içinde varedildiği alemden kendini soyutlama gayreti içinde insan... Kendi arzu ve isteklerini kutsayarak yola çıktığı için alemin zevk ve ahenginin dışına çıkıyor. Bütünlüğü bozuyor ve bozduğunun yerine de yeni bir bütünlük koyamıyor. Kendi teslimiyeti içindeki kır çiçeklerinin alemle uyumu, isyan kültürüyle hayatı kendi ihtiraslarıyla şekillendirmeye çalışan o yeni insanda yok. O teslimiyet kültürünün yaylalardan denizlere, köylerden şehirlere kadar her yere aksettirdiği medeniyet zevki ve görgüsü, bugün her şeyi çılgınca bir güç sarhoşluğuyla kendi sınırsız iştihasına malzeme etmeye çalışan yeni uygarlık modellerinde yok.

Zevkler ve renkler bugün endüstriyel merkezlerde satın alınmak üzere üretiliyor ve piyasa icabı sık sık değiştiriliyor. İnsan, kendi zevkli ahenkli tabiatından koparıldığı ve tüketim bağımlısı haline getirildiğinden bu tek tipleştirilmiş paket zevk ve renklere kapılıyor. Hepsi aynı tezgahın ürettiği yalanlar... Ulaştığın anda patlayan ihtiras balonları... Ne renk var, ne zevk, ne incelik... Ve ne de güzellikle inşa edilen bir hayat!

Doğru yerde duruyor, fıtratınıza teslim oluyorsanız bir ümmi, bir bedevi bile olsanız güzellik sizinledir. Fıtratınızı inkar, ihtiraslarınızı tatmin yolunda attığınız her adımsa renksiz ve zevksiz bırakacaktır sizi.

Yaratılışı Yaratan'dan ötürü güzel olanın, güzeli aramaya çıkması gaflet değilse nedir?

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.