101 / Kâria Sûresi

Mekke’de indirilmiş olup 11 âyettir. Adını ilk âyetinden alır. Kelime bu sûrenin dışında bir âyette (Hâkka 4) “kıyamet”, bir âyette de (Ra‘d 31) “beklenmedik musibet” anlamında kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in korkutucu mesajlar ihtiva eden âyetleri kāria kelimesinin çoğul şekliyle “kavâriu’l-Kur’ân” diye adlandırılır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

1-“Kâria! (var ya!)” 2-“Nedir o kâria? 3-“Kâria’nın ne olduğunu bilir misin?” 4-“O gün insanlar saçılmış kelebekler gibi olurlar.” 5-“Ve dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.” 6-“O gün kimin tartıları ağır basarsa,” 7-“Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.” 8-“Kimin de tartıları hafif gelirse,” 9-“Onun sığınağı hâviye’dir.” 10- “Nedir o (hâviye) bilir misin?” 11-“(O,) çok kızgın bir ateştir.”

1-“Kâria! (var ya!)

Sûre başlangıcı dikkat çekicidir. İnsan sözüne benzemeyen, beşer sözüyle hiç ilgisi olmayan bir hitap tarzı!

2-“Nedir o kâria?

O, Allah bildirmediği sürece hiç kimsenin bilemeyeceği bir şey! Öyleyse bu cevap bekleyen bir soru değildir.

3-“Kâria’nın ne olduğunu bilir misin?”

Kâria; kapıları çalan, akılları zayi eden, kalpleri yerinden oynatıp yürekleri hoplatan felâket demektir. Burada bundan murat kıyametin kopmasının vasıflarından biri olup, onun ne olduğunu sormak değil, “o ne dehşetli kâriadır?” manasında korkutmaktır. Kapıya şiddetle vurulduğunda insanlar heyecanla “ne var, ne oluyor?” dedikleri gibi, kıyametin gümbürtüsü de insanları korku ve dehşete sevk edecektir.

Hadise o kadar büyük ki, akıllar onu idrâk etmekten âciz, düşünceler onu tahayyül edemeyecek kadar zayıftır. Bundan sonra gelen âyet, bu muazzam olayın mahiyetini anlatmak yerine, onun nasıl olacağını izah ediyor, Çünkü mahiyeti, idrak ve tasavvurun çok üstünde bir şeydir!

4-“O gün insanlar saçılmış kelebekler gibi olurlar.”

O gün, insanlar çil yavrusu gibi dağılacaklar.

Ayet, insanların mahşer gününün dehşetinden telaş, korku ve ızdırap içinde, düzensiz ve amaçsız bir şekilde hareket edeceklerini, sağa sola kaçışacaklarını tasvir etmektedir.

Böyle olmaları; sayıca çoklukları, zelil vaziyette olmaları, her tarafa yayılmaları, şiddetle ızdırap çekmeleri itibarıyla olabilir.

5-“Ve dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.”

Bunun sebebi, o gün dağların paramparça olması ve havada uçuşmalarıdır.

6-“O gün kimin tartıları ağır basarsa,”

Hasenelerinin miktarının üstün gelmesiyle tartıları daha ağır gelirse,

7-“Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.”

8-“Kimin de tartıları hafif gelirse,”

Kimin de kayda değer bir iyiliği yoksa veya günahları iyiliklerine galip gelmek suretiyle tartıları hafif çıkarsa,

9-“Onun sığınağı hâviye’dir.”

Hâviye, “derin uçurum” demektir. O, sadece derin bir çukur değildir. Aynı zamanda körüklenmiş ateşle de doludur. Burada cehennemin isimlerinden biri olarak gelmiştir.

Âyette “Onun sığınağı” manası “anne” anlamında “üm” ile ifade edilmiştir. Bu tarz anlatım, azabın dehşetini anlatır. Çünkü ana kucağı çocuğun sığınıp barınacağı yerdir. Sığınıp varacağı en şefkatli anası kızgın ateş olan kimsenin hali elbette içler acısıdır.

10- “Nedir o (hâviye) bilir misin?”

Nereden bileceksin ki?

11-“(O,) çok kızgın bir ateştir.”

Ateş zaten kızgın iken, “nâr: ateş” denildikten sonra bir de bunun “hamiye: kızgın” diye nitelendirilmesi, diğer ateşlerin ona nisbetle sanki kızgın değil, soğukmuş gibi hafif kalacaklarına işaret eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum