Yusuf ile Züleyha-3

Bu metin sekizbine yakın beytin çözümü ile ortaya çıkmıştır, iki yıla yakın çalışılmıştır. Ortaya bizim hiç de tahkiye metodlarını batıdan almadığımızı onlardan çok önce bu konuda ileri olduğumuzu ortaya koyuyor. Herşeyi batıdan alma gibi bir hastalığımız var, araştıran yok. Arap, Türk, Fars edebiyatlarında yüzü aşkın çeşitli boyutlarda Yusuf Züleyha mesnevileri var bu onlardan birisi, ilk mesneviyi de ibn-i Abbas ra yazmış.

Batıdan örnek aldığımız bütün romanlar bir ahlak bunalımı, ama burada bir peygamberin ve Züleyha’nın hayatı hem roman hem de ahlaki bir metin olarak ortaya konmuş, fiktif prensipleri çıkarılmıştır.

RAHİL

Rahil Yusuf’un anası, Yakub un son eşidir. Önce , Yusuf 'u doğar1 oldu bunlar çü geşti bir nice yıl hamile oklu Yusuf' a rahil" 56- 423 Yakub ailesiyle tekrar vatanı olan Kenan ' a döndükten sonra Rahil , Bünyamin’i dünyaya getirir ve ölür. ” Çünkü Kenan  a geldi İsrail yüklü oldu yol yine Rahil yı vü günü çün tamam oldu, doğdu Bünyamin’in anası öldü.. . kaldı Yusuf iki yaşın da yetim" 61-488,491/ Vaka örgüsünde Rahil ,Yusuf kardeşleri tarafından Malik’e satıldıktan sonra bir kere daha girer. Yusuf Malik’e  kardeşlerinden helallık almak ister. Malik birini yanına katarak kardeşlerine gönderir. Yusuf yolda annesinin mezarına  uğrar. Mezar da ona derdini anlatır. Kardeşlerinden çok kötülük gördüğünü ve bir kervancıya satıldığını ağlayarak ona hikaye eder. Annesi mezarda onun ile konuşur onu tesseli eder. Sıkıntılara maruz kalacağını, ama sonunda Mısır a aziz olacağını müjdeler.

'’Dedi ağiama gözüm nuru

oda yakma bu hak-i mensuru

Benden olsun sana beşaretler

Geliserdir başına devletler

Ki Aziz ola şehr-i Mısıra tapun

Secdegah ola ihvetine kapın

Olıser hak-i payin anlara taç

Geliserler cenabına muhtaç"

147-1665-1669/

Hamdullah Hamdi anasının dilinden özetler. Rahil’in vaka örgüsünde misyonu bundan sonra görülmez. Onun genel vaka ve tema içinde tesirli bir fonksiyona sahip olduğunu görmekteyiz.

Yusuf' un Kardeşleri Yakub ' un leyya isimli eşinden yedi çocuğu olur. Bunlar Şemun, Yehuda, Riyalün , Yeşçer, Lavi, Rubil, ve Deyne adlı kızıdır. Zülfe, isimli hanımından Dan ve Yağşala, Bulhe'den Cadu ve Aşer. Rahilden de Yusuf ve Bünyamin doğar. Yusuf7 un kardeşleri ona babalan Yakub un gösterdiği sevgiyi çekemezler. Onun varlığından huzursuz olur . Hamdullah Hamdi kardeşlere okuyucularla adavet hisleri doğmasın diye olavı hilkatin bütün varlığı kuşatan şümüllü mantığına göre değerlendirir.

“Perde-i razı açsa sırr-ı kader

Ne kadar kadir ola setre beşer

Çünkü sevk ede bir işi takdir

Esed oldu hased huruş etti ’70-618-619/

Kardeşlerin hasedi kötü bir duygudur, ama onun arkasında büyük gayeler gizlenmiştir. Kardeşler kararları  gereği bir araya geüp Yusufa ne yapmalan gerektiğini düşünürler. Şem'un öldürülmesini ister, Rübil onlara “Dininize yakışır iş yapmanız gerekir" der. wOnu bir mağaraya kapatarak, yalnızlığa itelim der" Yehuda, şefkatlıdir, bütün hikaye boyunca o diğerlerinden farklıdır. Bir kuyuya sarkıtılmasını  söyler. Bu teklifte karar kılarlar. Yusuf’la birlikte gezmeye çıkmayı teklif ederler o ikna olur ve babasından izin almaya gider. Ona rica eder, ’'beni şad et bugün icazet ile ’77-722/der. Baba ısrarına  dayanamaz ve ona izin verir. Oğulları babalarına  sadakat yemini ederlerse de içleri  ihanet doludur. "Gerçi zahirleri sadakat idi, ille batınları sadafet idi" 83-811/ Kardeşler evden aynldıktan sonra ona olmadık kötülükler ederler. Sonunda bir kuyuya sarkıtarak işi bitirirler. Hamdullah Hamdi, kardeşlerin bu tutumuna karşı okuyucuda olumsuz değerlendirmeler olmasın diye bazı yorumlar yapar.

”Guş edersen nasihatim ey yar

Su-i zan etme anlara zinhar

Evvel ashab-ı  zillet idi bular

Sonra ehl-i nübüvvet idi bular 90-916-917/

Kardeşler daha  sonra kuyunun ağızında Yusuf’konuşurlar,  Yusuf onlara hikmet lisanı ile cevao verir. Ancak daha sonra kuyuda Yusufu göremezler Arar ve civardaki bir  kervanda bulurlar kervan sahibi ile bir pazarlığa girerek Yusuf’u ona satarlar. Kardeşler babalanna gider sahte tavırlarla "Kurda yedirdi Yusuf'u taktir"! 04-1110,/derler Sonra bir kanlı gömlek getirip babalanna gösterirler. Baba gömleği görünce, gözleri kan ile  dolar, düşer bayılır, sabaha kadar uyanmaz. Babalarının  ızdıraplarını gören kardeşler, "gidip Yusuf'u parçalayıp bazı azasını babamıza getirelim ” derler. Yehuda, şevkati gereği bu teklife karşı çıkar, Babalarını  ikna etmek için bir garip kurdu öldürerek ona getirirler. Baba nübüvvet gücü He onu konuşturur. Kurt oğlunu  yemediğini Nebi'ye anlatır. Hatta peygamber etinin kendilerine yasak edildiğini, böyle bir edepsizliği yapamayacaklannı soyu adına izah eder. Civardaki bütün kurtlan çağırır onlarda peygamber bedduası alacak kadar adı bir iş yapmayacaklarını anlatırlar. Baba ikna olur.

Baba vaka örgüsünde uzun süre görünmez. Yalnız Yusuf bir Arap ile ona haber gönderir. Arap babasının durumunu Yusuf’a, Yusuf’un durumunu da babaya anlatır. Ancak kardeşler onu yalanlarlar. Fakat baba ona dua eder ve kendisini cennet ile müjdeler. Yusuf’un kardeşlerinin merkezi vakayı ilgilendiren hayattan hikayeye alınmıştır. Onlar Yusuf'tan kurtulduktan sonra kendi hayatlarını yaşarlar. Yusuf'un etrafında yer alan, onun tecrübesini hazırlayan şahıslar sınıfına girerler. Onlar kardeşlerini kuyuya atmakla işi bitirdiklerini zannederler, ama iş asıl ondan sonra başlar.

Yusuf, Malik ve Aziz’le uzun yıllar yaşar, sonunda şahın yakınları arasına girer ve Mısır'ın Azizi olur. Bütün bu dönemlerde kardeşleri yoktur. Mısır'a Aziz olunca kıtlık yılları başlar, baba oğullarını  Mısır'a gönderir. Yusuf kardeşlerine üç gün ziyafet verir, sonra kardeşler Şah ve Azizin huzuruna girer, soylarını  arz ederler, Yusuf onlara inanmadığını söyler. Onlar gerçekçi olduklarında ısrar ederler. Yusuf, Yehuda'yı bırakıp giderek Kenan'da kalan kardeşleri Bünyamini getirdikleri takdirde dcğruluklarını isbat edeceklerini söyler. Onlar giderler, babaları  ile konuşurlar, baba Bünyamin’i vermek zorunda kalır. Bünyamin gelince, Yusuf kardeşine durumu açıklar ancak, ifşa etmemelirini  tenbihler. Onlara ihtiyaçtan olan zahireyi verir ve gönderir. Bir zahire ölçeğini Bünyamin’in eşyası arasında bulur ve Bünyamin'e el koyar. Kardeşler babalannın yanına gider, vazıyeti ona anlatırlar. Baba bir mektup yazarak Aziz'e gönderir. Aziz mektubu okuyunca ağlar ve kardeşlerine kendisinin Yusuf olduğunu söyler. Kardeşler çok rnahcub olurlar. Yusuf  onlara  dua eder. Kenan'a gidip bütün aile ile Mısır'a göçmelerini söyler. Bütün aile Mısır Aziz’inin yanına gelirler. Kardeşlerinin hikayedeki rolleri böyle sonuçlanır.

Yusuf'un on üç kardeşi vardır. Bu hikayede aktif rolleri olanlar Yusuf’la birlikte altı kişidir. Diğer kardeşlerin vaka içinde sadece baş taraflarda isimleri geçer.

MALİK

Yusuf'u satın alan zengin ve varlıklı bir adamdır. Günlerini çalışarak geçirir. "Kesbile hoş geçerdi eyyamı" 131-1437/ Rüyasında, yenine bir güneş girdiğini, oradan ışığının ışığının cihana yayıldığını ve sonra bu nurun insan şekline büründüğünü görür. Bir tabir edici ona, peygamber soylu bir köleye sahip olacağını ve dünya ve ahiretinin onunla yücelip yükseleceğini söyler. Bir gaybi ses bu rüyanın elli yıl sonra gerçekleşeceğini bildirir. Elli yıl Şam’a ticaret için gidip gelen bu şahıs bir gün yolda konakladığında bir kuyunun üstünde kuşlar uçuştuğunu görür. Malik, Bezirgan. Eşray ve Ünkud isimli adamları ile birlikte kuyunun başına gider. Oradan kova ile su çıkarmak isterler, kovayı çektiklerinde Yusuf ile karşılaşırlar.

Gördüler devli Mâli,k etti nigâh

Gördü devl içinde  oturur bir mah

135-1553/

Kervan halkı Malik'in vanına üşüşür ve Yusuf’a bakarlar. Malik fitre çıkar diye Yusuf'u saklar. Kardeşleri bir süre sonra geldiklerinde onu bıraktıkları yerde bulamayınca civarda bulunan Malikin kervanına  gelir, kardeşlerinin kaybolduğunu söylerler. Malik Yusuf'u onlara gösterir. Kardeşlerini yirmi dinar karşılığı Malik'e satarlar "Geçtiler  güherden ihvanı, sattılar geçmez akçeye anı” 139- 1617/ Malik muradına kavuşur. "Çünkü malik muradını aldı, zevkle onda ol gece kaldı" 144-1680/ Yusuf kardeşlerine veda etmek için gider. Malik yanına Kara Eflah isimli şahsı katarak gönderir. Eflah Malik'e elli yıl Şam'a bu zayıf çocuğu bulmak için mi sefer ettiğini söyleyerek Yusuf'u küçümser. Yusuf yolda annesinin mezarına  uğrar, onunla konuşur. Kervan hayli yol alınca Efiah Yusufa kötü muamele eder. Yusuf Kervan'a dönünce dolu ve fırtına afeti ile kervan sarsılır. Malik itikadlı  bir insandır, bu belanın neden başına geldiğini araştınr. Efîah'ın boynunda bir yılan görür, onu sıkarak boğmak istemektedir. Adamına durumunu sorar, o da Yusuf'u gösterir. Malik Yusuf'un yanına vanr "Kölem sana zülmetti ise suçunu bana bağışla" der. Malik Yusuf'un kadrini anlar ve ona güzel elbiseler giydirir. İzzet ve ikramda bulunur.

Yusuf, Malikle birkaç şehir dolaşır. Sonunda Mısır'a varırlar. Malik ona "fermanının kölesiyim" diyerek hizmette bulunur. Halk Yusuf'un zaiyaretine koşar. "Eyle doldu ziya ile alem, ki güneş doğdu sandı her âdem" 170-2100/ Malik ona özel bir mekan yaptırır ve hizmetinde bulunur. "Rahat olmak için o ruh-ı Güzin, ana bir hücre eyledi tayin. Setr için perde asta kapısına, hizmete durdu kendi tapusuna" 178-2118/ Ziyaret etmek isteyenlerin çoğunluğundan dolayı, Malik evin kapısını kilitler. "Çünkü Malik bu kesret gördü, hanesi kapısına bendurdu." 174-2146/ Parayla ziyaret ettirmeğe başlar. "Her ki bana verirse bir dinar, gösterem ben de ana bir didar" 174-2157/ Halk bunu kabul eder. Malik Yusuf'u atan ile süsler. Malik sonra Yusuf'a saray gibi bir "arzgah" yaptırır. Çok güzel şekilde süsler.

Züleyha'nın Mısır Azizine gelin gelmesi olayları araya girer. Züleyha Mısır'a gelince Yusuf'un Malikin gulamı olduğunu öğrenir ve Aziz'den onu satın almasını ister. Aziz, Yusuf'u satan alır. îki dost birbirinden helalık alır ve ayrılırlar. Malikin vaka içindeki rolü buraya kadardır. Bundan sonra onu artık vaka örgüsünde göremeyiz. O romanların norm şahıslanndandır. Yusuf’u tamamlar, onun fonksiyonunu bütünler, işlerlik kazandırır. Olumlu bir kişiliği vardır. Hamdullah Hamdi onu beğenir. Ancak Yusufu Aziz'e satmasını bir gaflet olarak niteler.

"Malik şu gafildir, daima

mülk ü mala maildir 255-3186/

AZİZ

Bir diğer adı da Kıtfir'dir. O da Yusuf’un çevresinde yer alan önemli bir norm şahıstır. Züleyha'nın entrikalarıyla olumsuzlaşır. Yusuf’a zulmeder. Onu zindana atar. Azizin olay daireleri, temel vakaya Züleyha'nın vakası ile dahil olur. Züleyha gördüğü rüyalardan birinde Yusuf’a kim olduğunu sorar. Yusuf ona rüyada Mısır Azizi olduğunu söyler. Züleyhaya talib olan elçiler içinde Mısır'dan kimse yoktur. Bunun üzerine babası Taymus, Mısır'a elçi gönderir.

"Dedi ey nur-ı dide olma melul

Mısır'dan gelmediyse n'ola resul

Ben Aziz'e resul göndereyin

Senin ahvalini haber vereyin

215-191-292/

Taymus devlet ekranından bir ulu şahsı Mısır'a bir mektup ile gönderir. Mektupta Züleyha'nın ısrarla Mısır'dan elçi beklediği yazılıdır.  Aziz bu olay üzerine 2840'ıncı beyitte vaka örgüsüne girer. Mektubu okuyunca içinde aşk doğar. "Name oldu Aziz'e çün vasıl, oldu baktıkça aşk-ı can hasıl" 219-2840/ O da Taymus'a bir mektupla çeşitli hediyeler gönderir. Sonuçta, Züleyha Aziz’e kavuşur. Ancak o rüyada gördüğü aziz değil bir devdir ey diriga ne müşkül oldu  işim, de,' oldu melek umarken eşim" 229-3000/ Yusuf'un güzelliğine oranla o bir dikendir.

"Gül umardım nasibim oldu diken

Aziz mısır şehrinin hazinedarıdır. Hamdullah Hamdi onu tanıtır.

"Var idi  anda bir emir-i kebir

Şehr-i Mısır'a aziz adı Kıtfir

Şah-ı Mısır'ın hazinedarı idi

Memleket hükmünün şikarı idi

Süreta gerçi Şahidi Reyyan

Ol idi ma'nide veli Sultan"

179-2232-33-34/

Züleyha, Yusufu görünce Daye'sine Azizin Yusufu hizmetine almasını söyler. Aziz Malik ile yaptığı pazarlık neticesi Yusuf’u alır. "Çün Aziz oldu Malik ol aya, anı ısmarladı Züleyha'ya" 252-3356/ Aziz Yusuf’u aldıktan sonra, vaka örgüsünde pek görünmez. Anlaşmazlıklar olunca ortaya çıkar. Yusuf, Aziz ile oturur ona babasından ve ailesinden bahseder. "Otururken Aziz ile ol mah, etti nagah gurbetine nigah" 269-3611/

Züleyha Yusufu elde etmek için rte kadar çareler düşünürse faydasını göremez. Sonunda ona saldınr ve gömleğini arkada yırtar. Yusuf dışarı  çıkar ve o esnada Aziz'e rastlar. "Taşra çıktık ta haneden bu temiz, rast geldi güruhu ile Aziz 327-4587/ Aziz, Yusuf'un halindeki perişanlığının sebebini sorar, Yusuf ona makul cavaplar verir ve birlikte Züleyha'nın katına giderler. Züleyha olanlan Yusuf’un Aziz'e anlattığına  hükmeder. Hemen orada Yusuf’un kendisine saldırdığını söyler. Aziz Yusufa kızar. Yusuf Aziz'e sabırlı olmasını ve olayı tahkik etmesini söyler. Bir çocuğun gördüklerini anlatması üzerine Aziz asıl suçlunun Züleyha olduğunu anlar ve Züleyha ‘yi azarlar. "Dedi bildim ki keydi sen ettin, serv-i azada kaydı sen ettin" 333-4676/ Konu anlaşılınca Aziz Yusufun ağzını tutmasını söyler. "Halka bu razı açma ey Yusuf, yüz suyun hake saçma ey Yusuf 333-4682/ Züleyha şehir içinde hakkında söylenilentilerden  rahatsız olur. Ve halini Aziz'e anlatarak ağlar, Yusuf yüzünden halkın diline düşmüştür, suçlanıp hapse atılmasını ister.

"Bu gulamı hiyanet adı ile

Şehri gezdireler münadi ile

Sürüp ahır har-ı melametle

Salsalar hapse kahr u şiddet ile"

4335, 4397/

Aziz Züleyha'nın bu fikrini uygun bulur ve uygular. "Beğenip dedi vey ne hoş tedbir" 347-4899/ Yusuf bir eşik sırtında şehirde dolaştınlır, haindir diye bağırılır ve sonuçta hapse atılır. Yıllar sonra Şah'm Yusufun gadre uğradığına muttali olmasından sonra Yusuf zindandan çıkarılır, büyük iltifatlar görerek ülkenin Azizi olur. Yusufu zindana attıran Aziz'den vazife alınıp ona verilir. Hamdi, bu hali değerlendirir. "Zalimin zulmü sanma yerde kalır, akibeti belki hanümanın alır." 373-5290/ Daha sonra Aziz vefat eder. "O zaman kim Aziz etti vefat" 374-5303/ Aziz, asıl kahramanımız Yusuf’un hayatının bir döneminde önemli tesirleri olan bir norm şahtstir. Bir tahkiye metni kişisinin özelliklerine sahiptir, canlı dialogları, yorumlan olan bir kişidir. Onun fonksiyonu Züleyha'nın gölgesinde kalmışbr.

DAYE

Vaka örgüsünün önemli şahıslanndan biri Züleyha'nın danışmanı durumunda olan Daye'dir. Onun hikayede çok çeşitli fonksiyonlarına rastlanz. Züleyha'nın doğumundan itibaren o vaka içinde vardır. Dave onun ta çocukluğundan en yakını okluğunu "Eski hizmetlerini yad eder.Züleyha’nın göbeğini şefkatle kestiği günden beri ona muhabbetle bağlanmıştır. O zaman beşiğine  o zaman beşiğine dayanırken bugün eşiğine yönelmiştir. Ona anasından daha şefkatli  ciğerinin de paresidir. Onu çocukken bağladığında sanki canının ipi ile bağlar., yüreğinin yağı ile yağlar. Gece mumunun pervanesi, gündüz bağının bekçisidir. Geceleri hizmetinde süt annesi, gündüzleri ise üstüne gölgedir. Yürürken omzunda bir melek, götürürken ise sanki bir yıldızdır. Otururken dizinde, sanki ona aynadır. Daye'nin bunları anlatmasındaki sebebi Züleyha'nın psikolojisindeki değişmenin nedenini kendisine anlatamamasıdır. Züleyha'nın aşık olduğunu anlayınca ona aşık olduğu genci nerede olsa getireceğini belirtir. Çünkü Daye'nin sihirbazlığı da vardır. Aya efsun ile sihir edecek güçtedir. Fitne fenninde şeytana hocalık edecek kadar ustadır. Güneşi, aydan ayıracak iktidarı vardır. Züleyha Daye'sine "Muhali etme taleb" 198-2526/ der. Çünkü gördüğü şahıs rüya alemindedir, gönüldedir. Bunu çağırmak imkansızdır.

Züleyha Aziz'e gelin olduktan sonra Yusufun Malikin hizmetinde olduğunu öğrenir. Yusuf dolaşırken Züleyha onu görünce dayanamaz bayılır. Dayesi, yere düşünce ona yardım eder.

"Gördü yarın çü afitab gibi

Diterdi yere düştü tâb gibi

Gelip üstüne dâye pür teb ü tab Şişe-i dideden saçardı gül-âb"

245-3247-48/

Daye Züleyha'yı tamalayan kişidir. Züleyha onun ile çevreye, topluma açılır. Yusuf'un doğurduğu problemleri çözmede ona danışmanlık eder. Aktif bir norm şahıstır. Yaşlıdır, rey sahibidir. Bunu kendisi Züleyha'ya bir hitabında ortaya koyar.

"Dinle pendim bu işe ben pirem Gözle rayım ki ehl-i tedbirem' 354-4999/ Züleyha uyanınca Daye ona sorar.

"Yalvarıp has daye sordu ana

K'ey gözüm nuru yine n'otdu sana" 246-3250/

Züleyha kendini avare eden yarını gördüğünü ve bayılmasının sebebinin o olduğunu ifade eder. Ve haline şükreder "Hakka minnet ki erdim ol aya" 246-3253/ der. Daye'den Züleyha bir istekte bulunur. Onu Yusuf'a elçi olarak gönderir. M sır Azizinin kendisini almak istediğini ona söylemesini ister.

"Dileğim senden oldur ey daye

Haberim irgüresin ol aya

Diyesin kim Aziz-i Mısır seni

Diİer alıp oğul edine seni'

246-3262-63/

Daye kılık değiştirir hemen Yusuf’a varır. Züleyha'nın isteklerini anlatır. Yusuf ondan haberi olduğunu, oğul almanın bahane, asıl maksadının başka şeyler olduğunu söyler. Teklifi red, vuslatın , yıllarca çile ile mümkün olacağını ima eder. Daye haberi Züleyha'ya götürür. O yine bayılır. Daye onu gül suyu ile ayıltır. Züleyha yine Yusuf'un ilgisizliğinden muzdariptir. Gönlü ne sarayda açılır, ne seyirde neşelenir. Sebepsiz ağlar durur. Yine  Daye'si bu halini sorar. Züleyha Yusuf'un aşkından rüzgarın önündeki kararsız bir yaprak gibi olduğunu söyler. Daye onu ayıplar. Züleyha, "Beni ayıplıyorsun ama halimi bilmiyorsun" diyerek, güzelliğinin güneş ay olup doğsa Yusuf'un ilgisini çekmediğini, yaptığı yaptığı lutufların ona ağır geldiğini ifade eder. Daye'den, Züleyha tekrar Yusuf'a gidip isteklerini anlatmasını ister. Daye Yusuf’a Züleyha'nın kendisini üç defa rüyada gördüğünü, ömrünün ızdırap içinde geçtiğini anlatır. Ona merhamet etmesini söylerse de Yusuf ona istekleri doğrultusunda cevap vermez. Züleyha'nın kendisinden uzak olmasını söyler. Züleyha Daye'nin getirdiği bu haber üzerine rahatsız olur, yaptırdığı bağın da itibar  görmemesine üzülür. Yusuf istiğna gösterdikçe Züleyha'nın ızdırabı ve iştiyakı artar. Yine bir gece Daye'sine varır ona derdini anlatır. Daye onun gam gecesinin mumudur. Derdine deva veren, iki alemde canını rabat ettirendir.

"Daye-i hasa bir gece vardı Gözyaşın döktü yandı yalvardı Dedi ana ki ey nevabahşım Sinemin derdine deva-bahşım Ey şeb-i gamda şem- handanın İki alemde sıhat-ı canım naz

perverde verdigem çü senin

Sekerimde kokar dahi lebenin"

304-5-4106-49/

Daye. Züleyha'ya Yusuf'un yanına varıp, ona güzelliğini göstermesini, bu şekilde gönlünü avlayacağını söyler. Züleyha ay olup karşısına doğsam yine bana nazar etmez der. Daye yeni bir çare düşünür. Güzel bir bina yaptınp Yusuf’u bu binanın güzelliği ile avlanmasını söyler. "Eylensinler binayı bir İrem'e" 307-4186/ Daye'nin bu teklifi doğrultusunda hünerli bir mimar bulunur. Su gibi altın, gümüş harcanır ve bina inşa edilir. Şehirde Züleyha'nın hakkında dedikodular yayılır, kölesine aşık olduğu söylenir. O ise, Mısır kadınlarından oluşan bir meclis toplar ve Yusufu Daye İle çağırtır. Yusuf Daye'nin teklifini kabul etmez. "Daye davette gerçi kedd etti, uymadı Yusuf anı reddetti" 337-4742/ Züleyha Yusufu zindan’a attırır, ancak o gidince ayrılığına dayanamaz. Daye bu tedbiri kendisinin aldığını, başına belaların bu yüzden geldiğini söyler. Onu ikaz eder.

"Dinle pendim bu işte pirem

Gözle rayım ki ehl-i tedbirem

Yara kahrettin uydun ağyara

Kim eder anı ki eyledin yara

Çün sana senden oldu bu taksir

Sabra say et ki yok dahi tedbir"

354-4999-5001/

Bir ara Züleyha ızdırabından intihar etmek ister. Yine Daye'si onu kurtarır.

"Der ü divar ile dövüp serini

Canına çekti huni hançerini

Diledi canıgamdan ede halas

Elini yetti tuttu daye-i has" 353-4994-95/

Züleyha zaman zaman Daye'si ile zindana gider Yusuf’u seyreder.

"Dedi yalvarıp ana ey ana Gidelim gel bu gece zindana

Bir bucağında oturup pinhan Görelim neyler o şeh-i huban" 356-5041-42/

Aziz ölünce Züleyha bütün itibarını kaybeder. Bu arada gidenler arasında Daye'si de vardır. Kendine gam ortağı dahi kalmamıştır.

"Gitti kalmadı bunca mal keniz

Katına gelmez oldu ehl-i temiz

Daye'si yok ki ana ede arz-ı hal" 378-5365-66/

Daye’ nin vaka içindeki fonksiyoru burada sona erer. O, yaşlı bir kadındır. Reyi ve tedbiri geçerlidir. Eserde göz ardı edilmeyecek bir fonksiyona sahiptir. Züleyha’yı  intihardan kurtarmış, gösterdiği çarelerle onu meşgul etmiştir. Konuşan, yorum yapan canlı bir hikaye kişiridir. Aktiftir.Yusuf’a vararak ona problemleri anlatır.Hiç de dört duvar arasında değildir. Kötü gün ve anların  sadık dostudur, doğu kültürünün ve hayat telakkisinin doğurduğu  çok örneği yaşamış bir tiptir. Her halde sahibine bağlıdır, ama onu ikaz etmekten de geri durmaz, Geleneksel  romanda da Daye gibi tanımlayıcı norm şahıslar vardır. Onların varlığı faydalı yokluğu ise hezimettir. Yakup  Kadri'nin Nur Baha'sında Nigar'ı sonuna kadar tamamlayan, yönlendiren bir insan yoktur. Bir Sürgün'de Doktor Hikmefi yönlendiren bir şahıs yoktur. Madame Bovar de Emma'yı yönlendiren, ona hatalarını gösteren tamamlayıcı bir norm şahıs yoktur. Onların  olumsuzlaşması olumlu norm kişilerin olmamasındandır.Batı romanındaki bütün trajik sonlar anlamsız bir ferdiyetçiliğin, egoizmin sonucudur.

Mısır Hükümdarı

Mısır Hükümdan vaka örgüsüne altıbin iki yüzbeyitlik bütünün beşbin iki yüze yakın kısımlarında girer. Vaka'nın ve kurgunun çözüme kavuştuğu bölümlerde onu görmekteyiz. Hükümdar bir rüyada yedi semirmiş, yedi zayıf sığır, yedi kuru başak, yedi verimli başak görür, bu rüyayı tabir ettirir, ama bir türlü tatmin olmaz. Yusuf'la birlikte zindanda kalan bir adamı vardır. O şahıs Hükümdara "Zindanda bir cıvan gördüm, alem-i gayb ona ayan gördüm" 365- 5276/ der ve ona koşar ve rüyayı tabir ettirir. Tabir edilen rüyayı hükümdara izah eder. Daha sonra Hükümdar Yusuf'un zindandan çıkmasını ister. Yusuf ise suçsuz olduğu halde, zindana atıldığını, masumiyeti ortaya çıkmadan zindandan çıkmayacağını anlatır. Hükümdar Mısırlı kadınları çağırır, onlar Yusuf’un masum olduğunu, asıl suçluların kendileri olduğunu anlatırlar. Ayrıca Şah Züleyha'yı çağırır, o da Yusuf'un masum olduğunu, zindana atılmasına sebeb de kendinin olduğunu söyler. Şah Yusuf'a hürmet eder, hizmetçiler tayin eder. En yakın çevresine alır. Rüyanın tabirini bir de kendisi dinler . Yusuf bolluk yıllarında buğdayı depo etmeyi, kıtlık yıllarında ise bunları kullanmayı ve satmayı salık verir. Yusuf'un ustalığını ve tedbirini görünce Şah, diğer adı ile Reyyan, bütün işlerini ona bırakır. Yusuf Şahın yerine altın tahta geçer, şahın bütün raiyeti ona riayet eder. Kıtfir'in yerine Aziz olur.

Yusuf ,kardeşlerine babası ile bütün aileyi alıp Mısıra gelmelerini söyler. Bütün aile Mısır’a göçer. Şah, Peygamber baba ve ailesini bütün Mısır halkı ve raiyyeti ile karşılar.

"Etti Reyhan u Yusuf istikbal

Ceyş deryası cuş edip derhal "427-6108/

Şahın eserdeki fonksiyonu burada sona erer . O Yusufun çevresinde onun misyonunu belirleyen şahıslardandır. Malik, Aziz ve Şah Yusufun kölelikten nübevvet vadisine gidişini hazırlayan norm şahıslardır. Bunlara Züleyha'yı da ilave edersek Yusuf’u Yusuf yapan olayların merkezinde bu şahıslar vardır. Şah bütünüyle olumlu bir kişidir. Dialogları , yorumları olan canlı bir hikaye kişisidir.

Züleyha'nın babası

Züleyha'nın babası mesnevinin başlarında yer alır. O mağribin hükümdandır. Bir adı Taymus bir adı Tarim-i Alakan'dır. Magribe şevket ile hükmeder. Heybeti aleme dolmuştur. Kılıcı ile herkese kan ağlatır. Züleyha bu adamın güzel kızıdır, Züleyha Yusuf’u rüyasında görüp aşık olduktan sonra psikolojik düzeni değişir. Babasına halini  haber verilir.

"Akıbet vakıf ettiler pederin Dediler ana derdinin haberin "198-2531/

Kızı babasının dünyasında cok özel bir yere sahiptir. Kızına kılıcını ve başını uğrunda feda edebileceğini söyler. Kızı rüyasında birini gördügünü ve ona aşık olduğunu anlatır. Saba dinler ve göğsünün derinliklerinden inler. Bu halin halka açılmamasını söyler. Görelin Allah ne gösterir, buna tedbir care etmez der. Rüyalar artınca Züleyha güzelügin leylası iken aşk yüzünden mecnun olur. Baba yine derdine çare bulmak  ister. Kız rüyasında dördücü defa o cıvanı  görmüştür. Babası durumu soruşturur, Züleyha yine halini ona anlatır, muhakkak çare bulmasını ister.

"Ey peder bana çare kılmaz isen Zahmumum merhemini bilmez  isen Şevkten gönce gibi çak oluram

Yazığım baynuna helak oluram" 205-2623-29/

Baba Taymus sabretmesini söyler. Aşkının yüzünden dile düşmemesini, aklındaki sevdayı dağıtmasını söyler. Baba kız bu konuda ikili dialogla konuşurlar. Züleyha gönlünün altında onu araştıracağını söyler. Bir rüyada, Yusuf ülkesinin Mısır olduğunu söyler. Yedi iklim hükümdann Züleyha'yı isterler, ama bu isteyenlerin arasında Mısır yoktur. Züleyha o iklimden birini bekler.

Baba kızının meylini anlayınca "devlet erkanında bir ulusunu " Mısıra elçi olarak gönderir. Bir de Mısır Azizine bir mektup yazar . Mektup hedefine vanr Aziz mektubu okur, kendiside Magribe bir elçi salar. Elçi hünmet ve şevket ile karşılanır. Ve Züleyha Mısır’a

 

gönderilir. Baba kızının arzusu yolunda hareket etmiş onu Mısıra gelin olarak göndermiştir. Bu kısımda sonra o artık vaka örgüsünde yoktur. Zuleyha'nın bundan sonraki nekli ve çileli hayatında o bir öğe olarak görülemez.

Zuleyha'nın babası, genel vakanın altında yer alan, ikinci bir vaka silsilesinin kahramanıdır. Vakanın ilk halkasını ve düğümü onun davranışı atmıştır. O, düğümü Züleyha’ya  bırakmış , vaka örgüsünden çekilmiştir. Belli bir fonksiyonu , beşeri tavırları  olan hikaye kişisidir. Konuşur , çareler düşünür , Psikolojik derinliği olan bir insandır. Tamamlayan bir norm nitelikli şahıstır. Züleyha Mısır'a gittikten sonra onun yerini Daye alır.

Fon şahıslar

Mesnevide ana olaya bağımlı ancak hikayenin bütün safahatında değil , belli vaka boğumlarında görülen nisbeten zengin bir fon şahıslar topluluğu vardır. Malik bir rüya görür ve rüyasını bir muabbire tabir ettirir.

Dedi ana mu'abbir ey Malik

Olasın sen bir gulama Malik

Seyyid iken gulam ola adı

Ki yüce yerden ola bünyadı

Sebeb ola beka-yı devletine

İllet ola devam-ı izzetine

Anun ucundan eresin gence

Mal-i bi-hadd ü mülk i bi-rence

Mülk-i dünyada bulasın berekat

Dar ı ukbada bulasın deracat" 132-

1495-99

Malik , bir kuyunun üzerinde kuşların uçtuğunu görünce orada su olacağını zannederek yanına adamlarını  alıp gider. Bu adamlar Bezirgan, Büşra isimli reyine güvendiği adam ve ünkud isimli köledir

"Gün of orada kondu bezirgan Çaha malik su gibi oldu reyan

Çün beşaret ümidi geldi dile AkJ: büşn*'-’! V.°rdi i'e bile Habeşî bendesi vardı çu dud Kab hoşnud adı ünkııd'134-1525-28/

Malik,- rüyayı gördükten sonra ona b»r gaybi ses bu rüyanın elli yıl sonra gerçekleşeceğini söyler.

"Hatif-i gaybdan erişti hitab

Dedi ey talib-i netice-i hab

Şimdi bulmaz isen ol murada  vüsul

Hasıl olmağa elli yıl gerek ol"132-1506-

1505/

Yusuf. Malik'in yanında iken kardeşleri ile helallik almak ister. Malik onun yanına Kara Eflak isimli bir adamını katar, gönderir.

Bu şahsı da Hamdullah Hamdi özellikleri ve fiziği ile tanıbr.

"Koştu malik melek yanınca gulam

dev sureti! kara Eflaf nâm' 145-1497/

. Züleyha'nm babası kızının gözünün Mısır ikliminde olduğunu hissedince, oraya bir elçi gönderir. Devlet erkanı içinde seçkin birini elçi olarak gönderir. Mesnevicimiz onu da tarif ederek tanıtır.

"Devlet erkanın bir ulusunu

Rast tedbir ü nik bulusunu

Yusuf Mısır'da güzelliği ile şöhret bulunca Baziğa isimli güzelliği dillere destan bir güzel Yusuf'u görmeye gelir. Güzelin babasının adı Amalika, soyu Şeddad'a dayanır. Yaşadığı asrın içinde ondan güzeli yoktur. Bütün güzel vasıflar kendinde toplanmıştır. Cemal ehlinin emiri, şahların ise esiri idi. Yusuf'un vasıfları yad edilince onu görmek, güzelliği ile onu mat etmek ister. Süslendi, bezendi yanına vardı. Meydana, şehveti, cemali, ziyneti ile geldi. Cemaline hiç nazar olunmadı. Onu görünce utancından kızardı. İdraki hayret verecek bir güzellik ile karşı karşıya kaldı. Onu hayal bite edememişti. Gelir Yusuf'un katına suretinin güzelliğine medihler söyler, öyle medhettj ki alimler ve halk beğendiler. Yusufa bu güzelliği kimin verdiğini sordu. Yusuf ona

Ki anun sunudur zemin ü zaman

La mekandır ki yok mekan ansız Bizaman kİ olmaz an ansız

Hakim-i arş u ferş ü hevh ü kalem Beridendir ana bunca bin alem

Eser-i hüsnüdür bu suret-i hub

Ma'nide bil heman odur mahbub"261-2484-87/

Baziğa. Yusuf'un telkinleri ile Nil üstünde bir ibadetgah yaptırır, dünya işerinden kendini çeker. Romanlardaki mukayese imkanı veren kişiler gibidir Baziğa. Yusuf'un güzelliğine bir kıyas unsurudur.

Züleyha, Yusuf'u kendine bağlamak için güzel bir ev yaptırmak ister, hünerli bir mimar bulur.

"Bir hünerver bulundu anda meğer

her benanında var hezar hûner"308-

4195/

Bu mimar birbiri içerisinde yedi Cennet bahçesine benzer, yedi ev yapar. Hamdi, mimarın vasıflarını uzun uzadıya anlatır.

Daye ile Züleyha zaman zaman zindanın efendisinden izin alarak Yusufu görmek için zindana giderler.

Mir-i zindanı  davet eylediler

Ana pinhan  işaret eylediler

Aça  naziklük ile  zindanı

Göstere ahbab-ı kenanı"357-5047-48,/

Zindanda şahın yakınlarından iki adam vardır.Bunlar bir rüya görür  ve Yusuf’a tabir ettirirler Olaylar Yusuf’un yorumladığı  şekilde gelişir. Adamlardan biri öldürülür, diğeri Sah'ın yanına döner. Yusuf ona halini Şah' a anlatmasını söyler. O dışarı çıkınca unutur. Şah bir rüya görür. Rüyanın izahlarından tatmin olmaz. Bu hapisteki gençlerden şahın yanında olan kişi,, zindanda gayb aleminin kendisine avan olduğu bir kişi tanıdığını şevler rüyayı  tabir için ona gider. Yusuf rüyayı tabir eder.

Zindanda Yusuf’a Züleyha'nın gönderdiği yemekleri getiren bir kişi ile Yusufun Mısır'a Aziz olduktan sonra hizmetlerini gören bir sekreteri yani o devrin tabiri ile Hacib' ini de şahıs kadrosuna ilave edelim. Bir gün Züleyha Yusufun önünde ünler, Yusuf, Hacib' ine kadının ihtiyaçlarının giderilmesini söyler. Hacib, Züleyha ile konuşur ve Yusuf’a kadının kendisiyle konuşmak istediğini söyler.

Bu şahısların dışında olayları gören, yorumlar yapan insanları, şehir ahalisini ,az da olsa mesnevide görmekteyiz. Malik’in Şam ile Kenan arasında gidip gelen ticaret kervanı, bir kuyunun

başında uçuşan kuşlan görür. Yusuf kuyudan çıkarıldıktan sonra, kervan halkı başına toplanır. Bu mesnevicinin vakayı taşıyan şahıslar dışında bir hayatın varlığını da dikkatinden uzak tutmadığını gösterir.

"Karvan halkı Malik1 e üştü

Çün nazarlan Yusuf’a düştü"138-1563/

Ayrıca kervanın içinde olup bitenleri değerlendiren hocalar ve ülema da vardır. Onlar da bazen konuşur ve yorumlar yaparlar.

“Dediler haceler ki ey Malik

Meleğe adem ola mı Malik'137-1571/

Yusuf Nablus şehrine gelince zengin, fakir, alim cahil bütün halkın dikkatini çeker.

"Nablus şehrin etti menzilgah

Şöhreti doldu şehr içine tamam

Asık oldu havas belki avam"155-1859-60/ Kahramanımız Bisan şehrine vanrıca orada da halkın hayreti nara ve aha dönüşür.

"Karvan çünkü yine oldu revan Menzili oldu anların Bisan Çünkü Bisan'ı menzil etti omah

Koptu her köşesinde na'ra vü ah"157- 1891-92/

Askalan şehrinde meydana getirdiği tesir de öncekilerden geri değildir.

"Halkı divane etti silsilesi

Doldu ol şehr içine gulgulesi"r59-1918/

Katı, gürbüz ve dilir olan Askalan  Emiri de bunların içindedir. On iki bin askeri, erkanı ve raiyyeti ile onu karşılar. Ariş Şehrine  gelince Yusuf ne hikmetse kendini beğenir. Şehir halkı onu görmez. Yüzünü yere koyup tövbe edince halk ona koşar.

"Çünkü yerden yüzünü kaldırdı

cümle şehr ehlini gelir gördü

çünkü şevk ile geldiler katıra

ettiler secde hüsn ü suretine"163-1977-78./ Hamdullah Hamdi, 1442 tarihinde kaleme aldığı bu mesnevide, kişilerin tanıtılması, harmanlanması, psikolojileri, sosyal çevre içinde yaşadıklarının dikkate alınması, dialogları , münasebet ağları noktasından bizim tahkiye teorimizin mantık düzeni içinde, devrinin şartlan göz önünde bulundurularak değerlendirilirse başarılı bir şahıslarda tasarruf tarzı olduğu görülür. Bir romancının da şahıslar da tasarruf ederken bunlardan başka hareket noktaları yoktur, onun da uyması gereken kişi somutlaştırma noktaları ve esasları bunlardır. Birinci şahıslarda, tamamlayan norm şahısların münasebetleri ve onlann ara vakalarında  anlık fonksiyonları  olan üçüncü şahıslar ve dekoratif şahıslann merkezi vakaya raptedilmesl yönüyle şahıslann münasebet ağını tesisde usta bir sanatçıdır Hamdullah Hamdi. Yine Forster' in şahısların harmanlanmasında öne sürdüğü esaslara göre başanlı bir sanatçıdır.Eski edebiyatcılarımız sanat estetik ve roman terminolojini bilerek şu mesnevilerimizin elli tanesini ayrıntılı tahsil etseler di ortaya harika bir roman teorimiz çıkardı,millet ve millete ve edebiyata hizmet başka şey.Politize olmak ve siyasetten sıra gelmez ki.

Hamdullah Hamdi kişilere canlılık veren temel veren temel olgulara da dikkat etmiştir, insan hayatının temel olguları, yeme içme  evlenme, iş hayatı, ölüm gibi olgulardır. Bir romancı veya mesnevlci bu temel olguları kişilerine gösterdiği oranda insanı yakalamış veya onları hayatî derinlik vermiş olur. Yusuf kuyuya atıldıktan sonra ona kardeşi Yehuda yiyecek şeyler getirir. Hapisteyken Züleyha ona yemekler yaptırır gönderir. Yusuf'un hayatında uyku ve rüyaların büyük yeri vardır. Gaybi bir planlamanın mantığına göre rüyalar onu yönlendirir. Aziz 'in ve Züleyha'nın babasının elçileri karşılanırken ziyafetler verilir. Züleyha'nın evliliğinde de aynı şeyleri görürüz. Züleyha'nın hayatında da uyku ve rüya Yusuf’unkinden daha fazla tesire sahiptir. Kurgunun ilk ip uçlan hep rüyalarda belirlenir.

Hamdullah Hamdi şahıslarda tasarruf noktasında Mehmet Celal' dan daha ilerdedir dersek tahkiye geleneğimizin on altıncı  yüzyılın başlarında nasıl olgun bir noktada olduğunu belirtmiş oluruz.

Vaka örgüsü

Hamdullah Hamdi'nin mesnevisinde olayın hareket noktası kıskançlık esasına dayanır.

Kıskançlık kin ve çekememezlik dünya romanının olduğu gibi Türk romanının da temel problemlerinden biridir. Nabizade  nin Zehra, Samipaşazade Sezai' nin Sergüzeşt, Yenişehirlizade Halit Eyüb' ün Şadi romanlarında kurguyu yapan bu histir. Konu ister mukaddes kitaplardan, isterse hayattan alınsın insan değişmez. Şadi romanında kardeşinin oğlunu miras kuygusu alıp boğmak ister romanın birinci şahsı. Bu Mesnevi de ise Yusuf ’ u kuyuya atarak ondan kurtulmak ister kardeşler.

Mesnevi' de yedi vaka dairesi vardır. Bunlar Yakub, oğulları, Yusuf, Malik, Züleyha ve Şah' ın etrafında şekillenirler. Merkezi vaka Yusuf ‘ un vakasıdır. Diğer vakalar onun etrafında toplanırlar. Vaka başlangıçta yanlardaki vakalarla gittikçe büyüyen bir kıvrımlı nehir manzarası gösterir. Vaka akışı Yusuf ve ailesi, Yusuf ve kuyu, Yusuf ve Malik, Züleyha ve Aziz, Züleyha Azız ve Yusuf, Yusuf zindanda, zindandan çıkışı, Züleyha ile evlenme ve Aziz oluş, Yusuf ' la kardeşlerin buluşması, Baba ile oğulun buluşması ve ölüm şeklinde sıralanabilir.

Hamdullah Hamdi, vakayı küçük parçalara ayırarak anlatmayı kolaylaştırmıştır. Vakaların harmanlanması(blending) ve birbirine bağlanması uzmancadır. Eserdeki vakalar 105 epizoddan oluşur. Bu epizodlar aşağıdaki şekilde vakanın ana şahıslan ve olaylan etrafında toplanabilir.

Giriş epizodlan (Nübüvvet halkasının Yusuf ' a gelinceye kadarkî tarihi safhası)

Hamdullah Hamdi' nin babası ve kendisi ile epizotlar      12

Yusuf' un Ailesiyle birlikte olduğu dönemleri yansıtan epizodlar 1

Yusuf ve Malikle ilgili epizodlar............. 31

Baziga ' nın epizodu............................ 14

Ailesi içinde Züleyha 'nin epizodlan........ 11

Züleyha ve Aziz' in epizotları ................. 4

Yusuf Aziz ve Züleyha' nin epizotları ..... 22

Yusuf. Şah ve Züleyha 'nin Epizotları .... 10

Toplam........................................   105

Ve Diğerleri

Yusuf un kardeşleri baharın  güzelliklerini bahane ederek Yusuf u kırlara çıkarıp ondan kurtulmak isterler. Burada yapılan bahar tasviri nisbi bir başarı İle yapılmıştır.

"Dediler vakt-l seyr-i sahradır

Sahn-ı sahra dolu temaşıdır

Bitti gökte kevakîb-i ezhar

Nazar ehline ibret oldu cihan

Gönül açmak için açıldı çiçek

Koy ki  nevruzu görsün ol güçek 73-666-69/

Bu tasvir de metin İçin gerekli bir tasvirdir.

Züleyha Yusuf zindanda iken zaman zaman Dayesi ile zindana gider onu seyreder. Bir gece sabaha kadar zindandan aynlmaz. Sabahın gelişi tasvirle tesbit edilmiştir.

"Gecenin çünkü geçti sevdası

Doldu subhun cihanda gavgası

Sildi eşkin felak Züleyha’ sı

Mihri gösterdi çün dilarası

Kus-ı sultan seherde etti figan

Din müezzinleri okudu ezan

Bir taraftan ezan ü bir yana kus

Bir tarafa sada-yı zikr-i horus "5067-70/358

Züleyha kendini ayıplayan Mısır’ lı kadınlara bir ziyafet hazırlar. Ve onları davet eder. Meclis Hamdi’ nin sanatçı kişiliği ve devrin telakkileri doğrultusunda tasvir edilmiştir. "Züleyha padişahlara mahsus bir meclis düzenler. Kaseler nimet ile doludur. Çin kaselerinde üzüm suları, kimi kaselerde otlardan elde edilmiş tuzlar, kiminde biryan vardır. Hepsi cisme ve cana kuvvet verirler. Kimisi şeker tadında, kimi gül suyu kokulu,kimi ıtr ile kanşıktır. Şeker denklerinden renk renk helva ve tatlılar yapılmıştır. Pelteler, paluzeler vardır. Meclis Cennet bahçesi olmuştur. Lezzetle yarin dudağına layık, sepet sepet taze meyveler, nar, elma ve üzüm vardır. Kadınlar bu meclise gelirler. Altın süslemeli minderler üzerine banular oturur, onlara ay yüzlü kızlar hizmet eder"

"Düzdü bir bezm-i Husravane revan

Ki verir revnakı revane revan

Kaseler nimet ile leb-ber-leb

Kaşelerde lebaleb an-ı ineb

Kimisi kahve vü kimi biryan

Her biri kuvvet-i cim ü kut-i can

Kimisi çaşnide şekker riz

Ma-i verd ile bazı  ıtr arriz

Hall  edip kand-u tengini nice deng

Bışdi helva vü hulvi reng a reng

Kandı palidelerle  zerrin hişt

Sahn-ı bezme sanki döşendi sanki behişt

Meyveler taze taze ter nazük

Her birinden seped seped yük yük

Ter ineb taze sib ü tatlı enar

Her biri lezzet ile çün leb-i yar

Minder-i zerkeş üzre banular Oturup hidmet etti mehrular ”335-336-4714-4724/

Hamdullah Hamdi on altıncı yüzyılın başında bir tahkiye metninin teknik donanımına hakim, tasvirin gereğini  ve yerini bilen ve kullanan bir sanatçı olarak görülür.Tanzimat üdebası üç beş Fransıza müptela , bakmamışlar harika  mesneviyi harikalara

Klasik ve geleneksel romandan, dramatik roman ve modern romana gelinceye kadar roman bir anlatma sanatından gösterme sanatına doğru gelişmiştir. Sahneleme romana daha gerçekçi bir hava verir.

Zola ve Balzac gibi 19. yüzyılın büyük romancıların eserlerinde olayların en can alıcı noktaları, romanın temasının önemli anları  sahnelenerek anlatılır. Sadece kişi ve vaka ile yetinilemez. Sahneleme somutlaştırma  demektir.

Çok zaman anlatılmak istenen sahnedeki öğelerin duruşuna göre şekillenir. Sahneleyerek somutlaştırma, anlatarak somutlaştırmadan daha önemli bir sanattır. Tiyatro bu telakki üzerine sanat bulmuş bir sanat dalıdır. Hamdullah Hamdi,anlatma ve göstermenin farkını hakim  bir tahkiye sanatçısıdır. Yusuf ile Züleyha' da birçok sahne vardır. Bu sahneler vakanın bütünü içinde önemli anlardır. Mesela, Yusuf hapisteyken Züleyha onun aynlığına dayanamaz, evinin eyvanından hapisanenin çatısına ve duvarına  bakma sahnesi, Malik’ in Yusuf un bulunduğu çukuru uzaktan görüş sahnesi, peygamber baba Yakub ’ ın kurt ile konuşma sahnesi, Yusuf un Mısır sokaklarında dolaştırılma sahnesi, Züleyha'y ı Mısır’a  götürmekiçin gelen elçinin karşılama sahnesi birçok sahneden bazılandır. Bunlar eserin önemli anlandır. Manzum hikayeci bu anları  tesbitde, özetleme ve kısa bir anlatma ile yetinmemiş olayı göz önüne canlandıracak bir dikkat ve itina göstermiştir.

Malik yolculukları  esnasında üzerinde kuşların  uçuştuğu bir çukur görür. Merkebini o tarafa yönlendirir. Mağaranın önüne tavaf eden kuşlan görür. Hamdi onlara kuş şekline girmiş melek der. Malik sadık adamlan ile kuşların  çukur üzerinde dolaşmasını orada su olduğu şeklinde yorumlar.

"Ser-i çah üzre Malik etti nigah

Gördü kuşlar tavaf ederler anı

Uçmak istedi ana kuşça canı

Malik' e hod mela'ik-i Rahman

Şekl-i murg ile olmuş idi ayan

Düşeli karına o nur-ı ilah

Beyt-i mamur olmuş olmuş idi o çah

Anun için beyt-i ma'muru

Dolandırdı firişte cumhuru

Gördüler çünkü kuş üşer kuyuya

Dediler bu nişandır anda suya

Çin ol arada kondu bazirgan

Çaha Malik su gibi oldu revan

Çün beşaret ümidi geldi dile

Aldı Büşra'vı kendi ile bile

Habeşi bendesi vardı çü dud

Katı hcşnud idi adı Unkud

Aldı hem an  çana gitti hemln"

133-134-1518-1530/

Anlatıma  donmuş bir resim değil , hareketli bir sahne niteliği verilmiştir.Namık Kemal Sefiller’den değil, Yusuf’u Züleyha’dan etkilenseydi daha makul şeyler söylerdi.

Önce uzaktan görüş, daha sonra gördüklerini yorumlama ve adamları  ile mağaraya  varış  birbirini tamamla'yan  ve takib eden  sahneler özelliği taşımaktadır. Yusuf’un kardeşleri babalarını  ikna etmek için bir kurdu avlar ve babalarının huzuruna getirirler. Ona Yusuf’u bu kurdun yediğini söylerler Peygamberin kurd ile konuşması ve ona edilen iftirayı ona sorarak araştırması tam bir sahnedir. Bir tarafta kardeşler, bir tarafta avlanmış kurt ve diğer bir yanda ise yüreği yaralı baba, tamamı zihinde taayun eden bir sahnedir.

“ Dedi Ya'k.ub kon biraz anı

Bendin alın ki dinlene canı

Sığadı arkasını şefkat ile

Giderip vahşetin keramet ile

Dedi ey canavar muvafık ol

Hakkın  emri ile natık ol

Kurd işitip bu buyruğu durdu

Kuyruk üstünde geldi oturdu

Düştü savtı hoş etti elhanı

Söze geldi fasih ü İbrani

Eyledi suret-i Resule nigah

Dedi Lailaheiüallah'

118-119-1313-1335/

Anlatma

Anlatımın hatları  ve derinliği İle bir sahne ve resim niteliğine sahip olduğunu görmekteyiz. Mısır elçisinin Mağrib'e Züleyha'yı götürmek için gelişi sırasında onun karşılanması da bir sahne ayrıntısına sahiptir. 'Azizin elçisi izzet ile Taymus şehrinin surlarına varınca, Şah'a elçinin geldiği haber verildi. Bütün devlet erkanı  ile birlikte Şah elçiyi karşıladı. At ve asker sadaları etrafı doldurdu. Davul sesleri arasnda başı sonu belli olmayan bir topluluk yürüdü. İzzet, şöhret ve şefkat ile elçi şehre vardı. Züleyha'nın yüzü açıldı, ona gün doğdu."

'İzzet ile o gün resül-i Aziz

Sur-ı Taymus'a erdi sur-engiz

Çün beşaret olundu şaha bu hal

Etti erkan-ı devlet istikbal

Ol seher at süheyli er önü

Eyledi ger simah-ı gerdunu

Hay huy u sada-yı dem-i tırak

Nice mağrib pür oldu Şam u Irak

Na'ra-yı kuş ile giriv-i nefir

Gider idi hezar fersah yer

Çünkü biz izz ü naz-ı şevket ile

Şehre geldi resül şöhret ile

Su saçıldı dem-i Züleyhaya

Doğdu gün alem-i Züleyhaya"

221-2872-78/

Yusuf'un Züleyha'nın tertibi ile zindana atılmasına karar verilir. Şehrin sokaklarında dolaştırılıp hain olduğu halka ilan edildikten sonra zindana gönderilecektir. Bu şehrin sokaklarında dolaştırılması  da bir sahne özelliği kazanmıştır. "Aziz hizmetçilerine emir verir. Yusuf’u altın ve gümüş işlemeli süslerinden ve elbiselerinden soyarlar. Tacını başından alırlar. Sırtına eski bir hırka giydirilir. Boynuna kara bir zincir takılır. İsa gibi bir eşek sırtına bindirilir ve şehrin sağında solunda gezdirilir. Yanında birisi "Efendisinin yatağına hain bakanın başına bövle şevler gelir" diye bağırır. Civardan insanlar temaşa eder , halk ise  bu iftiraya inanmadıklarını  söylerler,"

"Bir ki hadımlara buyurdu revan

Simini zerden ettiler üryan

Efserini serinden aldırdı

Eğnine eski hırka saldırdı

Taktılar  re edip rü şebgiri

Boynu ağına kara zenciri

Bindirip bir har üzre İsa-var

Mısır'ı gezdirdiler yemin ü yesar

Bir münadi yanınca etti nida

Ki budur bende hain olsa ceza

Kasd eden hacesi firaşına

Getirir bu belayı başına

Kasteden ol firaşe rindane

Sürülür böyle ka'r-ı zindana

Her taraftan eden temaşayı

Dilde tekrar ederdi haşayı

348-4913-4920/

Züleyha, marazî bir aşıktır. Yusuf ise çelikten bir iradeye sahiptir. Yusuf'u zindana attırdıktan sonra, kendisi zindana düşmüş gibi bir buhrana girer. Evin eyvanından hapishanenin çatısını ve duvarlarını seyreder. Bu şekilde sevgilisinin ayrılığına  tahammül eder. Hamdullah Hamdi, bu sahneyi belirlemeye çalışmıştır.

"Kah giryan çıkardı eyvana

Nazar eylerdi bâm-ı zindana

Ruy-ı ağyara bağlayıp derini

Feth edip yara karşı manzaranı

Galip oldukça şevk-i dücana Deneyip söyler idi zindana

Ki gözüm görmez oldu didarın Göreyin bâri dar-ı divarın"

359-60-5086-5089/

Sanatçımız ruh hali ile tasviri uzlaştırmıştır. Ruh halini mekan ve eşya üzerinde göstermede uzman bir sanatçıdır. Tasvirle psikolojiyi somutlaştırır ve ona bir sahne özelliği kazandırır. Züleyha bir balkondan uzaklardaki hapishanenin çatısına ve duvarlarına ağlayarak bakıp tatmin olan bir aşıktır.

Yusuf zindandan çıktığında Şah ve raiyeti tarafından karşılanır. Bu karşılaşma çok yönlü ve çok öğeli bir karşılama sahnesidir. Şahın özel bir izni ve işareti ile çevresindeki yüksek tabaka mensuplan Yusuf'un izzetine hürmet göstermek için Şah'ın sarayından zindanına vardılar ve saf saf dizildiler. Bu insanlar kamer yüzlü ve altın kemerli insanlardı. Ve güneşe güç veren ay güzelliğinde güzeldiler. Ahenin giyimli , zırhlı askerler, arap atlar üzerinde sağlı sollu saf tuttular. Yer toz içinde kaldı, sanki kıyamet günüydü. Sayısız Mısır uluları Yusuf'a serpmek için tabak tabak cevher ve tabla tabla anber tuttular. Fakirler serpilecek altın ve gümüşten eteklerini doldurmak için etrafı sardılar.

Yusuf padişahlara yakışır tavırlarla ortaya çıkar. Kutlu ayakları üstünde gülden bir gül gibidir. Altın süslü elbiselerle hay huy sesleri arasında heybet üzre yürür. Çevreden üzerlerine tabla tabla, tabak tabak altın ve misk kokulan saçılır. Misk kokusu koklamamış fakirler eteklerini koku ile doldurdu. Yusuf, Şah'ın bulunduğu yere geldi attan indi, zemin onunla süslendi. Güzeller zemine geldiler. Şah da ona karşı yürüdü. Yusuf u lutuf ile-karşıladı. Ona sayısız imkanlarda bulundu. Tahtı üstüne davet etti. Hatırını sordu, çilelerine canu gönülden, aynı dille iştirak etti. Yusuf rüyasını tekrar tabir etti.

"Çıktı şehden olup işaret-i has

İzzet için ana güruh-ı havas

Kasr-ı şehden carınca  zindana

Durdu saf saf dirildi meydana

Kimi zerrin kemer kamer çehre

Ne kamer hüsnü ferr verir mihre

Kimi ahen giyimli cündiler

Heybeti hey'eti o ründiler

Bedevi atlar üzre cümle süvar

Durdular saf tutup yemin ü yesar

Sanki ruz-ı kıyametdi o ruz

Yele verdi ayak edip yeri toz

Mısır uluları bihisab ü şümar

Her birisi elinde tutar nisar

Kimisinin tabak tabak gevher

Tabla tabla kimisinin anber

Fukara bir tarafta hem nigeran

Ki kaçan dola sim ü zer daman

Yusuf oldu husrevane revan

Bad pay üzre çün gül-i handan

Hıl'at-i zer-keş ile pür-ziynet

Hay u huy arasında baheybet

Saçtı üstüne cümle sahib küşk

Tabla tabla tabak tabak zer ü müşk

Şöyle kim görmeyen güher yüzünü

Pür-güher oldu sandı yüzünü

Pür-güher oldu sandı kendözünü

Misk buyunu kokmayan miskin

Etti daman için cü nafe-i çin

Geldi çün bargah-ı şaha yakın

İndi attan bezendi ruy-ı zemin

Yükrüşüp nice serv zibalar

Yürüdü el harir üzre bu şah

Felek-i atlas üzre nitekim ah Makdeminden çün oldu şah ağah

Karşı geldi çü devleti nagah

Yusufu lutf i!e kenar etti

Resm-i ikramı bişümar etti

Davet eyledi tahtı üstüne

Ta ki baht ola bahb üstüne

Hatınn sordu kahr-ı zindandan

Hemzüban oldu hem dil ü candan

Hem sual etti hab tabirin

Çünkü guş etti hub tabirin

370-71-5243-5267/

Anlatım tam bir sahnedir. Hem stili life, hareketsiz değil, sürekli öğeleri değişen hareketli bir resimdir. Yusuf ile Züleyha'da daha bir çok sahne vardır. Hamdullah Hamdi, dramatize etmenin zaruret ve gereğini tıpkı romancılar gibi anlamış ve uygulamıştır.O bir geleneğin sonucu bunları yapmıştır.Kimse o geleneği sorgulamamış ki . Olayların ilgi merkezi durumundaki anlarını tasvir, tafsil ve dramatize ederek canlı tutmasını bilmiştir. Biz birkaç örnekle bu ustalığı fiilen göstermeğe çalıştık.

DİALOGLAR

Bir tahkiye metninde ve bir romanda kişilerin ve olayların ortaya çıkarılmasında müşahhas ve nesnel bilgi kaynağı konuşmalardır. Kişiler konuşmaları ile, hüküm ve değerlendirmelerini ve roman metni içindeki fonksiyonlarını belirtirler. İç dialoglar kişinin şuur dünyasını olaylar karşısında içinde meydana gelen tepkilerini, ruh tahlillerini  ortaya koyar. Hayata yansımamış gizli dünyasını ifade eder. Dış dialoglar, kişilerin başkaianyla olan konuşmaları, muhavereleri ise onların sosval çevrelerini ve münasebet ağlarnı ortaya koyarlar. İç konuşmalar, insanın ruh derinliği, dış konuşmalar ise dış dünyaya açılan tarafların; anlatır. Yusuf ile Züleyha gerek iç dialoçları ve ruh tahlilleri, gerek ikili üçlü ve daha çok özneli muhavereleri ile zengin bir mesnevidir. Yusuf ve Züîeyha'nın çok yönlü ic dünyaları vardır, Onlar olayların  arkasından  kukla gibi sürüklenen  tepkisiz, teessürsüz zorlamalı roman kahramanları  gibi değillerdir. Düşünürler, ona göre hareket ederler, Olaylanrın hazırlanış safhasını, iç sirkülasyonlarını  ortaya koyarlar. Mesnevi insanın dış dünya ile ilgili sosyal olgularından çok insanın iç macerasını anlatır. Psikolojik bir romandaki kadar tahkiye metninde psikolojik olgular vardır.

Baş kahramanların tahlili bir kişilikleri vardır. Mesnevinin, hatta bizim romanımızın birinci kişileri ile onların etrafında onlan tamamlayan norm kişilerin birbirleri ile sürekli konuşmaları, değerlendirmeleri vardır. Yusuf, Züleyha, Malik, Aziz, Şah, Daye, Yakub hatta anlık fonksiyonu olan kişiler bile iç dünyaları olmayan karton şahıslar değillerdir. Çok canlı tutulmuşlardır. Mesnevinin hemen hemen bütün epizodlarında  çeşitli dialogiar vardır. Bunlardan elli birinci epizoda Züleyha Yusuf’u rüyasında görünce ona aşık olur. Derdini dayesine anlatır. Hamdullah Hamdi önce Daye'nin özelliklerinden bahseder. Daha sonra yirmi üç beyitfik bir konuşma ile Daye hem kendini tanıtır. Hem de doğumundan bu güne kadar ki hizmetlerini anlatır. "Dilküşa sözleriyle şad etti, eski hizmetlerini yad etti" 195-2478/ Hamdullah Hamdi aradan çekilir, Daye kendisi nakil ifadeleri kullanmadan yardım etmek istediğini ve marifetlerini anlatır. Züleyha da ona dört beyit ile cevap verir. Bu diatoglarda yalnız bir kere nakil kelimesi olarak "dedi" der. Bunların arkasından gelen on üç beyit Daye ile Züleyha arasında cereyan eden ikili bir diatogdur. Hamdi burada konuşmayı dedi, söyledi" gibi nakil ifadeleriyle idare eder. Bu kelimeler metne bir monotonluk verir.

"Mah-ı mağrib dedi kj etme güman

Kianun gibi canı göstere can 2519-198/

Yine Daye dedi ki olma hilal

Kaşların gibi görüp eğri haya!

2521-198/

Hamdi, konuşan şahıs sayısı artınca onları idare ederken aradan çekilmez. Yirmi ikinci epizod kardeşlerin konuşmasıdır. Şemun, Rubil, Yehuda birbirleri ile konuşurlar. Hamdi, burada ilk ifadelerde "dedi" kelimesini kullanır, daha sonra aradan çekilir. Anlatımda asgari bir biçimde nakil kelimeleri kullanılmıştır. Yirmi dokuzuncu epizod Yusuf'un kardeşleri iîe olan konuşmaların epizodudur. Otuz dokuzuncu epizod Yusuf'un kardeşleri ve Malik ile olan konuşmaların epizodudur.

Altmış üçüncü epizod Malik ve Azizin, Yusuf’la Malikin ayrılma konuşmalarıdır. Yetmiş altıncı epizod Züleyha'nın Daye'si ile konuşmasıdır. Bu konuşmada anlatıcı büyük bir oranda ortada görünmez. Seksen birinci epizodda Yusuf, Züleyha ve Aziz arasında konuşmalar vardır. Konuşan özne sayısı burada artmıştır. Seksen yedinci epizod Züleyha'nın iç dialogudur. Bazı örnekler verdiğimiz konuşmalar hakkında diyebiliriz kî, Hamdi onları idare ederken varlığını asgariye indirir. Çok zaman objektif olarak hikayeyi eşhasa anlatır. Bu onun okuyucusunu olaylarla yüz yüze getirme fikrinden kaynaklanır. Maziyi şimdiki zaman sınırında anlatır. Yazarın anlatım metninde sıfırlanması modem romanın özelliğidir. Hamdi de kendini asgariye indirme çabası içinde olduğunu gösterir.

Vaka eşhasından Yusuf ile Züleyha'nın iç dialogları ve ruh tahlilleri zengindir. Olaylar sürekli gizli tutulmaya çalışılır. Daye ve baba Züleyha’ya sırrını gizli tutmasını söyler. Bu gizlilik ve dış tatmin mekanizmalarının olmayışı olayın kişinin iç dünyasında halledilmesi problemini doğurur. Bu yüzden iç dialoglar, ruh tahlilleri hikayede çoktur. Yusuf'un çevresinde onu teskin eden kimsenin olamayışı da onun meseleleri kendi dünyasında halletmesini doğurmuştur. Kapalı toplum kişinin  problemlerini onun iç dünyasına iter Hikayedeki ¡ç konuşmalar ve monologlar bu yüzden zengindir. Baba Yakut'un hayatında da bu iç dialoglan görmekteyiz.

Züleyha'nın ruh buhranlarında sürekli bir tırmanma vardır, İlk defa Yusuf'u rijyada görüş, rüyaların artışı rüyada Yusuf'un yerinin belirlenmesi, Züleyha'nın Mısır'a gelin gelmesi. Azizin Yusuf olmadığına inanması tırmanan gerilimin basamaklarıdır. Buhran tırmanırsa da Züleyha vazgeçmez ve mücadele eder. Yusuf satın alınır. Gerilim çözülecekken Yusuf'un ilgisizliğinin devamı gerilimi daha da artırır. Züleyha bağ ve ev yaptınrsa da Yusuf'un iradesini çözemez. Züleyha'daki buhran ve gerilim şahikasına çıkar. Züleyha'nın iradi tedbirleri fayda vermez ve Yusufa saldırır. Bir oyunla onu zindana attırır. Bunalım üçüncü ivmesini kazanır. Gerilim intihara kadar varır. Yusuf'un hayatında da iç mülahazlar, psikolojik gerilmeler, aydınlanma anlan vardır. Ama onda buhran yoktur. Ümitsizlik ve çaresizlik içine düşmez. Dialog ve karşılıklı konuşmalarda Hamdi bazen olayı kendi anlatır, bazen de kişisine bırakır, Hamdi anlatımda objektif olma ilkesinin farkında bir sanatçıdır. Mesnevilerimiz insanlanmızın dış dünyaya dönük sosyal olgularını değil, iç dünyasının duygusal olgularını da anlatır. Konular umumiyetle ferdidir, enfüsdir. Sosyal problemler de ferdi problemlerin ekseninden çıkar, îç dünyadaki çözülmeler, dış dünyadaki buhran lan doğurur. Mesela Yusuf ile Züleyha'da toplumun nabzı Yusuf un İç dünyasına ayarlıdır. Yusuf kendini beğendiği anda toplum ona yabancılaşır. Duygulan değişince, makul hale gelince toplumun ona olan tavn olumluîaşır.

Batı romanında da sosyal olumsuzluklar kişinin iç dünyasındaki düzensizliklerden doğar. Emma'daki çözülme iç düzensizliğinden ve psikolojik, dini, felsefi öğelerinin olmayışından ileri gelir. Kendi intihar eder; kocası inme geçirir, ölür; kızı yetimhaneye verilir. Flaubert yorum yapmaz ama olayların somutlaştma lisanı onu söyler. Kırmızı ve Siyah'da Julyen’in  felaketi de tatmin olmayan yükselme hırsının ve ihtiyatsızlığın sonucudur. Yusufun başarısı ve Züleyha'nın başarısı da aynı doğrultuda izah edilebilir. Sosyal olgular insanın iç dünyasındaki olgulardan doğduğunu Freud ve Bergson değişik açılardan açıklamaya çalışmışlardır.

Sonuç

Yusuf ile Züleyha Mesnevisini bir romanın teknik incelenmesi gibi değerlendirdik. Konusunun ana hatlarını belirledik. Şahıs kadrosunu birinci ve odak şahıslardan başlayarak onları  tamamlayan norm veya ikinci şahıslarla birlikte ele aldık. Roman eleştirisindeki şahıs kategorileri doğrultusunda şahıslarına baktık. Hamdi, tıpkı bir romancı gibi bir şahıslar dünyası ve ilişkiler ağı meydana getirmiştir. Bir roman kişisinde mevcut olan bütün nitelikler onun kişilerinde vardır. Konuşurlar, yerler, içerler, iç yorumlar yaparlar, başkalarıyla münasebetleri vardır. Elemleri, kederleri, dünya görüşleri vardır. Kukla değillerdir. İnsanı kozmik dünyası ile birlikte bu mesnevide görmekteyiz. Kişi tanıtımları ve tanıtmaların  sağladığı bilgiler doğrultusunda kişiyi hayatın içinde gösterme, gerilimler, çözülmeler hepsi Hamdullah Hamdi’nin  inşa ettiği küçük dünyada, baloncukta, fiktif modelde vardır. Asıl unutulmaması gereken Hamdi'nin bunları onbeşinci yüzyılın sonunda, dünya romanının henüz büyük eserlerini çok sonraları  vereceği bir dönemde yapmasıdır. Hamdi, Dünya romanında en çok kullanılan ve yazarına en fazla konuşma ve değerlendirme yapma fırsatı veren bir bakış açısı kullanılmıştır. Hamdullah Hamdi, bakış açısmı oluşturan öğelerde de bir romancı gibi tasnifte  bulunmuştur. Anlatma öğeleri olan sahne, anlatma, yorum, konuşma, monolog, icmal, tafsilde de Hamdi bir romancıdan farklı hareket etmez. Olaylann önemsiz yerlerini icmal eder, önemli anlannı sahneler, tasvir eder, kişiyi sahneye sokar. Bir romancıda bundan başka şey yapmaz. Dialog, tasvir, ruh tahlili ve sahnelemenin zaruretine inanmış ve uygulamıştır.

Hamdullah Hamdi, bir çekirdek vakada tasarrufda bulunmuş onu bir roman seviyesine cıkaracak şekilde zenginlestirmistir. Vakayı anlatımda kolaylık olsun dive yüzü aşkın epizoda bölmüş ve bu epizotları , birbiri arkasına değil, adeta merak  unsurunu mesnevinin bütün heyetine dağıtacak şekilde harmanlamıştır. Farklı vaka dairelerini adeta farklı çizgilerde koşan atlar gibi bir hedefe götürmüştür. Ana vakaların  etrafındaki yan vakalar, temel vakaya mantıklı bir düzen içinde bağlanmıştır.Bu estetiğin çoklukta kuralıdır.   Vaka sarkmaz ve şişkinleşmez... Ancak sanatçımızın mekan üzerinde   fazla bir dikkati yoktur. Ama mekanın insan duygulan üzerindeki tesirlerinin farkındadır. Yusuf’u kendisine bağlamak için Züleyha'nın yaptırmış  olduğu bağlar ve evleri anlatırken yaptığı tasvirler bunu gösterir. Hamdi zaman üzerinde de durur. Yusuf’un hayat çizgisi mesnevinin zaman çizgisidir.

Hamdullah Hamdi gibi diğer mesnevilerimizin de incelenmesi ile önümüze çok farklı malzeme ve meseleler, problemler çıkacağı muhakkaktır. İşin güzel tarafı bir roman ve tahkiye teorimiz bütün bu eserlerin birer roman gibi incelenmesinden sonra ortaya çıkacaktır. Mesnevilerimizde yüzyıllarca insanımızın kendilerini benimsediği insan tipleri vardır. Bu tipler hiçbir taklit ve ütopik tarafı olmayan millet tarafında kabul görmüş insanlardır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.