Cerbeze ustaları

Son zamanlarda Celal Şengör gibi ateistler, dinsizliklerini haklı göstermek için, güya bilimsel bir kılıf uydurarak Kur’an-ı Kerim’in yanlışlıklar ihtiva ettiğini iddia ediyor. Öncelikle Kur’an-ı Kerim’in tam tercümesi olamaz ve ifadeleri oldukça gizli anlamlar ihtiva eder. Bunları Celal Şengör gibilerinin anlaması mümkün değildir. Bu yüzden cerbeze yapıyor.

Peki, nedir cerbeze? Cerbeze, kendini akil zanneden sözde bilim adamlarının güya çok biliyormuş gibi havalara girmek suretiyle masum insanları aldatma hilesidir. Bediüzzaman kuvve-i akliyeyi tahlil ederken, aklın ifrat derecesi olarak cerbezeyi şöyle tanımlar: “Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur.” Yani cerbeze sahibi insanlar, aslında çok zeki ve akıllı insanlardır. Ancak zekâ ve akıl imanla mütemmim cüzler halinde olmazsa, işte tam da orada cerbeze başlar. Bu tür zekâ ve akla sahip insanlar, her neye baksa, ateş böcekleri gibi, kendi kafa fenerleriyle olayları aydınlatmaya çalışırlar. Baktıkları her şeyde kusur ararlar. Yine bu tür insanlar hakkı batıl, batılı hak göstermeyi adeta sanat edinmişlerdir. Her neye nazar etseler, onlardaki kötülükleri görüp, yine onlarda var olan hiç bir iyiliği görmeme huyunu taşırlar; hatta iyilikleri dahi kötülüklere mal etme basiretsizliğine sahiptirler.

Cerbeze yapmada mahir olan bu cerbeze ustaları, genelde ateisttirler ki, Celal Şengör de bunlardan biridir. Geçende kendisini biraz izledim. Kur’an-ı Kerim’e iftira ediyor ve şöyle diyordu: “Kur’an, depremleri engellemek için dağların yaratıldığını söylüyor. Tam tersi en çok depremler dağlarda olur. Karaların canına okur…” Ben de merak ettim, yerli yabancı kaynakları inceledim. Kur’an-ı Kerim böyle demiyor. Peki, ne diyor: “Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın diye, yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi.” (Nahl, 16/15) Bu Ayet-i Kerime gayet açık bir şekilde insanları sarsmasın diye ifadesini kullanıyor. Depremleri önler demiyor. Müfessirleri okudum onlar da böyle izah etmişler. Celal Şengör’ün iddia ettiği ve yalanladığı ayet bu. Bazı müfessirler de, dağların depremleri önlemediğini; şiddetini azalttığını izah etmişler ki, modern bilim adamları da bunu teyit ediyor. Yani Celal Şengör açıkça cerbeze yapıyor ve insanların kafalarını karıştırarak ateist olmalarına çalışıyor.

Bediüzzaman, “Allah’ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gaflet ile esbab hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur” derken, cerbeze yapan mezkûr ateistleri kast etmiştir. Bu zevat, imansız ve inançsız dünyalarını gözlerine endekslediklerinden, görmedikleri veya anlamadıkları şeyleri inkâr etmekte usta olup, bu imansız ve inançsız atmosferlerini halka yaymak için var güçleriyle çalışmayı marifet edinmişlerdir. Bunların basarları varlık âlemlerini müşahede ederken, basiretleri kapalı olduğu için, cerbeze yaparak cehaletlerini örtmeye çalışırlar.

Celal Şengör aynı konuşmada beş yaşında dinlediği masallardan bahsediyor ve cadılardan çok korktuğunu, sonra onların yalan olduğunu öğrendikten sonra, aynı şeyin dinî konular için de cari olduğunu vurguluyor. Ona göre Cennet ve Cehennem masalmış. Tabi bu tür insanlar görmediği şeye inanmadıkları için, onları masal ya da hikâye olarak yorumlarlar.

Benzer şeyi Aziz Nesin ölmeden kısa bir süre önce yaptığı röportajda şöyle demişti: “Aslında bu âlemde üstün bir varlığın olması gerekir; ancak görünmediği ve özgül ağırlığı olmadığı için Allah’a inanmıyorum.” İşte görüyor musunuz, Aziz Nesin nasıl da cerbeze yapıyor. Görünmediği ve özgül ağırlığı olmadığı için inanmadığını söylerken, “siz de görmediğiniz şeye inanmayın” demek istiyor. Oysa göz maneviyatta kördür. Manevi şeyler gözle görünmez; akıl ile tartılır kalp ile hissedilir, vicdan ile kabul edilir, ihtiyar ve irade ile tercih edilerek inanılır.

Bu tür ateistler, görmedikleri akla inandıkları halde, görmedikleri Allah’a inanmıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, görünen şeyler malum olan şeylerdir; iman, gayba inanmaktır. Görünen şeylere putperestler inanır ve tapınır. Allah eğer görünseydi, zaten herkes inanmak zorunda kalırdı. Görünmeyecek ki, imanın değeri olsun. Hz. Ebubekir ile Ebu Cehil’i birbirinden ayıran bu espridir. Hz. Ebubekir’e yüce Peygamberimizin (SAV) miraca çıktığını söylediklerinde, “bunu o mu söyledi” diye sorunca. “Evet” cevabını aldığında, “o söylediyse doğrudur” demesi gayba inanmanın muhteşem bir misalidir. Ebu Cehil, görmediğini iddia ederek inanmamış, Miraç hadisesini masal olarak değerlendirmişti. Şimdi esfel- safilinde karşılığını görmektedir. Tıpkı post modern ateistlerin öldüklerinde görecekleri gibi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum