Yerli veya yersiz ile yerinde veya derinde yönetim

Yerli yerine, yerinde yönetim ya da “yersiz” yönetim, hayata bakışımızın kodlarını verir. Aristokrasi, bürokratik oligarşi ve ben merkezli  siyaset, merkezi otoriteyi asla kaybetmek istemez.

O yüzden “yerli yerine” istemez, ”yersiz” bir yönetme ister. Kendini, mekanını ve merkez kabul edilen en üst ve mesafeli yönetim modelini ister. Bir başkasının tayin ve tercih hakkını sürekli gölgeler, “onun adına onun rağmına” yönetir. Cumhuriyet döneminin jakoben tek parti dönemi, zamanla farklı yapılara neredeyse ilham kaynağı oldu.

“Böyle gelmiş, böyle gitsin” dercesine vehim üreten tecrübelerine ve korku yayan zihni bölünmüşlüğüne gerekçe arayıp durur.
Talep sahiplerine, ihtiyaç duyanlara göre düşünmek yerine, kendi baskın aygıtlarıyla yönetmek ister.

Bu bölünmüş  ve kırılgan zihni durağanlıkları, açılım konusunda da yaşadık. Açılımla birlikte, açılıma ihtiyaç duyanlar kadar tepki verenler de, ”iki ara bir dere”, ya da “iki ileri bir geri”  tarzında sürece dahil oldular.
Belirsizlikler iç içe, bazen gerilim  tavan yapıyor, bazen de  “kardeşlik” temposu. Sonunda durulan sular olduğu gibi, kabaran ayranlar da var.

Münakaşadan müzakereye geçişin ağır sancıları, beraberliğin dönülmez akşamında herkesi bir daha düşünmeye sevk ediyor.
“Ben mi?” yoksa “Hepimiz mi?” sorusu kafayı kurcaladıkça, ezberlerimizden sıyrılma, gerçeklerle yüzleşme ve yeni bir eşiğin farkını görme zorunluluğu ile karşı karşıya gelmekteyiz.

nursi_kuslar_guvercin.jpgBeşeriyet, camialar, aileler ve devlet veya özel kurumlar, yeni dönemin ayak sesleri ile uyanmaya başladılar. Israrın hakikatsiz beyanları, bireyin akıl ve gönül dünyasında karşılık  bulmadıkça, eriyen mum gibi ışık verdiğini zannedenler, kendi sonlarına hazırlamaya başladılar.
Günahlarının ve küfrünün ağır yükleri altında, haşir günü “Keşke toprak olsaydık” deyip, dünyaya gelişlerinden pişmanlık duyanların hali gibi.
***
Artık yerinde düşünmenin, yerinde karar vermenin ve Ankara’nın kangren yapısı ile bütün meselelerin hasır altı edildiği bürokrasinin aymazlığına son verecek şekilde sarsıcı çözümler üretmenin vaktidir.

Kurumların yenilenme kapasitesi ile paralel, geleceğin ruhuna uygun yöneticilerle demokratikleşme ve toplumun sağduyu talepleri doğru çözümlenebilir.
Ama hiçbir siyasi mülahazaya sığınmadan akl-ı selimin objektivitesi ile diyoruz ki, bir insan  10 yıllarca,  aynı görevde kalınca, yaşını ilerletmenin, çevresini geliştirmenin ve metal yorgunluğuna yenik düşmenin getirdiği statik bir düzeni sürdürme alışkanlığı, nasıl kırılacak?

Kendimizi hangi kanaatlere yakın hissediyor ve tercih ediyorsak, onların daha iyisini yapmasını ve eksiklikleri ile yüzleşmesini istemek, insaflı bir insanın  makul eleştiri hakkıdır.

Hangi iklimde bu mümkündür?
Tabandan tavana müdahalesiz bir demokratik yapı ile mümkündür. Yer-yerinde-yerlice-yerleşik yönetim geleneği, aidiyetin ve bütünlüğün güven kalitesini arttıran parametrelerdir.

Yerinde yönetim sistemi, idari bir özerklik içinde problemin yerinde ve direk ilgilisiyle çözülmesi anlamına geliyor. Bu yaklaşımı, ”bütünlüğü bozacak bir süreç” olarak görürken, bütünlüğü esastan zorlayan bir statüko ağalığına yaslanmak, sağlıksız beraberlikleri ve çatışmacı kültürü besler.

Evimizde, işimizde, çevremizde ve beraberliklerimizde, başkasının varlığına ve iradesine sonuna kadar saygılı, farklılıklarına duyarlı ve her kesin kendine yetecek bir özerklik içinde bütünün parçası olmasına özen gösterme çağındayız.

Üstadın “serbestiyet ile malikiyet” çağına, hepimiz “Hoş geldik.”
Hür Adam’ın, “Hareket-i meşruasında şahane serbest  olmak” prensibi, eşitlikçi ve imtiyazsız taleplerin hayata “Merhaba” dediği dönem bu gündür.

İnsan onurunun, ”İzzetle” ölmeyi, ezilmiş ruhların “zilletle” yaşama iradesizliğine tercih edildiği dönem.

Kendi yerinde, yerli yerine taban kuvveti ile inşa edilen ve seçicinin hilesiz/hurdasız iradesiyle üstün aşağıya hizmet için görevlendirildiği bir düzende  “adem-i merkeziyet”, yakınlaştırıcı, değerlendirici ve yöneticiyi sınırlandırıcı güçlü bir katılımcı şuurdur.

Toplulukların ve toplumların ilacı olan hürriyet, müstebit asrın firavun nefislerine “dur” diyecek iç irade ile sağlanır.
Fikir hürriyeti, sağlam zeminde durarak itiraz etme hakkını ve tasarrufunu ortaya koyma girişimciliğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum