Yahudilerin zulümleri sebebiyle pek elemli bir azab hazırladık!

Yahudilerin zulümleri sebebiyle pek elemli bir azab hazırladık!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Suresi 159-162. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

159 . Hem ehl-i kitabdan hiçbir kimse yoktur ki ölümünden önce mutlakā ona îmân edecek olmasın! (1) Kıyâmet gününde ise, onların (kendisine îmân etmeyenlerin) aleyhine şâhidlik edecektir.

160,161 . İşte yahudi olanların (bu) zulümleri sebebiyle ve birçok kimseyi Allah yolundan men‘ etmeleri, ondan kesinlikle yasaklandıkları hâlde fâiz almaları ve insanların mallarını bâtıl (haram yollar)la yemeleri yüzünden, (daha önce) kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri, onlara haram kıldık. İçlerinden kâfir olanlara da (pek) elemli bir azab hazırladık!

162 . Fakat onlardan (îmân ederek) ilimde râsih (derinleşmiş) olanlar vemü’minler, sana indirilene (Kur’ân’a) ve senden önce indirilen (diğer kitab)lara îmân ederler. Ve (onlar) namazı hakkıyla edâ edenler, zekâtı verenler, Allah’a ve âhiret gününe îmân edenlerdir. İşte onlar var ya, kendilerine (pek) büyük bir mükâfât vereceğiz!

1- Bu âyetin îzâhında iki görüş vardır. Birincisine göre, her ehl-i kitab ancak ona îmân ettikten sonra bu dünyadan göçer. Ancak son nefeslerindeki bu îmân onlara fayda vermez. İbn-i Abbâs (ra)’dan gelen bir rivâyette “Ehl-i kitab damdan da düşecek olsa, daha havada iken ve canı çıkmadan ona îmân eder.” Diğer îzâha göre Hz. Îsâ Aleyhisselam âhir zamanda semâdan, indiği vakit yeryüzündeki bütün ehl-i kitâb ona (kendisini görmedikleri hâlde peygamberliğine) mutlakā îmân ederler, demektir. (Râzî, c. 6/11, 105-106)

“Dinsizlik cereyânına karşı, ayrı ayrı iken mağlûb olan Îsevîlik ve İslâmiyet, ittihad (birleşme) netîcesinde dinsizlik cereyânına galebe edip dağıtacak isti‘dâdında (kābiliyetinde) iken, âlem-i semâvâtta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı Îsâ Aleyhisselâm, o dîn-i hak cereyânının (hak dîni arayan ve onunla birleşecek olan cereyânın) başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık (doğru haber verici Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm), bir Kadîr-i külli şey’in (herşeye gücü yeten Allah’ın) va‘dine istinâd ederek (dayanarak) haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır. Mâdem Kādir-i külli şey’ va‘d etmiş, elbette yapacaktır.” (Mektûbât, 15. Mektûb, 46)