Vicdanlı eşkıyalık!

Şimdi diyeceksiniz ki, eşkıyanın da vicdanlısı mı olurmuş; öyle demeyin tabi ki olur. İzah edeyim. Bir zaman çok merhametli bir eşkıya varmış. Zenginden alıp, fakire verirmiş. Ama zenginden alınca da vicdanı bir türlü rahat etmezmiş. Bu durum için bir çare aramış ve sinsi bir çare bulmuş. Zenginden çaldığında veya haraç aldığında, silahı zenginin kafasına dayayıp, “Hakkını helâl et” dermiş. Zengin ne yapsın, çaresiz, “Helâl olsun” dermiş. Böylece eşkıyanın vicdanı rahatlamış ve icraatlarını vicdan rahatlığı içinde yapmaya devam edermiş.

Peygamberimiz (SAV) her ne niyetle olursa olsun eşkıyalığın, hırsızlığın sonucunun Cehennem olduğunu ihtar etmiştir. Şöyle ki, Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah’ın (asm) ashâbından birkaç kişi gelerek ‘Filân şehit, filân şehittir!..’ dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak ‘Bu da şehittir!’ dediler. Bunun üzerine Resulullah (asm), “Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm[1] buyurdu.

Şeytanın hileleri çoktur. İnsanlara uyguladığı günah çeşitlemeleri içinde, vicdanı rahatsız olanlara da uyguladığı reçeteleri mevcuttur. Yani, vicdanen rahatsız olanlara, kendilerince uydurulan fetva çeşitlemeleri sunar Şeytan. Meselâ parasını faize yatıran bir kişi, eğer bu durumdan rahatsız ise, ona “Ben paramın değerini koruyorum” diye fetva uydurur. Kişi bu fetva mucibince rahatlar ve faize devam eder.

Her şeyden önce, eşkıyalık sadece eli silahlı olmak demek değildir. Eşkıyalığın enva-i çeşidi mevcuttur. Hatta eşkıyayı ya da teröristi gönülden desteklemek, onu savunmak ve hatta avukatlığını yapmak da eşkıyalıktır ve teröristliktir. “Essebebi kel fail” sırrınca bir şeye sebep olan da o işi yapmış gibidir. İyiliğe sebep olmuşsa, o iyiliği yapmış gibidir; kötülüğe sebep olmuşsa, o kötülüğü yapmış gibidir. Yani, kısaca eli silahlı bir çeteyi ve işledikleri cürümleri desteklemek ve hatta gönülden taraftar olmak, onların günahlarına birebir ortak olmak demektir. O cürümleri bizzat işlemek gerekmez. Taraftar olmak onlarla aynı kefede olmak için yeterlidir.

Eşkıyanın, hırsızın, dolandırıcının hayatında kural yoktur, nizam-intizam, hak-hukuk, hatır-gönül, acıma-merhamet ve Allah korkusu gibi yüce değerleri yoktur. Onların kendilerince koyduğu ve “racon” dediği kuralları vardır. Meselâ eşkıya ya da maganda raconu kesti mi, artık onu gerçekleştirmek için önüne çıkan her değeri sinek gibi ezer. Yargısız infazlar yapar, haraçlar, rüşvetler, şantajlar havalarda uçuşur. Bunların eline bir düştün mü, kurtulman çok zor olur.

Bu işin psikolojisi şudur: Eğer bir insanda Allah korkusu yoksa; vicdanı tefessüh eder. Vicdanı tefessüh eden insan empati, merhamet, şefkat, acıma, muavenet gibi duygulardan mahrum kalır. Bu da o insanı duygusuz bir insan bozması canavar yapar. Artık yapmayacağı zulüm ve tecavüz yoktur.

Maalesef memleketimiz bu tür eşkıyaların kol gezdiği bir ülke haline geldi. Çeteleri, -Üstadın tabiriyle- gizli komiteleri, deşifre ettikçe, matruşka bebekler gibi yenileri çıkıyor. İç içe olimpiyat halkaları gibi, birbiriyle ilintili çalışıyorlar. Ülkemizde son zamanda çıkan olayları bir düşünün. Bu olaylar tek merkezden yönetilen basit olaylar değil. Koordine güçler beraber hareket ediyorlar. Bu güçlerin olimpiyat halkaları gibi, iç içe geçmiş çeşitli kanatları mevcut. Bunların siyasî, ekonomik, medyatik, hukukî, askerî vs. bağlantıları var ve bunların mazisi ta Osmanlının son dönemlerine dayanıyor. Hani “Eskimiş fikirler paslanmış çiviler gibidir, söküp, çıkarmak oldukça zordur” diye bir söz var. Bunlar da o hesap, sökmekle bir türlü kökünden çıkmıyor. Üstad Bediüzzaman, o engin görüşüyle, o muhteşem vizyonuyla kimsenin farkında olmadığı bu gizli komiteleri “kökü dışarıda olan gizli komiteler” tanımıyla çok güzel teşhis etmişti.

Madalyonun öbür yüzünü çevirirsek, ülkemizde gerçek anlamda vatansever, gerçek anlamda ülkesi için çalışan ve gerekirse bu vatan için canını veren, ülkemiz insanı için ırk ayrımı yapmadan hizmet eden ve bu vatanın insanlarını gönül birliğiyle, din birliğiyle, vatan birliğiyle birbirine rapteden vatan evlâtları da var. Zaten bunlar olmasaydı, bu ülke çoktan batmıştı.

[1]Müslim, Îmân 182. Ayrıca bk. Dârimî, Siyer 48./ https://sorularlaislamiyet.com/devlet-malindan-bir-hirka-bile-olsa-asiran-calan-sehit-olmaz-diye-bir-hadis-var-midir Erişim Tarihi: 17.12. 2021

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum