Senai DEMİRCİ

Senai DEMİRCİ

Ve şeffaf bir bıçak iner şehrin kalbine....

Sanki şehre bir şeffaf bıçak inmiş gibi olur bayram sabahları. Keser bıçak telaşları. Koparır insanın ayaklarına dolaşan koşuşturma halatlarını. Keser kendinden kaçış yollarını. Aynalar kor kendi yüzünden kaçanların önüne. Yansımalar düşürür kendi izinden korkanların gözüne. İnsanların yeryüzünden yükselterek oluşturmaya çalıştıkları her türlü kutlamanın aksine, caf cafsız, gürültüsüz, patırtısız bir kutsallık iner şehrin üzerine. Vahiy kaynaklı bu bayram, gökten indirilen bu kutsiyet, Kâbe gibi duru ve sessiz, sade ve gösterişsizdir ama insanların kalbini tâ derinden yakalar. Varlığın nabzı o kalplere göre atmaya başlar. Duvarların rengi değişir, sokakların çıktığı meydanlar dönüşür, insan çehrelerine ayrı ve ulvi bir renk gelir.

Şehrin dokusu yeniden inşa edilmiş gibidir. Çocuklar bile farkındadır, yeni ve sahici bayramın. Aşağıdan yukarıya doğru itelenen değil, yukarılardan aşağıya doğru serin bir yağmur gibi yağan o kutsallığın. İnsanlar arasındaki ayrıcalıkların yıkılışı başlar. Eşyaya can gelir, toprak neşeyle yoğrulmuş gibidir, cansızlar tebessüme gelmiştir. Gözlerimizde ararız bayramı ve buluruz. Yüzlerimizde hasretini çekeriz o insanî kutsiyetin ve hemen her yüzde bayramla buluşuruz. Öyle bir bayramdır ki bu, inanmayanlar, sırtını dönenler bile, tarif edemedikleri, kaynağını bilemedikleri bir yumuşaklık bulurlar gönüllerinde o gün. Yağmur gibi kimseyi kimseden ayırmadan iner. Yağmur gibi kimseye ardını dönmez, içi dışı bir, önü ardı bir serinlik olur her cana (ve dahi cansıza...).

Her bayram sabahı omuzlarımdan adını koyamadığım bir yükün kalktığını hissederim. Sanki uçurtamadığım bütün uçurtmalar o sabah uçar gibidir. Sanki isabet ettiremediğim bütün misketlerim o sabah hedefini bulur gibidir. Sanki özlemini çektiğim oyuncaklar o sabah yastığımın altına konulur gibidir. Yaşım ne kadar olursa olsun, hep çocuk oldum bayram sabahları.. Artık elimden tutacak bir babam yok; ama elinden tutulan bir babayım. Artık yastığımın altına yeni urbalar koyulmasını beklemiyorum ama yastığının altına urba koyduklarımın sevinçleriyle seviniyorum. Yine çocuklardan alıyorum sevincimi. Yine çocukça sevinçler üzerinden kuruyorum mutluluklarımı. Ve bir kez daha anlıyorum ki, günlerin de kalbi var... Günlerin kalbi de ancak Allah'ın zikriyle tatmin oluyor. Ramazan Bayramı, ebedî iftar sevinçlerinde buluşturur bizi kendimizle.. Fıtratımıza dönüşü koyar yastığımızın altına. Oruçlunun yemesini kestiği, içmesini ertelediği her köşede, her demde, Allah'ı hatırlamasının ertesinde sevinir/sevilir Ramazan Bayramı günleri. Kurban ise, bizim adımıza varlığın merkezine akan hacıların Arafat'ta, O'nunla tanışmasının ertesinde sevindirir günleri... Velhasıl, Allah'sız bayram olmaz. Velhasıl ne gelirse gökten gelir bize. Yeryüzünden yükselttiğimiz havai fişekler, sokaklara taşırdığımız karnavallar, meydanlara zoraki soktuğumuz festivaller utanır bayram sabahlarından... Utanır. Ahireti olmayanın dünyada bayramı olmaz. Bayramı o bayram bilmeyenin ahirette sevinçleri olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.