Unutulmuşlar: Ne Kürtçü ne Kürt düşmanı

Dün hakları yenmişti, bugün unutuluyorlar. Reva mı? Hayır, onları yok sayarak hakperestlik yapılamaz.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan Cemal Uşşak’ın tarihi itirafı, bazı gerçekleri ‘haykırmadan’ konuşmak için iyi bir fırsat. Radikal’e verdiği mülakatta, “Biz dindarlar, Kürtlerin ıstırabını hissetmedik” demişti. Ben de itiraz etmiştim oradaki ‘Biz’ zamirinin şümulüne. Çünkü unuttuğu ya da hatırlamak istemediği trajik hikâyeler saklı o ‘Biz’in içinde. Dindarların itilip kakılmışlarının, Nurcuların arada sıkışıp kalmışlarının, camianın ezilmiş damgalanmışlarının dramı var o ‘Biz’in içinde.

Bunları açık açık konuşmak çok iyi oldu. Başlattığı tartışma için Cemal Uşşak’a bir teşekkür borcumuz varsa, ‘Biz’in içinde paranteze aldığı muhafazakâr camianın unutulmuş cefakârlarına bin teşekkür borçluyuz. Bir veba hastalığı gibi yalnız başlarına ama yılmadan o uğursuz damgayı sırtlarında taşıdıkları için. Dün hakları yenmişti, bugün unutuluyorlar. Reva mı? Hayır, onları yok sayarak hakperestlik yapılamaz. Bilakis, itibarlarını iade etmemek, haklarını teslim etmemek, hakkaniyet adına fecaat ötesi bir facia olur.

Cemal Uşşak’ın cevabi yazısı çıktı dünkü Radikal’de. “Dindarların Kürt sorunu ile sınavı sürüyor” başlığıyla verildi. Bugünden geriye doğru hesapsız bir ‘muhafazakâr camia’ özeleştirisi yapılacaksa, sırtına meş’um bir ‘Kürtçü’ damgası vurularak dışlananların ne haksızlıklara uğradığını ikrarla başlamalıydı. İtirazım bunadır, tartışmayı sürdürme inadım da bundan.

Makalesinde, bana kısmen hak veriyor ama “Örneklerin tamamına yakını, Güneydoğulu ve Kürt kimlikli yazarların teşebbüsleridir” diyor. MAZLUMDER birikimini, Yeni Zemin dergisi çevresini ve benzer gayretleri, ağırlığı Kürt kimliği taşıyan ‘İslamcı aydınlar’ın girişimleriyle sınırlı sayıyor. Dindar camianın ana gövdesinin hep tavırlı olduğu ‘gayet marjinal’ kalmış bir kesim, Uşşak’a göre.

Ve ekliyor: “Akif Beki, ‘Biz’ kimlerden müteşekkildir?’ diye soruyor. Kendisi çok iyi bilir, yine de yazalım: Milli Görüş çizgisi, Nur camiası ve tasavvuf eksenli yapılardır. Kürtlerin kimlik ve dil çerçevesindeki ıstırabını anlama ve çözme gayreti adına bu üç temel yapının kayda değer bir teşebbüsü olmamıştır.”

Uşşak, ‘bugünün dindarları’ derken ‘gayri Kürt tarikat ve cemaatleri’ kastettiğini söylüyor. 90’lı yıllarda Milli Görüş içinde Kürt sorunu raporları hazırlayanları, Said Nursi’nin risalelerinde geçen Kürtlük ve Kürdistan izlerini silme tahrifatçılığına karşı orijinal metni yaşatmış Tenvir Neşriyat hareketini, üstadın Van’da Kürtçe de eğitim verecek bir Medresetüzzehra Üniversitesi kurma hayalini hayata geçirirken domuz bağıyla hunharca katledilen Med-Zehra Grubu Nurculuğu’nun şehidi İzzettin Yıldırım’ı anmıyor kat’a! Özeleştirisi, ‘Biz’ine onları da dahil edip hayırla yâdı esirgediği için nakıs. Günahına girilenlerden helallik istemiyor. Unutulmayı hak etmediler oysa.

Onların arasında Uşşak’ın varlıklarından haberdar olmadığı ‘gayri Kürt’ler de vardı. MAZLUMDER tecrübesini görmezden gelmesine ‘büyük yanılgı’ demiştim. Hak’kın hatırı için orada verilen özgürlük mücadelesini ‘Kürt’ ve ‘gayri Kürt’ ‘cibilli taraftarlığı’ ile izaha kalkışması daha büyük bir yanılgı. Nereden mi biliyorum? Çünkü 90’lı yıllarda çalışmalarına katkı verirken MAZLUMDER’i içerden tanıdım. Eski önyargılarla ebedi unutuluşa terk edilenlerin ne hissettiğini merak ediyor musunuz? MAZLUMDER İstanbul Şubesi’nden Demet Tezcan’ın gönderdiği e-mail’e bakın öyleyse:

“...Akif Bey, Radikal’de yayımlamış olduğunuz ‘Bütün bir muhafazakâr camianın Kürt sorununa geç uyandığı söylemine itiraz ediyorum’ başlıklı yazınız için teşekkür ederiz. Yıllar yılı ve halihazırda tüm coğrafyaların mazlumlarının sorunlarını dillendirdiğimiz gibi bu konuyu dillendirmekten de vazgeçmediğimiz için ‘Kürtçü’ dernek söylemiyle suçluluk hissetmemizi, yaptığımız çalışmalar altında ezilmemizi bekleyenlere rağmen dün söylediklerimizin bugün de ardındayız ve hakikat adına sözümüzü söylemeye devam ediyoruz. Tekrar yüreğinize, kaleminize sağlık...”

‘Unutulmuşlar’, dün kendi camialarında ‘Kürtçülük’le itham ediliyorlardı. Bazı şeyleri söylemenin yükselen değer haline geldiği bugünün rahat tartışma ortamında ise şiddet yanlısı Kürtçüler tarafından ‘Kürt düşmanlığı’ ile suçlanıyorlar. Yeni suçları, hak arama yöntemi olarak terörü reddetmek. Ama bir gün hakları teslim edilecek, biliyorum. Vicdan yazıları yazanlardan o hakperestliği bugün bekleyerek çok şey mi istemiş oluyorum?

Akif Beki-Radikal

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum