Türkiye’nin sessiz kenarları

Terör örgütü ile milli istihbaratın ses kaydı; “Tayyip Erdoğan’ı yakacak” başlığı ile verildi. Lieberman’ın “PKK’lı” şantajının hemen ardından patlayan ses kasedi için, hükümet cenahı; “gayri ahlakidir” dedi. Oysa, daha önce de pek çok kaset ortaya çıkarken (özellikle ergenekon soruşturması esnasında) ses kayıtlarının elde edilme yöntemi olarak ahlak/etik hiç de dikkate almadığımız ayrıntılardandı. Yani bazı kasetler, işimize geldiğinde delil olarak kabul edilip, diğer bazı kasetlerse sırf işimize gelmediği için, ahlak dışı bulunuyorsa, ortada ciddi bir kriter sorunu vardır. Ki kritersizlik sadece etik bir sorun değil, hukuk güvenliğini ihlal eden ciddi bir meseledir...

Malum ses kayıtlarını, pekçoğunuz gibi ben de okudum, içerik olarak “yakacak” cinsten bir mahiyeti olmadığını düşünüyorum. Terörün sona erdirilmesi için bir takım görüşmelerin, müzakerelerin elbette yapılması gerekir, buna bir diyeceğimiz yok. Lakin bu konudaki kritik eşik yine hukuk ile ilgili. Yani bu tür görüşmelere ve içeriklerine kim karar veriyor ve bu karar vericilerin terörden birinci derecede muzdarip halkı temsil yetkisi nedir? Soruyu daha da ilerletirsek, halkın verdiği temsil ve vekalet yetkisini kullanarak terör örgütü ile görüşme başlatanlar, bu görüşmelerin içeriği ve sonuçları hakkında asıl ilgiliyi yani halkın kendisini ne kadar bilgilendiriyorlar...

İstihbarat mevzularının yumuşak karnı olan güvenlik konsepti, çoğu kez hakkında kararlar verilen kitlelerin “kenarda” bırakılması sonucunu getiriyor. İstihbaratın, güvenlik gerekçesiyle karanlık odalarda hallettiği/halledemediği işlerin faturasını ödeyense yine halk. Yani Türkiye’nin sessiz kenarları olduğu düşünülen ve gıyabında hep iyilik yapılan halk...

Askeri ve bürokratik vesayete karşı çıkarken, halka rağmen halk aydınlanmasını hedefleyenleri eleştiriyoruz. Geleceği hakkında iyi kararlar alamayacağı, doğru duruş sergileyemeyeceğine inanılan halk adına darbe üstüne darbe yaparak onu kurtarmaya çalışan cuntalara hepimiz karşıyız... Peki ya bizi terör belasından kurtarmaya çalışan siyasetçilerle ilişkimiz nasıl? Kurtarıcılık misyonu açısından Cuntacılarla Siyasileri birbirinden ayıran iki önemli özellik var; Birincileri biz seçmiyoruz ve bize hesap vermek gibi bir dertleri de yok zaten... İkinciler yani siyasiler ise, hem bizim özgür irademizle seçilmişlik vasfını taşıyorlar, hem de vekalet ilişkisi gereği, eylem ve hizmetlerinden dolayı bize hesap vermek zorundalar...

İstihbaratın talihsizliği ise kesişim bölgesinde olmasından kaynaklanıyor. Ne niçin yetkilendirildiklerini biliyoruz, ne de bu yetkilerini nasıl kullandıklarını... “Güvenlik gereği” gizli saklı yapılanlar, eğer yetkileniş ve hesap verme kriterleri ıskalanırsa, çok rahatlıkla bıçak sırtından kayarak bir tür alacakaranlık kuşağı yaratabiliyor... Abdullah Öcalan’dan Abdullah Çatlı’ya kadar pek çok istihbarat görevlisinin zaman içinde nasıl birer kontrol edilemez güce dönüştüğü de ortadayken... Hakkında kurtuluş kararı verilecek halka, “kenar” muamelesi yapmak, demokrasi ile ne kadar örtüşür?

***

Kürt meselesi hakkında inşa edilen medya yazılarında da benzeri “merkez/kenar” ikilemi mevcut. Prof. Mehmet Altan; “Anadilde eğitimin, Öcalan’ın serbest kalmasının, özerkliğin, PKK’nın siyasete katılmasının rahatça konuşulduğu ve bunların kabul edilebileceğinin açıkça söylendiği bir ‘müzakere’ sürecinden yeniden ‘kara harekâtı’ noktasına nasıl gelindi?” diye sormuş. Operasyon ve kara harekatına ben de karşıyım, lakin Öcalan’ın serbest bırakılması ve özerklik gibi konulardan, kabul edilen kunt şeylermiş gibi sözetmek, size de kenara itilmişlik hissi vermiyor mu? Özerkliği kabul eden kim? Başbakan mı, Millet meclisi mi, profesörler mi, yoksa aydınların ve gazetecilerin “kenar”a çektiği halk mı?

Gıyapta siyaset, gıyapta istihbarat, gıyapta medya... Her şey, Türkiye’nin sessiz kenarlarının gıyabında işletiliyor... 

Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.