Türkiye mayınlarını temizliyor

Türkiye, mayınlı bir bölge. Aynı zamanda tarihe ve mukaddesatına inat Kemalist bir gölge. Gün ışığını engelleyen, hakikatin nefes soluyan söylemini inciten, yabancılaştıran, örten bir gölge. Bir nevi gölge oyunu diyebilirsiniz.

Kuklalar var önde. Siluetlerinden anlıyoruz bir hareket verildiğini. Velâkin arka oyun görünmüyor. Gölgelenmiş. Sırlı alan var aynanın arkasında. Mayın var toprakta. Yasak var yasada. Korku var devlette. Korkuttuğu var vatandaşta.

Mayınlı ülkeyiz. Suriye ile kardeşleri, aileleri ayırmışız birinci cihan harbinde. O gün bu gündür mayın döşemişiz araziye.1950’lerden bu yana. PKK 1970 ortalarında çıktığında Suriye ile gerilimimizin çeyrek yüzyıllık serüveni vardı. Bizdeki Arap Türk olmuştu. Sınırın bu tarafında, yani Türkiye’de kaldığı için. Aynı anne babanın diğer çocuğu veya birinci derece akrabası Suriye’de kalınca o da Arap, hatta Baasçı olmuştu.

Irak, İran, Bulgaristan, Yunanistan, önceleri SSCB sonrasında Ermenistan ile sürekli kötü komşu tedirginliği yaşadık, yaşatıldı.
Dış düşman yetmeyince, iç düşman için bir hayli gayret sarf edildi. Kürde “Türksün” denildi. Hakkını arayana “anarşistsin” denildi.  Bir yaftalama furyası aldı yürüdü. Milliyetçi düşüncenin makulüne bile “Faşist” ismi takıldı. Dindar, zaten “Mürteci” idi. Sol, Kemalist olmayan kısmıyla “Komünist” damgasını yedi. Onlar da bir hayli hırpalandı. Alevi, Sünni için “en sevimsiz” mahlûk algısına sürüklendi. Alevi ise, azınlık psikolojisi ile tepki verdi, sol örgütlenmelerin siyasal uzantılarına bulaştı zaman zaman.

Cemaatler, hep mağdur ve mazlum kaldı. İncitildi, itildi, kakıldı, atıldı. Ordudan, kamudan. Sicili ile oynandı, kritik her göreve “istihbarat” el koydu darbelerin sessizleştiği dönemlerde.
Askeri darbelerin bütün bu bölünmüşlüklerin üstüne tuz biber dayatma, hak ihlali ve gasp hali ise ayrı bir komedi, bir ihtiras ve ihanet yumruğu.

Görüldüğü gibi ülkenin her konusu, alanı, kişisi ve bölgesi ayrı bir mayın göstergesi. Ya patlamaya hazır hale getiriliyor gerdirilerek. Ya da gerilimli sahalarda kontrollü provokasyonlarla patlatıyor.
Bir başörtüsü yasağının gayr-i medeni uygulamasını, hiç kimse laiklik ve çağdaşlık adına izah edemez. Ergenekon darbeciliğinin tevarüs etmiş gayr-i ahlaki, kanun dışı ve illegal yapılanmasını da kimse izah edemez. Sağ siyasetin, darbeci geleneğe teşne olan bir kısım siyasetçilerinin son 15 yıldaki utançlarını da hiçbir akl-ı selim mazur göremez.

İlkelerin önüne hırs ve koltuk geçiyorsa, düşünce sadece bir kuşyemi gibi sahibini besler ve obezite bir hal alır. İlkesiz, tevilci, günü birlikçi, sevmediğine göre sevdiği tarafı belirlerken kimin yanına düştüğünün idrakinden aciz bir zafiyet nükseder.
Toplumun her an kundaklanmaya hazır psikolojisinden cinnet, şiddet, çatışma, diktatör eğilimleri baskı ve dayatmanın yansıra birbirini dışlama artar.

Satır başlarına dokunduğumuz bu ve benzeri konular ülkemize döşenmiş mayın tarlalarıdır. Fiziki temizliğin bile güvenlik güçlerince savsaklandığı, yerleştirdiği mayını bile temizlemekten aciz bir askeri düzen, hala  iç düşman avında. Hala irtica derdinde. Sınırı koruyamazken, üniversite kapılarında kız öğrencilerin başörtüsü ile meşgul. Kutlu doğum haftasında ilköğretim çağındaki çocukların ilahi söylemesine takıntılı Genel Kurmay başkanları var.

Bunlar yetmiyormuş gibi, okullarda arada bir Said Nursi anlatılıyormuş zehabına katılan işbirlikçi bir basın ve zinde kuvvet alarmı var.
Bu hazımsızlık boşuna. Ve nafile. Said Nursi ve Risale-i Nur, Türkiye’nin gizli tarihidir. Resmi tarihe alternatif bir bilinçtir ve gerçektir.
En vahimi ise Genel Kurmay’ın Taraf’ta açıklanan, Nisan 2009’da yazılmış bir yazısı. İki “düşman” kuvvet  AK Parti ve Fethullah Gülen Hocaefendi. Bunların önü kesilmeliymiş. Çok acı.

Tercihimiz, farkımız ve yaklaşımlarımız ne olursa olsun, ilkeli ve ahlaki bir zeminde buluşmak zorundayız.
1- AK Parti meşru ve demokratik zeminde seçilmiş bir iktidardır. Bunu değiştirmek sadece milletin seçimle yapacağı tercihe bağlıdır. Bunun dışındaki her oluşum ve tavır siyaset dışıdır ve darbeciliktir.

2- Fethullah Hoca hareketi, diğer İslami cemaatler gibi legal, faaliyetleri sivil ve oluşumu Anadolu olan bir faaliyet halkasıdır. Demokraside kanaat önderleri ve fikir hareketleri asla rakip ve düşman olarak algılanamazlar. Bunu belirleme yetkisi de asla Genel Kurmay’a ait değildir.

3- Bir grup veya kişinin  suç unsuru yasalarda belirtilenlerin dışında, hukuka aykırı ve yargı dışında bir ihdas ve durumdan vazife çıkarmak suretinde hiçbir zümre ve kuvvet tarafından belirlenemez, itham edilemez.

4-Zihinler mayınlı düşüncelerini ve dayatan öfkelerini artık atmalı ve ortak aklın havuzunda makulü aramalı.

Dediğimiz gibi, Türkiye mayınlarını çıkarıyor, patlatıyor, imha ediyor. Sonuçta mayınlı alanlar temizlendikçe gürültüsü ve patlatma şiddeti biraz tedirginlik verse de sonu emniyet ve huzura gidiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum