Türkçe şiire Kürtçe bir katkı

Türkçe şiire Kürtçe bir katkı

İlk şiir kitabı Hayret Makamı (Ekim 2011, Çıra Yayınları) aynı kitap içerisinde hem Türkçe ve hem de Kürtçe çevirisiyle yayımlanan Hüseyin Karaca ile Milli Gazete için Mustafa Oral söyleşti.

"Yayımlanacak bir kitabım vardı ve bu yönde bir mesaj vermek istedim" diyen Hüseyin Karaca, Mustafa Oral'a kitabını neden Kürtçe çevirisiyle yayımladığını, Kürt meselesi hakkındaki görüşünü, şiirin dil ile ilişkisini ve şiir konusundaki görüşlerini anlattı. İşte, Mustafa Oral'ın Hüseyin Karaca ile yaptığı söyleşi.

* Öncelikle şunu sorayım; neden Kürtçe çevirileriyle yayımladınız kitabı?
Ben de size şunu sorayım; şimdiye kadar neden kimse böyle bir kitap yayımlamadı? Dilin önemini, en çok onunla iştigal edenler, yazıp çizenler bilir değil mi? Müslüman hassasiyetinin üstüne bir de edebiyatçı hassasiyeti bulunan -ya da bulunması gereken- kesimde bu konuda yıllar yılı neden büyük bir suskunluk, görmezden gelme var? Yayımlanacak bir kitabım vardı ve bu yönde bir mesaj vermek istedim. Kürt meselesi konusunda zaten farklı zamanlarda ve zeminlerde yazılar yazıyorum. Fakat konunun siyasetle iç içe geçen yönleri de var. Süregelen çatışmalar var. Fakat kitabın böyle oluşu, tüm bu süreçlerden ve yönlerden bağımsız bir durum. Siyaset, şu, bu her şey bir yana... Bu ülkede iç içe yaşayan iki halk var; biri kültürel ve toplumsal anlamda hâkim unsur, diğerinin gölgesi bile yok. Bir Türk olarak, hangimizin kitaplığında numunelik olsun Kürtçe bir metin var? Hangimiz, Kürtçe bir türkü ya da Kürtçe bir kelime olsun biliyoruz? Söze gelince "kardeşlerimiz" dediğimiz bu insanların adetleri nedir, düğünleri, cenazeleri nasıldır, ne yer ne içerler? Hiç ama hiçbir şey bilmiyor oluşumuz garip değil mi? Son yıllarda siyaset üzerinden konuşulup tartışılmaya başlandığı için bazı gelişmeler oldu belki ama (ki siyaset üzerinden gündemimize girmesi sosyolojik olarak sağlıklı da değil ayrıca) muhafazakâr kesim denilen toplumun büyük bir bölümü bu konuya yıllarca devletin görüşü paralelinde baktı. Hadi diyelim bu işin siyasi boyutu ve Hasan amca iradesini 'kendisini temsil eden' partiye râmetmiş; benim aklım ermez bu işlere demiş. Kanaat önderlerimiz, kalemlerimiz, şair ve yazarlarımız bir söz söylemiş mi? Az önce de belirttiğim gibi dilden, kültürden bahsediyorum. Ki bu her türlü siyasetin üzerinde, insani ve inanan için İslamî bir hak.

* Evet gazetelerdeki bu konuda yazdıklarınızı biliyoruz. Fakat bir şiir kitabı bu mesajı taşımada maksadı hâsıl eder mi?

Mesele bu maksadı gözetmek. Keşke büyük yayınevlerimiz, büyüklerimizin kitaplarını böyle bassalardı çok daha önceleri. O zaman etki alanı daha geniş olurdu tabi ki. Ama nasıl ve niye olmadıysa olmadı işte.

* Peki bir de şiiriniz açısından sorayım. Kitabınızın bu biçimsel yönünün şiirinizin önüne geçebileceğini düşündünüz mü hiç? Mesela şimdiye kadar hep bu yönünü konuştuk kitabınızın.

Valla o da sizin sorununuz. Bu tür sohbetlerde ya da tanıtımlarda kitaptaki şiirlerden çok Kürtçe yönü öne çıkacaktır muhtemelen. Ama bir de şu var; kitabı sırf bu yönü ilgisini çektiği için alan okuyucu zaten şiir okuyucusu değildir. Şiirleri için alansa 'şiir'i gözden kaçırmayacağı gibi bu mesajı da almış olur.

* O zaman bir de tersinden sorayım ve bu konudaki son soru olsun. Dikkat çekmek için yaptığınız yönünde bir algı...

Tersinden de sorsanız cevabı düz! Ben sadece, kendi çapımda şiir söylerken bir şey daha söylemiş oldum.

* Şiirlere gelelim. Ağırlıklı olarak, çıkardığınız Ünlem ve Yansıma dergilerinde ve ardından Merdivenşiir'de yer aldı ürünleriniz. Zaman zaman muhtelif dergilerde de rastladık şiirlerinize. Fakat çok sık yazmıyorsunuz sanki.

İki anlamda da doğru. Üretkenlik anlamında, ayda bir şiir yazarsam şükrediyorum. Yayın noktasında da edebiyat ortamlarında pek bulun(a)madığım için durum böyle galiba.

* Kendi kuşağınızın şairlerinden farklı bir yerde duruyor sanki yazdıklarınız. Daha içe dönük, daha düşük tondan... Ne dersiniz?

Şimdi övdün mü yerdin mi anlayamadım... Ama biraz öyle galiba. Bu çağa ayak uyduramadığımdan, zaman ve zeminle sorunlu bir ilişkim olduğundandır belki. Ayrıca şiir algısıyla ilgili bir durum. Birçok yazın türü varken ve meramımızı bu şekillerde anlatabilecekken her durum, duygu ve olguyu şiire tahvil etmemek gerekir diye düşünüyorum. Şiir yazma noktasında kendi çemberimi daralttığım için de nicelik olarak az şiir çıkıyor kalemimden.

* Bildiğim kadarıyla on iki on üç yıldır yazıyorsunuz. Ama ilk kitabınız henüz çıktı. İkinci kitabınızı da bir bu kadar bekler miyiz?

Valla ben bir konsept ve plan dahilinde yazmıyorum. Benim şiir söylememden ziyade, yazdığım şiirin bir şey söylüyor olmasını arzu ediyorum. Doğal akış içerisinde, yazdıklarım yayımlanıyorsa yayımlanıyor, kitaplaşıyorsa kitaplaşıyor. Genele bakarsak evet, gecikmiş bir ilk kitap. Ama insanlar da Hüseyin Karaca'nın şiir kitabı çıksa da koşup alsak diye beklemiyor zaten. Yine de hem sorunuza cevap olsun hem de belki bekleyen olur diye söyleyeyim; bu kadar sürmez ikinci kitap.

* Bu kadar az yazıp yayımlayınca yani gözden uzak olunca, gönülden de ırak olmaz mısınız?

Doğru. Piyasa göz önünde olmayı gerektiriyor biraz. Lakin ben bunu dergi çıkarırken bile beceremedim. Bazı sayılarda kendi şiirimi bile koymamıştım (ki, bazılarına göre salaklık yaptım) kendine yontuyor diye algılanmaması için. Ayrıca, hakikatli bir gönül, göz önünde olup olmadığına bakmaz.