Tanığı olduğumuz bir ihya hareketidir

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son gezisinin başlattığı tartışmalar herhalde kolay yatışmayacak. İşin ilginç tarafı, gidilen ülkelerin halklarına verilen mesajların, Türkiye’de meydana getirdiği dalgalanma...

İslâm Dünyası asırlar süren uykusundan uyanıyor; bunu her alandaki gelişmelerden anlayabiliyoruz. Bulunduğu halin sorunlarından haberdar bu dünya. Daha iyiyi talep ediyor, o yönde tavır almaya kararlı da. Kendisini yenileme hamlesine nereden başlayacağı konusunda tereddütler yaşadığı anlaşılıyor.

Yüzyıl kadar önce de buna benzer bir ortam vardı.

20. yüzyıla doğru yol alınan dönem ile hemen arkasından yaşananlara ışık tutan pek çok kitap var. O dönem İslâm Dünyası’nın aydınları dünyanın geri kalanından arkada kalındığının farkındalardı ve bu durumdan kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Çoğunluğu tek bir devletin çatısı altındaydılar; önlerine çözüm olarak sunulanlar, herbirinin selâmeti ayrı ayrı aramasına sonunda yol açtı.

Osmanlı Devleti yıkıldı, Türkiye Cumhuriyeti ile ötekiler farklı istikametlere doğru yürüdüler.

Şu sıralarda yaşanan, yüzyıl önceki sürecin tersine çevrilmesidir. O sırada esen ‘merkez-kaç’ rüzgârlarıydı; merkezi teşkil eden Anadolu’nun yörüngesinden koparak savrulmuşlardı diğerleri; şimdi ise ‘merkeze-doğru’ rüzgârları esiyor ve kitleler Türkiye’nin mesajlarına hazır haldeler.

Tayyip Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya’da verdiği mesajları bu gözle değerlendirmek lâzım...

Hayır, yaşanan, Osmanlı’nın günümüzde diriltilmesi veya yeniden birbiriyle kenetli bir ülkeler topluluğu oluşturmak değildir. Araya giren yüzyılın etkisi, her ülkede o tür formülleri boşa çıkartacak kadar fazla. Yalnız Türkiye’de değil, İslâm Dünyası’nın diğer ülkelerinde de...

Aranan, İslâm Dünyası’nın bulunduğu durumdan çıkması, çağı birlikte yakalaması, kendi dinamiklerini sonuna kadar kullanarak onurlu ve müreffeh bir hayatı bu kez ıskalamamasıdır. Bunların diğer uygarlık alanlarının günümüzde de etkisini gösteren sorunları yaşanmadan gerçekleşmesi arayışına en uygun tanımlama ‘ihya hareketi’ olabilir.

Eskiler “İnsan düştüğü yerden kalkar” demişlerdi; Türkiye de kendisini yanlışlıkların kıskacından uzaklaştırırken, kendi yaşadığı deneyimi başka ülkelerle paylaşarak, onlar için yolu kısaltmaya çalışıyor.

Daha fazla özgürlük, insan haklarına saygı, katılımcı bir yönetim tarzı ve sağlıklı bir din-devlet ilişkisi... Bizim coğrafyamızın insanlarının da, onlara önderlik edenler ile ülkeleri yönetmeye talip olanların da hedefledikleri böyle bir sistemdir. O sistemi oluşturan unsurların kavramsal karşılıklarının değişik deneyimlerde oluşturduğu sorunlar sanıldığı kadar önemli değildir.

Kendilerine ‘demokrasi’ adıyla diktatörlükler, ‘lâiklik’ adıyla din-düşmanlığı, özgürlük adıyla emperyalizm sunulmuş olan İslâm Dünyası halkları kavramlara karşı aşırı hassas, hatta hasım olabilir; ama bu durum ihtiyaç duyulan sistemin temel özelliklerini baştan reddetmeyi gerektirmez.

Tayyip Erdoğan’ın mesajlarında yerini almış kavramlar, özünde, daha iyi sürdürülen onurlu bir hayat için formüller sunuyor. İçi, her coğrafyada, o coğrafyanın ve insanlarının özelliklerine uygun biçimde doldurulacak formüller...

İhya hareketinin Türkiye’den başlaması tesadüf değil; şu son yüzyılı en yoğun, en kavgalı yaşayan insanlar bizleriz çünkü...

Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.