Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU

Sivil suret asker meşrep gazeteci

Bir devrin, bir düzenin temel direkleri çatırdıyor... Askerin siyasi rolü hem budanıyor hem bu role soyunmuş ve soyunan askerler hesaba çekiliyor...

Askeri otoritenin siyasi iktidara mutlak bağlılığı, siyasi nitelikli askeri eyleme hukuki yaptırım Türkiye'nin siyasi lügatine girmeye başlıyor. Bu çerçevede demokratik her düzenin iki "ön ve olmazsa olmaz koşulu" aynı anda sağlanmaya çalışılıyor.

Bunlardan birincisi, askerin siyasi alanın dışına çıkarılmasıdır.

İkincisi, askerin askeri alanda kontrol edilmesi, askere ve askeri faaliyete yönelik sivil denetimdir.

Kolay olmuyor bu gelişmeler; bu çerçevede ciddi bir kavga yaşanıyor.

Değil mi ki, şu anda, bir yanda sivil hamle öte yanda kokusu gelen bir kapatma adımı öne çıkmış, kavga sertleşmiş durumda...

Kavga sırasında inişler ve çıkışlar yaşanacaktır.

Ancak ne olursa olsun, şu an gelinen noktadan geriye gidiş olmaz, olmayacaktır...

Önce bugünü, esası iyi hissetmek ve kavramak gerek...

Tarih hattında ileri ve geri salınan bir sarkaç var...

Gerideki son nokta 28 Şubat...

Evet, yarına doğru ilerlerken aslında 28 Şubat'tan adım adım geriye de gidiyoruz... Geri gidiş temizlik, sivilleşme ve demokratikleşme rotasında oluyor.

Bunu anlamayanlar, anlamak istemeyenler, görmeyenler var...

Dün de vurguladık, bugün daha da bariz:

Merkez medyada bir tedirginlik, bir endişe, hatta askerden yana bir beklenti dahi var...

Sivil suret asker meşrep gazeteler ve gazeteciler böyle günlerde çırıl çıplak ortaya saçılırlar.

İlkeden ve ahlaktan azade, katil ve maktul arasında eşit mesafede durduğunu söyleyen idam seyircileri parazitler, cellat ruhlular gibi (bazıları buna gazetecilik bile diyebiliyor) bekleşirler.

Kimileri için yılladır beslendikleri sistemin çökmesinin, birlikte iş tuttukları adamların takibata uğramasının şok edici olduğu muhakkak...

Mahkemelerdeki görüntüler tarihi yeniden yazıyor ve bu çok önemli.

Ama meselenin bu boyutu da çok önemli...

Bugün suçüstü yapılan her şey, sivil-askeri örgütler, Ergenekon, Emasya, darbe girişimleri, 28 Şubat'ın bir yansıması ve devamıdır.

Neydi 28 Şubat?

Ordunun "demokrasiyi militarize ettiği", siyaseti tehlike mantığına endekslediği bir müdahaleydi.

"Psikolojik harekâtlarla yönlendirilen, endişeleri derinleştirilen kamuoyuna dayanmaya çalıştı bu müdahale. Böyle oldukça psikolojik harekâtlarla zihinleri militerleştirdi ve toplumu kutuplaştırdı. Bu harekâtlarda, iç düşman ilan edilen siyasi partiler, dernekler, kişiler, aydınlar, yazarlar, toplumsal kesimler, hedef alındı.

Ve üretilen suni tehlike ortamında siyasetçiye ve siyasî alana yönelen, yarı aktif, sürekli bir müdahale tarzı olağan hale getirildi.

Nasıl?

Basın eliyle, daha öte basının işbirliğiyle, hatta ortaklığıyla...

Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleriyle dönemin merkez medyasının bu açıdan durumu içler acısıdır.

Bugün yaşanan tarihi gelişmeler karşında kimilerinin tedirginliği, askerden gelecek sese duacı hale gelmesi bu durumun bir sonucu değil midir?

Oktay Ekşi gibi darbelerle iç içe bir kalemin Türk basınının amiral gemisinde başyazarlığını sürdürmesi, kapatılma davasını heyecanla bekleyen yazılar yazması, ordudan medet umması, olup biteni Ergenekon andıççılığı diyerek açıklaması, merkez medyanın ülkede yaşanan değişim sürecini ya hiç algılamadığın ya da bunu kendi varlığı için tehdit kabul ettiğini göstermez mi?

Ancak bu madalyonun diğer yüzü var...

Bizzat durum değişimin hem ne denli derin, hem ne denli önemli ve engellenemez olduğunu gösteriyor...

Şöyle ya da böyle değişiyoruz...

Değişecekler...

Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.