Hasan TANRIVERDİ

Hasan TANRIVERDİ

Sanatta Sanatkârı Görebilmek

Peygamber Efendimiz’e (sav) gelen “Oku” emri, esmayı yani Allah’ın isimlerini talimle başlar, mahlûkatın mahiyetine iner. Aslında bir emir olan bu ilk ayet, sadece Kur’an’ı okumamızı değil, onun yanında kâinat kitabını da okumamızın yolunu açıyor.

Ancak önemli bir hususun altını çizmeliyiz ki, Allah’ı bilmekle, tanımak aynı şey değildir. Allah’ı ismiyle herkes biliyor. Zaten insanların fıtratında inanmaya ihtiyaçları var. “Bir Allah var, O beni ve her şeyi yarattı” demek kâfi değil. Allah’ı tanımak ise, sadece O’nun varlığını bilmenin yanında, aynı zamanda her şeyin yaratıcısı, can vereni, büyüteni, terbiye ve idare edeni olma özellikleriyle de bilmektir. Dolayısıyla kâinatın yaradılış düşüncesinde “Esma ve tecellilerini” devre dışı bırakmak insanoğlunu açıkça şirke götürür. Esas olan yüce Allah’ı, “Esma’ül Hüsna” diye adlandırdığımız O’nun güzel isimlerinin tecellileriyle tanımaktır. Böylece sanattan sanatkâra ulaşmak, eserden, eseri yaratanı bulmaktır. Çünkü kâinat dediğimiz büyük kitap, O’nun esmalarının yansımalarıdır.

Maddeye, onu meydana getiren elementlere ve atomun merkezine doğru yolculuk yapmak mümkün olsaydı demeye gerek yok, çünkü bu seyahat bu günkü ilim sayesinde hiç te zor değildir. Bu yolculuk sayesinde görülecek mükemmel ve harikulade yapının kendi başına oluşamayacağını, ancak bütün kâinatı kuşatan sonsuz ilim ve kudret sahibi yüce bir yaratıcının harika sanatı olduğunu görülmektedir.

Kâinatın her zerresi, yıldızlar, dağlar, ovalar ve insanlar dâhil bütün canlı ve cansız varlıklar, en küçüğünden en büyüğüne kadar gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey, zerreden uzaydaki tüm yıldızlara kadar atomlardan meydana gelmiştir. Atomun yapısında ise ilahî bir güç saklıdır. Atomlar öyle küçük parçacıklardır ki, O parçacıkları görebilmek için çok güçlü mikroskoplara ihtiyaç vardır. Bir atomun çapı milimetrenin milyonda biri kadardır. Böyle bir varlığın yaradılışı ve bir sistem içinde muhteşem çalışması ilahî kudret, ilim ve iradenin tasarrufu dışında ne ile izah edilebilir?

Atomun küçüklüğünü hayal ederek, gözümüzde canlandırmaya çalışmak akıl kârı değildir. Hayal edilmesi dahi mümkün de değildir. Örneğin; bir kibrit kutusu büyüklüğündeki maden parçasını düşünelim. Bu parçanın içindeki atomları dünya gözlerimizle görme imkânımız yoktur. O parçayı dünyamız kadar büyütebilirsek, işte o zaman atomlarının her biri fındık tanesi büyüklüğüne ulaşır ki, biz de ancak o zaman görebiliriz.

Üstüne üstlük bu kadar küçük bir yapının içindeki dünyayı incelediğimizde, hayretler içinde kalmamak için akılsız olmak gerekir. Bu derece küçük olmasına rağmen, içinde evrende gördüğümüz sistemle kıyaslanabilecek kadar kusursuz, eşsiz bir yapı bulunmaktadır. Her atom, bir çekirdek ve çekirdeğin çok uzağındaki yörüngelerde müthiş bir hız ile hiç durmaksızın dönüp-dolaşan elektronlardan oluşmuştur. Çekirdeğin içinde ise proton ve nötron ismi verilen başka parçacıklar da vardır.

Atomun çekirdeğindeki Elektronlar çok çeşitli hızlara sahip olabilirler. Bir elektrik telinden akım geçtiği esnada, içinde elektronların hareket ettiğini biliyoruz. Elektronların bir tel içindeki hızları insanı şaşırtacak seviyededir. Mesela 2 mm çapında ve 10 Amper akım taşıyan bir bakır teldeki elektronların hızı, saniyede ortalama 0.024 cm civarındadır. Bu düşük hız olarak tabir edilir.

Bohr atom modelinde, elektron çekirdeğin etrafında bir yörünge çizerek döner ve bu elektronun hızı yaklaşık saniyede iki bin kilometredir. Yani ışık hızının % 1’i civarında. Bu da yüksek hız olarak kabul edilir.

Bir de çok yüksek hız vardır ki, akıllara durgunluk verir. Bir çekirdek parçalanmasında açığa çıkan beta (elektron) parçacığının hızı, ışık hızına çok yakındır. (300,000,000 m/s). Bunun yanında, büyük çekirdekli atomların, Uranyumda olduğu gibi madeninde olduğu gibi, en iç yörüngesindeki elektronların hızı da ışık hızına yakındır.

Gözümüz ile göremediğimiz gibi, hayal dahi edemediğimiz küçücük yapılardaki muhteşem hareketler, Hâlık-ı Zülcelal’in emsalsiz ve şaheser sanatına ve eserlerine bir delildir. İşte bu muhteşem sanat karşısında, hayretle takdirlerimizi bildirmek gerekmez mi? Onun için secde etmek, akıl ve şuur sahibi varlıklara farz kılınmıştır.

Burada söyleyebilecek olduklarımız, tek bir atomun içindeki kusursuz sistemin sadece birkaç küçük detayıydı. Aslında atomlar, üzerine ciltlerce kitap yazılabilecek kadar harikulade kapsamlı bir yapıya sahiptirler. Ancak burada gördüğümüz bu birkaç küçük detay bile, onu muhteşem yapısıyla birlikte Allah'ın kusursuz ve sınırsız gücünün, kuvvetinin ve ilminin farkına varabilmek için yeterlidir.

Sadece atomun yapısını incelerken değil, Allah'ın tüm kâinatta görülen ihtişamlı sanat eserlerine şahit oluyoruz. Uzayın derinliklerindeki bir yıldızın hareketinden, atomun içindeki yörüngelere, bir kelebeğin kanatlarındaki simetriden, bir kuşun yavrularına gösterdiği titiz bakıma, arının çiçekleri emerek bal yapmasına; deve, inek, koyun ve keçi gibi mübarek hayvanların pislikleri ile kanları arasından süt akıtmalarına, hep o ilahî sanatın sahibi Kâinat Sultanı’nın kendisini ibretle tanıtan sanat eserleridir. İşte insanoğlunun “Marifetullah” dediğimiz bu sanatı okuyarak, Esma-ül Hüsna’yı talim etmesi, Kur’an’ı Hakîm’in ilk ayeti olan “Oku” emrini yerine getirmesiyle mümkün olabilir.


 Ancak unutulmayalım ki, ne kadar çok örnek verirsek verelim, bu örnekler, O’nun sonsuz gücünü ve sınırsız ilmini anlatmak için asla yeterli olmayacaktır. Allah, bütün üstün sıfatların, bütün güzel isimlerin, evrendeki bütün gücün tek sahibidir. Gördüğünüz ya da görmediğiniz her sistem, O’nun tarafından yaratılmış, “Kayyumiyet” sırrıyla ve yine O’nun gücüyle her an varlığını devam ettirmektedir.

Bizden milyonlarca ışık yılı uzaktaki gök cisimlerinin hareketlerinden, güneşte meydana gelen patlamalara, dünya atmosferine giren ışınlardan yeryüzünün tabakalarında yaşanan gizemli gelişmelere; yeryüzündeki suyun buharlaşmasından, ağaçlardan düşen yapraklara kadar kâinatta meydana gelen bütün olaylar, o yüce kudret sahibi Allah'ın emriyle gerçekleşir. O’nun emri olmadan bir yaprak dahi düşmez, bir karınca dahi adım atamaz. Sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allah, sonsuz ilmiyle bunları her an yaratır ve en kusursuz biçimde yaşatır.

Ancak kâinatı kuşatan bütün bu güzelliklerden alınacak dersler insan insanoğluna Rabb’ini tanıtabilir ve itaat ettirebilir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum