Said Nursi'yi keşfeden ilk devlet adamı ve paşa

Said Nursi'yi keşfeden ilk devlet adamı ve paşa

Vali ve Paşa Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatında önemli bir yere sahip

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-Van eski Valisi Tahir Paşa Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatında önemli bir yere sahip.

Tahir Paşa Van ve Bitlis'te bulunduğu yıllarda altmış yaşlarında bulunuyordu. Aynı yıllarda Bediüzzaman da yirmi beş otuz yaşlarında idi. Bediüzzaman'ın ilmini, fazlını ve dehasını ilk önce tesbit ve teşhis eden devlet ricâlinden birisi Tahir Paşa olmuştur.
 
Bediüzzaman'ın Tahir Paşa ile ilgili hatıraları büyük kardeşi Molla Abdullah'ın oğlu Abdurrahman Nursî'nin yazdığı “Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı” isimli kitapta tafsilâtlı olarak yer almaktadır.

Bediüzzaman Hazretlerinin Tahir Paşa'nın yanında okuduğu bir gazete haberi Risale-i Nur'un adeta çekirdeği hükmüne geçer. Olay Tarihçe-i Hayat'ta şöyle anlatılır:

"Said Nursî, altmış beş sene evvel Van’da Vali Tahir Paşanın yanında iken okuduğu bir gazetede, İngiliz Müstemlekât Nazırının İngiliz Meclis-i Meb’usanında elinde Kur’ân’ı göstererek, “Bu Kur’ân Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız, veya onları Kur’ân’dan soğutmalıyız” sözü üzerine, ruhunda bir feveran ve nihayetsiz bir gayret uyanır. Kur’ân’ın bir mu’cize olduğunu ispat ederek her tarafa neşretmek ve kâfirleri tam susturmak ister, buna kat’î karar verir. Van’da bulunduğu on beş sene müddet içerisinde hıfzına aldığı seksenden ziyade kitabı ezbere devrettiği gibi, âlem-i İslâmın hal-i hazırda durumu hakkında da gerekli her türlü malûmatı elde eder."
 
Tahir Paşa için Bitlis yıllığında "Ûlâ" tabiri geçmektedir. Ûlâ ise, "şan ve şeref sahibi kimse" manâlarına gelmektedir. İstanbul Başvekâlet Arşivinde Sultan İkinci Abdülhamid'e ait Yıldız evrakında Tahir Paşanın bir mektubu bulunmaktadır.
 
Valinin Bediüzzaman'la ilgili mektubu padişaha göndermesi

tahir_pasa_mektup.jpg(Fotoğraf: Müfid Yüksel'in arşivinden alınmıştır.)

Mektup Bediüzzaman'la ilgili olup, Sultan Abdülhamid Hân'a hitaben yazılmıştır:
Bediüzzaman'ın İstanbul!a ilk seyahati için İşkodralı Tahir Paşa'nın, İstanbul'a/Saraya gönderdiği tezkiye ve tavsiye mektubu.

Y.PRK.UM
80/74
10/L/1325

Ma’rûz-ı Çâkerânemdir,

Kürdistân ulemâsı beyninde hârika-i zekâ ile müştehir Molla Saîd Efendi muhtâc-ı tedâvi olduğundan şefkat ve merhamet-i hazret-i hilâfetpenâhîye ilticâ ederek bu kere ol cânib-i âlîye ‘azîmet eylemişdir.

Mumaileyh bu havâlîde ilimce umûmun merca’-ı hall-i müşkilâtı olduğu hâlde yine kendisini talebeden sayarak kıyâfetini değiştirmeye şimdiye kadar muvâfakat etmemişdir. Kendisi velîni’met-i a’zam efendimiz hazretlerine hakîkaten sâdık ve hâlis bir duâcı olmağla berâber fıtraten edîb ve kanaâtkâr ve fikr-i çâkerânemce şimdiye kadar Dersaâdet’e gitmek bahtiyârlığına nâil olan kürd ulemâsı içinde gerek ahlâk-ı hasenece gerek zât-ı hazret-i hilâfetpenâhîye sadâkat ve ubûdiyetçe en ziyâde şâyân-ı âtıfet bir zât-ı diyânet-şiâr olmasına nazaran mumaileyhin emr-i tedâvi husûsunda teshîlât ve nâil-i iltifât-ı mahsûsa olması umûm Kürdistân talebesi hakkında ile’l-ebed unutulmaz bir inâyet-i âli’l-âl-i hazret-i pâdişâhî telakkî olunacağının ‘arzına cür’et kılındı. Bu bâbda ve her hâlde emr u fermân hazret-i men lehu’l-emrindir.

Fi 3 Teşrîn-i Sânî Sene 1323
Bende: Bitlis Vâlisi
Tâhir (Mühür)

Bediüzzaman'ın Tahir Paşa ile münakaşası
 
Bediüzzaman, Tahir Paşanın davetlisi olarak Van'a gelmiş, uzun zaman Tahir Paşanın konağında kalmıştı. Tahir Paşa kendisini çok sever ve sayardı.
Yüksek ilim meclisleri kurarlar, sohbetler tertip ederlerdi. Tahir Paşanın konağı bir ilim ve irfan yuvası olarak, her zaman misafir âlimlerle dolup taşardı.
 
Bediüzzaman bir gün Tahir Paşa ile ilmî bir münazaraya tutuşmuş, münazara büyümüş ve araları açılmıştı. Orada bulunan alimler, aralarını yatıştırmaya çalışmışlar ise de muvaffak olamamışlardı.
 
Bilâhare Bediüzzaman da konağı terk edip medresesine gitmişti. Bir müddet sonra jandarmalar gelerek, genç Said'i tutup Van'dan sürgün etmek istemişlerdi.
 
tahir_pasa.jpg(Fotoğraf: Müfid Yüksel'in arşivinden alınmıştır.)

Bediüzzaman jandarmalara teslim olmak için iki şart ileri sürdü:
1.Beni medresemde yakalamayınız. Çünkü bu vaziyet medresenin şeref ve haysiyetini ihlâl eder. Ben dışarı, çarşıya çıkayım, orada yakalayınız.
2. Beni Van'dan çıkartırken silâhımla çıkartınız.
Bu şartlar Tahir Paşaya bildirilmiş, Paşa da kabul etmişti.

Kendisini Bitlis'e gönderdiler. Bitlis'ten sonra Hizan'a, oradan da Bulanık taraflarına gidip, her gün bir köyde olmak üzere otuz köyde hocalarla münazara ederek dolaşmıştı.
Sonradan Tahir Paşa kendisini davet ederek gönlünü aldı. Böylece barışmış oldular. Vali konağında tekrar ilmî sohbetler, bütün hararetiyle devam ediyordu. Sohbetler, dinî mevzular yanında, müspet ilimlerle de alâkalı oluyordu. Bediüzzaman müspet ilimler sahasında da üstünlüğünü koruyordu. Bilhassa matematikteki üstünlüğü tartışılmaz idi. Bütün problemleri zihnen çözüyor çevresindekileri şaşkınlıktan şaşkınlığa uğratıyordu.
 
Tahir Paşanın sorusu ve Bediüzzaman'ın münazarayı terk etmesi

Bir gün Vali paşa kendisine şöyle bir sual sormuştu:
"Âdem'den (a.s.) şimdiye kadar kaç âşire [saniyenin onda onda biri] geçmiştir?"
Bediüzzaman bu sorunun da cevabını çok kısa bir süre içerisinde vermişti. Buna benzer münâzaralardan zihni çok yorgun düşmüş ve üç sene kadar, hemen hemen hiçbir münazaraya katılmamıştı. Başkalarıyla da ancak zaruret miktarınca konuşuyordu.
 
Bediüzzaman ayrıca ilk Türkçe  mektubunu da, Van'ın Bâşit Dağında Vali Tahir Paşaya yazmıştı.

KİMDİR?

Son Şahitler'de yer alan bilgiye göre on dokuzuncu asrın sonu ile, İkinci Meşrutiyet yıllarında Musul, Van ve Bitlis'te valilik yapmış olan Tahir Paşa aslen Arnavut’tur. İşkodra'nın Pogoritza hâkimi Hacı Ali Efendinin oğlu olarak l847'de doğmuştur.Yugoslavya'nın eski ismi Potgoriça, yeni ismi Titograt olan şehrinde doğan Tahir Paşa ulûfeli valiydi, daha sonra vezir olmuştu. Hacı Ali Efendinin altı oğlundan biri olan Tahir Paşa, yirmi dokuz yaşında iken devlet hizmetine girmişti.
 
Uzun yıllar Van'da valilik yapan Tahir Paşa, birçok defa hastalığını ve ihtiyarlığını ileri sürerek vazifesinden ayrılmak istemişse de, Sultan Abdülhamid'in ısrarlarıyla vazifeye devam etmiştir. Sultan Abdülhamid kendisini çok takdir eder ve severdi.
 
Van'da geçirdiği son yıllarında, guatr hastalığından epey muzdaripti. Ancak bir türlü Van'ı terk edip de tedavi için İstanbul'a gelmiyordu. Hattâ hasta haliyle çektirmiş olduğu bir resmini İstanbul'a göndermiş ve çare aramıştı. Ancak daha sonra hastalığının iyice ziyadeleşmesi üzerine, emekli olarak İstanbul'a dönmüş ve bir yıl sonra da l9l3 yılı Kasım ayı içerisinde vefat etmiştir. Kabri Sahra-yı Cedid semtindedir.
 
Oğlu Cevdet Bey (Belbez) de, bilâhare Van'da valilik yapmıştır. İki hanımından on bir tane evlâdı vardır. Bunlardan Cevdet, Fikriye ve Naima ilk hanımından; mün'ime, Münibe, Mükrime, Necdet, Fikret, Hikmet, Fahrünnisa ve Mihrinnisa ise ikinci hanımı Bedia'dan olmuştu. Kızlarından birisi, yakın tarihimizin adalet bakanlarından Şinasi Devrim'in hanımıdır. Diğer kızı Mün'ime ise, İstiklâl Harbi kumandanlarından Fahreddin Altay Paşanın hanımıdır.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.