Said Nursi'nin vefatından sonra tevafuklu Kur'an'ın yazılış süreci

Said Nursi'nin vefatından sonra tevafuklu Kur'an'ın yazılış süreci

Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi yaşanan ilginç olayları anlattı ve Diyanet'e çağrıda bulundu

RİSALEHABER

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabey, tevafuklu Kur’an-ı Kerim’in yazım ve baskı serüvenini anlattı.

Hayri Akıncı’nın Dost Tv’deki programına katılan Fırıncı ağabey, Kur’an-ı Kerim’de bilhassa Lafzullah ve Rab kelimelerinin tevafukunu Bediüzzaman Hazretlerinin 1930’larda fark ettiğini belirterek, “Ben Sıddık Süleyman abinin yeğeni bülbül Hüseyin’den Üstâd’ın ilk işaretlediği Kur’an-ı Kerim’i ondan rica etmiştim aldım İstanbul’a getirdim. Hatta bir mahkemede ibraz ettim” dedi.

Üstâd’ın işaret ettiği Kur’an Hasan Rıza Efendi’nin yazdığı Kur’an’dır

Tevafuk’a dair kısa bilgi veren Fırıncı ağabey, “Kur’an-ı Azimüşşan’ın yazılışı büyük bir sandıktan ta küçük bir kutuya kadar büyüklüklerde yazılmış tarih boyunca. Kayışçızâde Hafız Osman Efendi, Sure-i İhlas’ı satır ölçüsü, Müdayene ayetini de sayfa ölçüsü alarak bir Kur’an yazıyor. Onu sonra Kadırgalı Hasan Rıza, tam onun dediği gibi, Osman Efendi onu (tevafuğu) denk getirememiş ama Hasan Rıza Efendi tam onun dediğini yazmış. İşte Hazreti Üstâd’ın işaret ettiği Kur’an-ı Kerim o Hasan Rıza Efendi’nin yazdığı Kur’an’dır. Hafız Osman hattı deniliyor ama Hasan Rıza Efendi’nindir. Netice Allah rahmet eylesin hepsine. Ve böylece oradaki Lafzullah ve İsm-i Rab... Rumuzât-ı Semaniye Risalesinde uzun izahatları var” şeklinde konuştu.

Hüsrev abi bu yazmada en muvaffak olan

Canlı yayında Risale-i Nur’daki 19. Mektubun 18. İşaretini okuyan Fırıncı ağabey, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kur’an-ı Kerim’de Üstâd’ın kırmızı kalemle işaretleri var. Ve ondan sonra bunun üzerinde talebelerine o istediği manada yazılabilmesi için Hafız Ali abiye ve Hoca Sabri Efendi on kadar talebeye tevziatta bulunmuş, yazmalarını istemiş. Hüsrev abi bu yazmada en muvaffak olan. Ve şu anda da basılmış vaziyette her tarafta var. Ben 1950’de bu Kur’an-ı Kerim’i İstanbul’a getirdim. Bir tetkik-i mesahif heyetine göstermek için. O zaman gördüm. Daha yeni birisiydim ben de o zaman. O zaman nesih hattıyla değil Hüsrev abinin kendine mahsus hattıyla yazıldığı için tetkik-i mesahif heyeti, “bunu yeniden bir hattata yazdırmanız lazım, biz onu sonra kabul edebiliriz yoksa olmaz” dediler. 

Hattat Hamid hocanın tevafuklu Kur’an’ı yazması

“O Lafzullahlar göze çarpınca birden kalpte bir hareketlenme olduğunda şüphe yok. Dolayısıyla, tetkik-i mesahif heyeti böyle deyince tekrar yazdırılması düşünülüyor ama bir türlü mümkün olmuyor. Ta en sonunda Hazreti Üstâdımızın vefatından sonra bir nüsha Üstâd’da var, bir nüsha da Hamza Emek abi de emaneten duruyor. Hamza Emek abiden Zübeyir abi İstanbul’a getirtiyor. Zübeyir abi Ahmet Aytimur abiye anlatıyor. Bizim de haberimiz oldu. Hattat Hamid hocaya bunu yazdıralım dedik. Ahmet abi hattat Hamid hocayla konuşuyor ve veriyor. 6 cüz kadar yazmış fakat ondan sonra yazmıyor, zaman da geçiyor. Zübeyir abi beni çağırdı bir gün. “Hamid hocayla bir de sen görüş” dedi. Gittim görüştüm. Bazı şeyler söyledi. Bazı ihtiyaçları olduğunu onları temin etmenin lüzumu… “Tamam biz her şeyi yerine getiririz hocam mademki öyle istiyorsun” dedim. Ondan sonra yeniden başladı ve 5-6 sene devam etti, yazdı. 

Şevket Eygi de yazdırdı

“Fakat daha sonra Allah rahmet eylesin Şevket Eygi Bey de bir Kur’an yazdırmak için Ali Rıza Efendi vardı Trabzonlu kurra hafızlardan. Onun da nezareti ile hem onu yazıyor hem tevafuklu Kur’an’ı yazıyor. Dolayısıyla 5-6 sene sürdü bu. Aynı anda iki tane yazınca uzun sürdü. Sonra Timaş Yayınevi Şevket Eygi beyin yazdırdığını neşir etti. 

Hatta Hamid Hocayı Tahiri abinin yanına getiriyoruz

Daha sonra bizim tevafuklu Kur’an tamamladı. Sonra tashih etmek gerekti. Hattatlar yazarken atlayabiliyor. Tahiri Mutlu abi onu tashih etti. Hareke kısmını doktor Habip Akbulut, İsmail Yazıcı, Muhsin Demirel öyle birkaç arkadaşlar Tahir abiye yardımcı oldular. Ama kelimelerde sıkıntı olunca hocayı çağırıyor, hocaya müracaat ediyoruz. Hatta Hamid Hocayı Tahiri abinin yanına getiriyoruz Tevruz apartmanı 7. katına. Sultanahmet minaresine çıkar gibi, asansör yok merdivenlerden. Ve böyle tashihler tamamlandı. 

Önce tek renk basıldı

Evvela tek renk basıldı. Sonra Almanya’da yeni bir matbaa kuruldu. Bizim de onda bir emeğimiz oldu Elhamdülillah. Ve orada Hamit hocanın Kur’an-ı Kerim’i tevafuklu olarak basıldı. O esnada Hizmet Vakfı da kurulmuş oldu. Hizmet Vakfı Kur’an-ı Kerim’i tek renkli olarak bastı. 

Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı

O esnada Hayrat Vakfı da Hüsrev abinin yazısıyla bastı. Ve böylece şu anda Hizmet Vakfının nesih hattıyla, Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldığı hakikatinin tahakkukunda, Hamid hocanın yazısıyla biz çalışmış olduk. Hüsrev abinin yazısıyla da Hayrat Vakfı çalıştı. Ve şu anda da mervi olarak bu devam ediyor. 

Amerika’da 7 kişi tevafuklu Kur’an’ı almış, yedisinin de ismi Mirza

Çok latif bir şey anlatacağım. Biz Amerika’da neşriyatla meşgul olurken Almanya’da da basılınca oraya da gönderdik. San Fransisko’da cuma namazından sonra camide bizim kardeşler arz ediyorlar cemaate. Yedi kişi almış, yedisinin de ismi Mirza. Üstad Hazretlerinin babasının ismi, orada da tevafuk var. Böylece Cenab-ı Hak; bu hizmette Kur’an’a hizmette bizi istihdam etti.

Ezher’in onayı ile Mısır’da da basılıyor

Bu arada bu bizdeki Aliy’ül Karî hattı. Alem-i İslam Hatt-ı resm-i Osmanî olarak okuyor. Yazılışta biraz farklılıklar malum var şu anda. Mısır’da da basmak istedik onu. “Bu Aliy’ül Karî hattı. Bu olmaz, Hatt-ı resm-i Osmanî yazmak lazım” dediler kabul etmediler. O zaman hattat Hamit hocanın talebesi Erzincanlı hattat Refet Kavukçu’ya yazdırdık. Yazdığını mektupla bana gönderiyor, ben Hamid hocaya götürüp gösteriyorum. Bu şekilde birkaç sene öyle devam etti ve Refet abi de hattat oldu Allah razı olsun. İki Kur’an-ı Kerim yazdı. Birisi Aliy’ül Karî hattı İstanbul’da basıldı. Diğeri Hatt-ı resm-i Osmani. Ezher Üniversitesi’nin tetkik-i mesahif heyeti tarafından tetkik edilip, Kahire’de halen de basılıyor. Böylece nesih hattında ikinci bir hamle oldu. 

Diyanet’in de tevafuklu Kur’an’ı basması lazım

Muhsin Demirel tekrar yazdı. Ama Hüsrev abi burada tabii baş hattat. Hüsrev abinin hattı ile gündeme gelmiş oldu. İslam dünyasına mal olmuş oldu. Bizdeki çünkü Aliy’ül Karî hattı olduğu için Hattı resmi Osmani Refet Kavukçu tarafından yazıldı. Aslında bizim Diyanet de burada basması lazım ki diğer İslam dünyasına gönderirken, onların okumasını temin etme bakımından kolaylık olsun.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum