Sabır ve namaz ile ilgili on nükte

1-Sonsuz varlık soyuttur. Soyutun da şekli yoktur. Fakat somut özellikler ve manalar elde etmek için diyalektik sürece eski tabir ile cem-i ezdat şeklinde tecelliye girer.

2-Yaradılış denilen bu süreçte sonsuz uzayda ve sonsuz zıtlar arasında anlatılmayacak kadar şiddetli çarpışma, rekabet, mübareze, savaş ve aşk yaşanır.

3-İnsan ise, bu sürecin en yoğun ve en kapsamlı özeti olduğundan, o çarpışma süreci, o diyalektik yapı, insanda daha hassas ve keskindir. Hatta insan bir saat içinde bütün kâinat kadar bu çatışmayı bazen yaşar.

4-Bu dayanılmayacak kadar zor olan insani görevde mutlak birlik sahibi olan Allah insana iki yardımcı güç tavsiye ediyor:

a)“Bu şiddetli çarpışma arasında, sabır ile yardım edinin.” (Bakara, 45). Sabır, imanın yarısı olarak sonsuz bir direnç gücü demektir. Eğer insan, çarpışmanın şiddetinden hemen paniğe kapılmazsa, sabredebilirse sistem dengeye gelir. Zıtların yükü ona binmez.

b)“Ve namaz ile de yardım edinin.” Yani eğer iman ve sabır ile 1.etap imtihan verilirse, 2. etap imtihan, insanın zıtları dengelemesi ve barıştırması demektir ki, namazın özü budur. Yani namaz insanın, yaradılış sürecine katılması, iman ve sabrı fiilen yaşaması demektir.

5-Namaz manasında kullandığımız “salat” kelimesi, ayet-i kerimede (2/238) iki manada kullanılmıştır:

a)Hayatı, günlük yaşamı ve hayatın içindeki fikrî ve doğal bütün görevleri dengeli bir şekilde icra etmek demektir. Umumi manada namaz deyince bu anlaşılır.. Nitekim Nur suresi ayet 41’de “kuşlar ve sürüngenler de dâhil bütün canlılar, namazlarını (görevlerini) ve tespihlerini (ekosistemi temiz tutmayı) öğrenmişlerdir.” denilir.

b)Namazın bir başka boyutu ise, bizim günde kıldığımız 5 vakittir. Kur’an buna “Salat-i Vusta” (orta namaz) diyor. Yani günlük işler, insanın genel görevleri iken, bu 5 vakit namaz, tevhid ve zikir gibi birleştirici eylemler içerdiğinden namazların özü sayılır. Bu öz terk edilirse insanoğlu diğer günlük görevlerinde de dengeyi yavaş yavaş kaybeder, bî-namaz olur.

c)Demek eğer sonsuz diyalektik süreçte ezilmek istemiyorsak birinci etapta iman ve sabır ile direnç göstermemiz gerekir.. İkinci etapta da namaz ve zikir ile dengeyi kazanmamız gerekir.

6-Zikir etimolojik olarak değer, öz ve eril varlık, ebedilik ve bağlantı manasına gelir. Evet, insanoğlu değerlerle, manevi güçle, sonsuzlukla bir derece kendini diyalektik savaşın yıkımından kurtarır.

Istılahî manada zikir, insanın sonsuz olan Allah’a, ebediyete güçlü bir bağ ile bağlanması ve kendini yokluk çukurundan kurtarması demektir. Yani aşk- ı bekayı gerçekten yaşamak demektir. Bu manada hadis-i şerifte “Namaz benim şehvetimdir.” denilmiştir.

7-Bu beka ve kurtuluş iki şekilde olur:

a)Biyolojik olarak kendin için, neslin için seni sosyal ve biyolojik olarak nispeten ebedileştirecek bir eşe bağlanman şeklinde olur. Onun için erkeğe “müzekker” (zikirli) denilir. Kur’an bu şekildeki bir tatmine sahte beka diyor. Şeytan, âdem ve havayı (insanoğlunu) bununla kandırmıştır, diye insanoğlunu uyarıyor.

b)Kur’an gerçek ebedilik için sonsuzluk, soyut değerler, ilim, iman ve ruhanilik gibi ilaçları tavsiye ediyor. Soyutta diyalektik süreç olmadığından veya peşinen yaşandığından onda kaybetme riski yoktur. Orası sonsuz bir bilinç cennetidir. “Allah’ın dostları orada ne korkarlar, ne de üzülürler”.

8-Ve ayet (2/238) sonunda: “Eğer bu imanı, biyolojik, sosyal görev ve ibadetleri yerine getirirken saldırıya uğrama korkusu varsa, Allah’ın size öğrettiği gibi özünü ve ruhunu kaybetmeden bu görevleri şeklen hafifletebilirsiniz” diyor.

9-Kur’anın bir mucizesi de bu 8-9 kavramı beraber ve iç içe anlatmasıdır.. “ İnsanoğlu, Allah’ı (sonsuzluğu, ebediyeti) aşkla istediği gibi, kadını (doğurganlığı) zikir ve aşk ile ister.”der. “Ve sonra, insanoğlu evlilik ve cinselliğin ebedilik için bir çeşit yanılgı olduğunu hissedince, boşanmaya başvurur, bu sefer mal ve mülk içinde ebedilik arar.. Fakat ekonomik imkânlar kıt olduğundan, başta hemcinsiyle sonra doğayla savaşır.” diye Bakara suresinde geçen bu ayetlerin dizaynı açıkça bize bilgi veriyor.

10-Hatta Kur’an, müminleri sorumlulukla, hac ve yasak bölge kavramı ile dengelerken, aynı ayetler içinde açıkça, Kâfir insanın, bozgunculuktan ekin ve nesli tahrip etmekten başka bir özelliği yoktur.” der. Bakara suresi, 203238. ayetleri beraber olarak düşünürseniz nazm-ı maani denilen bu bağlantıları siz de görürsünüz.

İşte bu gibi noktaları bilmeyenler, yani dili ve ilmi bilmeyenler ve sağlıklı bir şekilde düşünmeyi beceremeyenler, Kur’anı kopuk ve manasız bir kitap, diye itham ediyorlar.

Peygamberimiz (a.s.m.) bu sabır ve namaz manalarını bir hadis-i şerif ile şöyle özetlemiştir: Sabır, kâinatı kaynaştıran bir ışıktır (ziya). Namaz da insanı ve sosyal görevleri dengeleyen bir nurdur.” Yani sosyal hayatta namaz, iman ve sabır güneşinin bir yansımasıdır, bir nefes alma ve aydınlıktır.

BS

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum