Ramazan mâni çadırı: On dört gündür nefsimizle, cedelleştik durmadan

Ramazan mâni çadırı: On dört gündür nefsimizle, cedelleştik durmadan

Yerler, gökler, denizler, gönüller nur'u gözler

Çiçekle konuşursun
İstersen hemen kalple
Sofrana bereket gelir
Bölüşürsen fakirle 

(Mustafa Oğuz)

Yerler, gökler, denizler
Gönüller nur'u gözler
Ayın on dördündeyiz
Mehtaba döndü yüzler.

(Zafer Akgül)

ONDÖRT gündür nefsimizle,
Cedelleştik durmadan,
Yedin içtin bunca nimet,
Vereni hiç sormadan.

(Eyüp Otman)

Dil gıybetten kaçınca, 
Göz haramı geçince, 
Hâl müsbete dönünce, 
Mü'mine Cennet gerek.

(Hülya Yakut)

Mani geleneği
Dört mısralı, tek kıtadan oluşan anonim halk edebiyatı nazım biçimine mâni; bunun belirli ortamlarda, bilen
kişiler tarafından ve geniş bir katılımla, belirli bir ezgi ile söylenmesine de mâni söyleme geleneği denir.
Tek kıtalı olmasına rağmen etkisi büyük olan mâni ancak şiir yeteneğine sahip usta kişilerce söylenebilir.
Halk arasında “mâni söylemek” deyimi yerine “mâni yakmak”, “mâni atmak”, “mâni düzmek” deyimleri
kullanılır. Mâni daha çok iş yaparken, tarlada, imecede ve kına gecesi gibi törensel ortamlarda söylenir.
Gelin-kaynananın, kadın-erkeğin atışma esnasında söyledikleri iletişim unsuru mâniler ile Ramazan
mânileri, mantıfar mânileri ve yüzük oyunu gibi belirli oyunlarda söylenen mâniler de vardır. Konuları da
söyleniş sebebine bağlı olarak değişir. 
Ramazan manileri Osmanlıdan günümüze kadar gelenek güzel bir gelenektir. Eskiden şartlar gereği
davulcular insanları sokaklarda çaldıkları davul ve ramazana uygun söyledikleri maniler ile uyandırırdı.