Rahmetin bolluğu!..

Rahmet, hayli yoğun bir şekilde geliyor.
Bağlar-bahçeler, dağlar-ovalar, tarla ve bostanlar, her taraf zümrüt gibi, yeşile bürünmüş, yeşilin her tonu insanı cezbedecek şekilde her tarafı sarmış…

Bolluk-bereket yiyecek içeceğe de aksetmiş, pazarlar meyve ve sebzenin her çeşidi ile dolup taştığı gibi fiyatlar da öyle çok fazla el yakmamaktadır.

Hemen herkes bu bolluk ve bereketten bahsediyor.

Dün yine Ankara’da şiddetli gök gürültüsü ile, şimşeğin çakması ve ardından yağmurun yağması herkese “Allah’a şükür bu yıl rahmet gayet bol” dedirtti.

Ayrıca maddi anlamda ekonominin de beklenenden hızlı düzelmesi, Türkiye’nin ekonomik krizi hızla terk ediyor olması ve büyüme hızının yine beklenenden fazla çıkması, enflasyonun eksiye düşmesi de bu bolluk ve bereketin bir devamı şeklinde görülüyor.

Önceki gün arkadaşlarla bu meseleyi konuşuyorduk.
Üstadın Risale-i Nurlarda yazmış olduğu bir kısım mektuplarını hatırladık ve birbirimize okuduk. Bu mektuplarından özellikle birkaçı bu meseleye ışık tutuyordu. Örneğin:

“Hem bu defa, bize hücumların aynı zamanında kış çok hiddet etti, şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığını gösterdiği gibi, hücumları durmasıyla ve Nurcuların ferahlanmasıyla bu zemherir günleri nevruz günleri gibi gülmeye başladı. O tebessüm, devamla manevi bir müjde ve teselli veriyor kanaatindeyiz.” (Emirdağ L. 251)

Sohbet esnasında bir arkadaş herkesin de tasdik ettiği şu görüşü beyan etti, “Bu gün Türkiye’de yapılan hizmetlerin haddi hesabı yok. Tarihte hiçbir dönemde bu topraklarda bu kadar yoğun hizmet edildiği görülmüyor. Evet belki devlet eliyle top yekün fütuhatlar olmuştur, ama bu günkü gibi her ferdin, çoluğu-çocuğu ile kızı-kızanı ile serveti ile, malı ile, canı ile bu denli yoğun hizmet ettiği görülmemiştir.”

“Hatta dünya çapında hizmetlerin yapıldığı ve Risale-i Nurların 50’ye yakın dile çevrilmesi ve bir çok ülkede sempozyumlar, paneller düzenlenmesi, bir kısım fedakar insanların her şeyi arkada bırakarak dünyanın bir ucuna giderek bu hakikatleri bu kadar yoğun bir şekilde yaymaya çalışması tarihte sahabelerden sonra görülmemektedir. Elbette bu şekilde fedâkarane yapılan hizmetler rahmetin celbine de vesile olmaktadır.”

Hakikaten maddi rahmetin bolluğu manevi rahmetin de bolluğuna işaret etmektedir. Bilhassa devlet nezdinde, elit tabaka arasında Risale-i Nurun bu denli kabul görmesi de rahmetin celbine vesiledir diye yine Risale-i Nurlara bakınca anlıyoruz.

Önemli bir kaideden de bahsetmeden geçemeyeceğim. "Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım." (İbrahim Sûresi,1.) demiş Rabbimiz. O nedenle herkesin dilinde olan bir kaide var. “Nimet şükür görürse ziyadeleşir.”

Risale-i Nurların yayılması ve kabul görmesi şükrü arttırmaktadır. Zira Risale-i Nur insana vazife-i asliyesini hatırlatmakta ve ikaz etmektedir. Şükür ile ilgili en önemli tarifini mealen söylüyorum: “Şükrün anahtarı kanaattir, verilene rızadır, her hal ve şarta razı olmaktır.”

O duyguyu ve imanı insana kazandırdığı için Risale-i Nurlar okundukça şükür artmakta, şükür arttıkça rahmetin celbine vesile olmakta…

Nimetin devamı için şükrün devam etmesi lazımdır. Ve en önemlisi nimeti verenin bizden istediği fiyatı da vermemiz gerekir.

“Zikir, fikir, şükür” diye özetlenen bedeli ödememiz nimetin devamı için şarttır. Ve aslında nimetin bir ücretidir.

Başta yerken-içerken “Bismillah” demek “zikir”, yiyip bitirdikten sonra ahirde “Elhamdulillah” demek “şükür” ve ortada o nimetin kimden geldiğini hatırlamak ve yad etmek ise “fikir”dir.

Birinci Söz’ün sonuna alınmış olan bu dersi okuyucularımız çok iyi bilirler. Yeri gelmişken bir kez daha hatırlatayım istedim.

Cenab-ı Allah ehl-i hizmetin şevkini arttırsın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum