Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla ve bizi o ateşin azâbından muhâfaza eyle!

Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla ve bizi o ateşin azâbından muhâfaza eyle!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Suresi 16-18. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

16 . Onlar ki: “Rabbimiz! Muhakkak ki biz îmân ettik; artık günahlarımızı bize bağışla ve bizi o ateşin azâbından muhâfaza eyle!” derler.

17 . (Onlar:) Sabredenler, doğru olanlar, itâat edenler, (mallarını Allah yolunda) sarf edenler ve seherlerde (sabah namazı vaktinden önce) mağfiret dileyenlerdir. (1)

18 . Allah, adâleti kāim kılarak kendisinden başka ilâh olmadığına şâhidlik etti; melekler ve ilim sâhibleri de (adâletle kāim olarak buna şâhidlik ettiler). O’ndan başka ilâh yoktur; (2) (O,) Azîz (kudreti dâimâ gālib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

1- Resûlullah Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular: “Allah, her gece dünya semâsına gecenin son üçte biri kaldığında rahmetiyle tecellî eder ve şöyle buyurur: ‘Bir isteyen yok mu ki onun istediğini vereyim? Bir duâ eden yok mu ki ona icâbet edeyim? Bir mağfiret dileyen yok mu ki kendisini bağışlayayım?’ ” (Kurtubî, c. 2/4, 39)

2- “Müteaddid (birçok) eller müstebidâne (baskı ile) bir işe karışsalar, karıştırırlar. Bir memlekette iki pâdişah, hattâ bir nâhiyede iki müdür bulunsa, intizam bozulur ve idâre herc ü merc (darma dağınık) olur. Hâlbuki sinek kanadından tâ semâvât kandillerine (yıldızlara) kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden (beden hücreciklerinden) tâ seyyârâtın (yıldızların) burçlarına kadar öyle bir intizam var ki, zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz. Hem hâkimiyet bir makām-ı izzettir (üstünlük ve kudret makāmıdır); rakîb kabûl etmek, o hâkimiyetin izzetini kırar.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 140)