Paranın tanımı, fonksiyonları ve değeri

Ekonomi dünyasının ayrılmaz bir realitesi, paradır. Hemen her toplumda kendini bir şekilde gösteren sembolik değerdir. Para, emek ve birikimin cisimleşmiş halidir.

İnsanın olduğu yerde mal ve hizmet üretimi kaçınılmazdır. Çünkü insan fıtraten sanatkârdır; ya mal veya hizmet üretir. Fakat her insan, yenilenmekle sonsuzlaşan şahsî ve ailevi ihtiyaçlarını karşılamak için, ürettiği mal ve hizmeti vererek karşılığında diğer insanlardan mal ve hizmet almaya mecburdur. Çünkü hiçbir insan kendisinin bütün ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek derecede sanatkâr değildir. Zaruri ihtiyaçlarını karşılasa da lüks ihtiyaçları noktasında diğer insanlara muhtaçtır.

Bu noktada insanlar arası mal değişimi, zaruridir. Bu değişim ya ortak bir değer kabul edilerek onun üzerinden yapılacak, “para” gibi… Veya malların karşılıklı el değiştirmesi şeklinde olacak, “takas” gibi…

Ortak değerin kabul edilmesi devlet mekanizmasını, kamuoyunu, bütün insanların ortak fikir ve kabulünü gerektirdiğinden ekonomi sahasında kendini gösteren ilk değişim tarzı, takas olmuştur. Fakat üretilen malların değişimi, bir arz-talep döngüsü doğurarak bir piyasa oluşturduğu, arz ve talebe göre her malın bir rayiç değeri oluştuğu için takas ekonomisinde birçok sorunlar ve zorluklar ortaya çıkar:

1)Takas ekonomisinde, birikim yapmak özellikle dayanıksız üretim ve tüketim malları piyasasında, mümkün değildir. Çürüyebilen bir mal verip çürüyebilen bir mal alma, birikimi engeller.

2)Alınacak çok kıymetli bir şeyin karşılığında verilecek ucuz bir mala dayanan bedelin hesaplanmasında zorluklar ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bir geyik almak için iğne vermek gibi…

3)Elindeki imkânları istediği zamanda istediği miktarda kullanabilmek takasta mümkün değildir. Elma satan birisi, kürk almak istese ve tek kürkçü olsa fakat kürkçü elma almak istemese elmacının, elindeki değerle kürkü doğrudan alması mümkün değildir.

Bunlar ve benzeri sıkıntılar, ekonomileri “mal-mal değişimi” şeklinden “mal-para değişimi” şeklindeki ekonomi seviyesine ilerlemeye mecbur etmiştir.

Ekonomi bilimi parayı şu şekilde tanımlar: “Para, ekonomik aktörlerin mal ve hizmet alım-satımında düzenli şekilde kullandıkları varlıklara denir.” Mal ve hizmet satanların ödeme aracı olarak kabul ettikleri her şey paradır.

Paranın fonksiyonları iktisadî olarak 3’e ayrılır:

a) Mübadele (değişim) aracı olmak.

b) Hesap birimi olmak.

c) Servet saklama aracı olmak.

Modern ekonomilerde, değişim fonksiyonu ile birlikte tasarruf fonksiyonu da paranın aslî fonksiyonu kabul edilmektedir. Değişim fonksiyonu paranın iş görme güdüsüyle, tasarruf fonksiyonu ise spekülasyon güdüsüyle talep edilmesini açıklar.[1]

Takas ve Parayla Değişim Konusunda Hz. Peygamber’in (ASM) Tatbikatları

Ekonomilerin trampa şeklindeki takas ekonomilerinden paraya dayalı ekonomilere geçişi, dinî ve semavi öngörü açısından da ideal haldir. Fakat bu geçiş bir rehabilitasyon sürecidir. Bu açıdan takas ekonomisinin hâkim olduğu Cahiliye toplumu ve Medine piyasasında Hz. Peygamber (ASM) takas uygulamasını faizden ayıklayacak ve ideal ticari seviyeye doğru yükseltecek şekilde ilk anda takasa izin vermiştir. Fakat şu uyarıları ile takası belirli bir kalıba dökmüştür:

“Altınla altın, gümüşle gümüş, buğdayla buğday, arpa ile arpa, hurma ile hurma, tuzla tuz misli misline peşin olarak satılır. Her kim fazlalık verir veya alırsa muhakkak riba yemiş olur. Alanla veren bu hususta eşittir.”[2]

Bir başka rivayette; “Ancak cinsler değişirse peşin olmak şartı ile istediğiniz gibi satın”[3] buyurur.

Ayrıca, “Misli misline olmadıkça altını altınla satmayın, misli misline olmadıkça gümüşü gümüşle satmayın. Peşin olarak altını gümüşle, gümüşü de altınla nasıl isterseniz öyle satın”[4] der.

Bu hadislerde dikkat edilirse vurgu “peşin” satmadadır. İster misli-misline aynı cinste veya farklı cinste de olsa takası peşin şekle dönüştürmekle Hz. Peygamber (ASM) “ribe’n-nesîe” (gecikme faizi) meselesini piyasadan kaldırmayı hedeflemiştir.

Takas usulünün sınırlayıcılığı, insanı vadeli satışa ve dolayısıyla gecikme faizine zorlayan yapısı ve başka hususlardan dolayı Hz. Peygamber (ASM) para ekonomisine geçişi ön görmüş ve bunu teşvik etmiştir. Bu noktada Hz. Peygamber’in (ASM) bir uygulaması şu şekildedir:

“Resululah (ASM) kendisine Bern hurması getiren Bilal-i Habeşi’ye:

“Bu nereden?” diye sorar. Bilal-i Habeşî:

“Evde vasıfsız hurma vardı. Nebî’ye azık olması için onun 2 ölçeğini (bundan) 1 ölçek karşılığında sattım” diye cevaplayınca Hz. Peygamber (ASM):

“Eyvah! Ribânın (faizin) ta kendisi… Sakın bir daha böyle yapma! Ancak hurma satın almak istediğinde elindekini sat. Sonra onun kıymeti ile diğerini al”[5] demiştir.

Benzer bir rivayette ise:

“İşte ribâ budur; onu derhal iade edin! Sonra bizim hurmayı satıp parası ile bundan satın alın”[6] şeklinde emir vermiştir.

[1] İktisat Cep Kitabı, Data Yayınları, s. 259.

[2] Müslim, Müsâkât 82; Nesâî, Buyu’, 43-44.

[3] Müslim, Müsâkât 81; Ebû Dâvud, Buyu’, 12; Tirmizî, Buyu’ 23; Nesâî, Buyu’ 43-44.

[4] Buharî, Buyu’ 77; Müslim, Müsâkât 88; Nesâî, Buyu’ 50.

[5] Şâfiî, Ebu Abdillah Muhammed bin İsris, es-Sünenu’l-Me’sure. (nşr. Abdulmu’ti Emîn Kal’acî), Beyrut 186, s. 269; Müslim, Müsâkât 96.

[6] İbn-i Hanbel, el-Musned, II, 21, 144; Müslim, Müsâkât 97.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum