Osmanlıca temel ders olmalı

Türkiye’nin eğitim sisteminde önemli değişiklikler oluyor. Hükümet, 4+4+4 formülünde gerçekten soru işareti uyandıran noktaları revize etti ve kanunu o haliyle geçirdi. Ben bu yenilenmiş hali makul gördüm. Sivil din eğitimine izin verilmeyen bir ülkede, “seçmeli Kur’an dersi” başlatılmasını da doğru buldum.

Ancak konuşmamız gerekenler, bunlardan ibaret değil. Eğitimin süresinden daha da önemli olan, içeriği, hatta felsefesi. Öğrencilere “milli malumatlar ezberletme”den ziyade, onlara özgür ve analitik düşünmeyi öğretecek bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu kesin.

Dahası, öğrencileri edilgen olmaktan çıkaracak, onlara, fikirlerini rahat ifade etme, topluluk önünde konuşma, kavga etmeden tartışma gibi Türkiye’de az rastlanan yetenekleri kazandıracak bir “interaktif eğitim” anlayışına da ihtiyaç var.

Dünyaya açılmak

Yine bu cümleden bir başka kritik ihtiyaç, öğrencilerin zihinlerine yeni “girdi kanalları” eklemek. Yani onlara, Türkiye’nin alışılagelmiş kalıplarını aşıp, farklı zihniyetlere, kültürlere ulaşabilme araçları vermek.

Bunun en iyi yolu ise, öğrencilere Türkçe dışında diller öğretmektir. Çünkü her dilin kendince bir anlam dünyası olur ve insan zihni dil öğrendikçe zenginleşir. Dahası, yeni diller sizi farklı bilgi kaynaklarına ulaştırır. Böylece “ulusal fanus” dışına çıkar, belki o fanusu biraz zenginleştirme şansı yakalarsınız.

Bu açıdan Türkiye’nin durumunun içler acısı olduğu ise, az fark edilen, ama çok yakıcı bir gerçek. Bizde yabancı dil bilen, (ama lafta değil, yabancı dilde kitap-gazete okuyacak düzeyde bilen) insan sayısı çok az. Bu açıdan, beğenmediğimiz Arap ülkelerinin bile çoğundan daha kötüyüz. (SETA Vakfı tarafından geçenlerde yayınlanan “Türkiye’nin Gençlik Profili” raporu, bu kültürel izolasyonun altını çizen veriler sunuyordu.)

Bu nedenle ben Türkiye’nin en kritik eğitim hedeflerinden birinin “gençleri dünyaya açmak” olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun ana yolu da, kuşkusuz, “küresel dil” haline gelmiş olan İngilizce’yi çok daha iyi öğretmekten geçer. Yabancı öğretmen ithali dahil her yöntem düşünülmelidir.

Tarihe açılmak

Ancak, “dünyaya açılmak” kadar gerekli bir şey daha var Türkiye için: “Tarihe açılmak.” Daha doğrusu, tarihiyle arasına dikilmiş olan demirden duvarı aşmak.

Kastettiğim duvar, “harf inkılabı” ve onu da aşan totaliter çapıyla “dil devrimi”. Bu öyle bir bariyer ki, bugün ortalama bir Türk genci, dedesinin yazdığı bir metni anlayamıyor. Üç önceki kuşağın yazdıklarının ise tek kelimesini bile okuyamıyor; çünkü “eski yazı” denen Arap harfleri Türkler’in ezici çoğunluğu için Çince kadar yabancı.

Ben, söz konusu “dil devrimi”nin büyük bir hata olduğunu düşünenlerdenim. “Muasır medeniyet seviyesine” pekâlâ ulaşmış olan başka Doğuluların (mesela Japonların) böyle özenti devrimler yapmadığını da görenlerdenim.

Ama eğer dil devrimini doğru buluyor olsanız bile, görmeniz gerekir ki, “yeni yazı” çoktan oturmuş, buna karşın “eski yazı”nın bilinmeyişi yüzünden atalarının mezar taşını bile okuyamayan ucube bir toplum haline gelmiş haldeyiz.

Bu garabetin tamir edilmesi, Yeni Türkiye’nin eğitim hedeflerinden biri olmalıdır.

Benim önerim, seçmeli Kur’an derslerinin ötesinde, tüm devlet liselerinde “Osmanlıca” öğretilmesi ve bunun (seçmeli bile değil) temel ders olmasıdır.

Çünkü, kendi milletinin bin yıllık birikimine ulaşmak, en az üçgenin iç açılarının toplamını ya da maki bitki örtüsünün bodur boyunu bilmek kadar önemlidir.

NOT: Emekli Yarbay Şenol Özbek, elim bir trafik kazasında vefat etti. Çok üzüldüm. İmanlı, ahlaklı, demokrat ve mert bir insandı. Allah gani gani rahmet eylesin.

Star

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum