O gün kabirlerden süratle çıkarlar sanki putlara akın ediyorlardır

O gün kabirlerden süratle çıkarlar sanki putlara akın ediyorlardır

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Meâric Suresi 40-44. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

40,41 . Doğuların ve batıların (*) Rabbine (Zâtım üzerine) yemîn ederim ki, şübhesiz biz (onların) yerine onlardan daha hayırlılarını getirmeye elbette gücü yetenleriz ve biz (kudretinin) önüne geçilenler değiliz!

42 . (Ey Habîbim!) Artık onları bırak, va‘d olunageldikleri günlerine kavuşuncaya kadar (bâtıla) dalsınlar, oynasınlar! (**)

43 . O gün kabirlerden sür‘atle çıkarlar; sanki onlar, dikili taşlara (putlara) akın ediyorlardır.

44 . Gözleri öne düşmüş bir hâlde kendilerini bir zillet kaplar. İşte bu, tehdîd olunup durdukları gündür!

(*) Güneş, senenin her bir gününde birbirine yakın farklı yerlerden doğduğu için âyette “doğular” denilmiştir. Aynı zamanda dünyanın yuvarlak olması ve her yerin doğu ciheti bulunmasıyla Allah, güneş gibi bir ni‘meti her memlekete, gerçekte izâfî olan kendi doğularından ihsân eder. (Beyzâvî, c. 2, 290)

(**) “En âdî raiyetin (halkından olan en sıradan birisinin) en âdî muâmelelerini (sıradan işlerini) ihmâl etmeyen bir Hâkim-i Hafîz (herşeye hükmeden ve muhâfaza eden Allah), hiç mümkün müdür ki, raiyetin en büyüklerinden en büyük amellerini muhâfaza etmesin, muhâsebe etmesin (hesâba çekmesin), mükâfât ve mücâzât (cezâ) vermesin! Hâlbuki o Zât’ın izzetine (şerefine) ve gayretine dokunacak ve şe’n (şânı) ve merhameti hiç kabûl etmeyecek muâmeleler, o büyüklerden sudûr ediyor (çıkıyor). Burada cezâyaçarpmıyor. Demek, bir mahkeme-i kübrâya (en büyük bir mahkemeye) bırakılıyor.” (Zülfikār, 10. Söz, 7)