Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Nükleer silâhımız olsaydı!..

Yakın târihin kaydettiği yegâne terörist devlet, İsrail. Birî vehmî, dört temel esasa istinadla ayakta kalıyor: Kayıtsız şartsız ABD desteği, Nükleer silâh ve para vücudî olanlar, vehmî olanı Batı âlemini susta tutan “ant-i semitizm”le ittiham edilme korkusu. Bir evhamdan ibaret olan “ant-i semitizm”, dessas ve ısrarlı bir propagandanın vücud verdiği bir heyûla olarak Batı dünyasının önünü kesiyor.

Bir çok kaynakta Siyonizm’in bir taktiği olarak ifâde edilen Hitler’in Yahudi katliamından sonra, Yahudi zekâ ve ısrarının vücut verdiği “Yahudi Düşmanlığı” korkusunun hakikatle en ufak bir bağı yok. Bütün dünyanın durduk yerde soykırım yapacak kadar Yahudi düşmanı kesilmesini beklemek; insanlığa yapılmış korkunç bir iftira değilse, Yahudilerin soykırıma müstehak olduklarının bizzat Yahudilerce ifâde edilmesi demektir. Batı, yetmiş yıl önce tek bir ülkede ve bir diktatörün idaresi altında gerçekleşmiş bir katliamın suçlusu olma pisikolojisinden yakasını kurtarmazsa, çok daha dehşetli bir soykırımın destekçisi durumuna düşmekten kurtulamayacaktır: İsrail’in Filistin halkına reva gördüğü soykırımın destekçisi.

İlk üç temel esasın hükmünü zayıflatamadığınız müddetçe, İsrail’in zulmü de, küstahlığı da artarak devam edecektir. Önce yapabilceklerimizin en kolayından başlayalım.

Bugün yetmiş küsur milyonluk bir ülkeyiz. Türkî Cumhuriyetlerin tamamı sesimize kulak kabartabilecek durumdadır; Arab ve İslâm Âlemi de eskiye kıyasla daha çok kulağı bizde. Filistin topraklarından dehlendikten sonra iki bin yıl, dünyanın dört bir tarafında, her türlü zillet içinde para biriktiren Yahudilerin sefil sermayesi ile bugünkü İsrail’i kuran Siyonist zihniyetin bu kuvvetli desteğini büyük çapta kırabiliriz. Sıkı bir tâkib ile İsrail ve İsrail’e gizli veya açık yardım eden bütün Yahudi işletmelerinin ürünlerini boykot, yapamayacağımız bir şey değildir. Aksine bu, zâlimin kuvvetli pençelerinden birini kırmak noktasından insânî bir mükellefiyettir.

İkinci husus, İsrail’in Nükleer Silâh şımarıklığıdır. Hiç şüpheniz olmasın ki, nükleer silâh cehennemine mel’un başını yaslamamış olsaydı, Mavi Marmara gemisindeki hunharlık ve haydutluğu yapmaya İsrail’in bir kuş yüreği kadar korkak yüreği el vermezdi... Türkiye, bütün imkânlarını seferber edip vakit kaybetmeksizin, mutlaka nükleer silâh üretmeye muvaffak olmalıdır. İsrail ve Amerika’nın elinde meşru addedilen şey, bizde meşruun en hası olur. Nükleer silâhın caydırıcı gücüne yaslanmaya mecburuz, aksi taktirde bekâmızdan emin olamayız.

Ve ABD’nin çökmeye yüz tutmuş dev cüssesini tırmalamalı, huzursuz etmeliyiz... Stratejik dost ve müttefikliğin tek taraflı olamayacağını mutlaka anlatmalıyız...


Neler mi yapılabilir? Önce itidal ve aklıselim. Durun, acele etmeyiniz; biraz düşünelim... Fırtına biraz dinsin, öfkemiz biraz yatışsın hele... Sonra İsrail ile millete rağmen, İslâm dünyasını küstürme pahasına kurduğumuz ve bizden çok İsrail’e fayda sağlayan bütün köprüleri uçuralım. Zirâ, İsrail dostluğundan sadece zarar gördük... Son küstahlığından sonra dostlukta ısrarımız ise çok hayasızca ve çok haysiyet kırıcı bir zillet olur.. Gelip gelmeyeceği çok şüpheli bir özür ile geçiştirilebilecek bir vaziyet değil bu. Bizim için İsrail öldü, ölmüş olmalı.

İsrail ile savaş, bugün el atabileceğimiz en kötü tercih olur, uzak durmalıyız... Kaldı ki silâh kullanmadan bu savaşı çok daha rahat kazanırız, zamana ihtiyacımız var. Zamana, gayrete ve iz’ana...

Bir de bağrımızın kanayan yarası Kürt Meselesi’ni bölünmeden, küçülmeden, bir iç savaş dehşetini yaşamadan çözmeye mecburuz.. Bu tehlikeli ve devasa meselemizi çözemediğimiz müddetçe, su almakta olan bu gemiyi istediğimiz hızda, kazasız belâsız yüzdüremeyiz. 1920’lerin düşman telkin ve baskıları ile şekillendirilmiş devletin resmî ideolojisi ile bu meselenin çözülemeyeceğini görmeye mecburuz. PKK için söyleyebileceklerinizin bir kaç mislini adınıza ben de söylemiş olayım. Ama çözüme buradan ulaşılmıyor, ulaşamıyoruz; görüyorsunuz.

Kaldı ki PKK olmazdan önce de Kürt Meselesi vardı... Varlık sebebinin Ankara’nın devlet eliyle teşmiline çalıştığı Türk mihverli ırkçılık olduğu sır değil. Daha düne kadar bunlar ayrı bir millet değil, “Dağ Türkleri”ydiler. Bu ahmaklık ve ırkçı şuursuzluk, bugünkü büyük problemin aslî sebebidir... AK Parti iktidarı bin yıldan beri Anadolu’da birlikte yaşayan, aynı din ve târihe mensub bu iki kavmin arasına köprüler kurabilir, kurmalı. Düşmanlarımızın tertip ve provakasyonları elbet de olacaktır, elbet de güçlü olmamızdan rahatsız olan haricî düşmanların pençeleri bağrımızdaki en hayatî organlara ulaşmak, söküp atmak için uzanacaktır. İktidara düşen, bütün bu güçlüklere rağmen yol almak, böğründeki bu öldürücü yarayı sarmaktır. “Demokratik Açılım”ı durdurmak her halükârda düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmek olur. Doğrusu, her şart altında yol alma azmini kaybetmemektir..

İskenderun’da, İsrail’in korsanlığıyla aynı saatlerde gerçekleştirilen saldırıyı şiddetle kınıyorum. Kürt halkına da Türk halkına da zarardan başka, bir şey kazandırmayan terör, insânî ve İslâmî değildir. Bizler önce insan, sonra müslümanız; öyle yaşamak gibi bir mükellefiyetimiz var; başkaları gibi olamayız, olmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum