Nevzat Bayhan: Şefkat medeniyetinin çocuklarıyız

Nevzat Bayhan: Şefkat medeniyetinin çocuklarıyız

Beyazıt Ramazan Sohbetleri'nde konuşan Darülaceze Müessesesi Başkanı Nevzat Bayhan, "Bir ülkede artık şiir kitapları okunmuyorsa orada yeni bir medeniyetin doğmasına çalışılmalı ve gönül sarayları kurulmalı." dedi.

Risale Haber - Haber Merkezi

Türkiye Diyanet Vakfı'nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.'nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı'nın Ramazan'ı sohbetle bütünleştiren ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)'nin desteğiyle düzenlen etkinliği Beyazıt Ramazan Sohbetleri, Darülaceze Müessesesi Başkanı Nevzat Bayhan'ı ağırladı.
Takdim konuşmasını yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Nevzat Bayhan'ın İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü olduğu dönemlerde İstanbul'un kültür hayatına büyük katkılarda bulunduğunu, önemli ve unutulmaz organizasyonlara imza attığını vurgulayarak sözü Bayhan'a devretti. Konuşmasında Ramazan'ın insan manevi iklimindeki olumlu etkilerine, toplumumuzda meydana getirdiği birleştiren ve bütünleştiren kültürel atmosfere değinen ve Ramazan'ın ruhani havasına teslim olmayı tavsiye eden Nevzat Bayhan, sevginin, hoşgörünün ve hürmetin daha güzeli yaşamak ve huzuru temin etmek adına en büyük ihtiyaçlar olduğunu vurguladı.

RAMAZAN HEM MEDENİYET HEM DE KÜLTÜR
Ramazan'ın bir ayağı kültürde ve bir ayağı medeniyette, şuurunda ve bütün bakış açısında insan olan âdeta nuranî bir varlıktır." diyen Nevzat Bayhan, Ramazan'ın kültürel boyutunun millî, medeniyet boyutunun uluslararası olduğunu, Batılı ülkelerin başkanlarının dahi iftar yemekleri veriyor olmasından Ramazan'ın bir medeniyet olduğunun anlaşıldığını ifade etti. Mahyaların, diş kiralarının ve teravihanelerin Ramazan'ın kendine has öğeleri olduğunu belirten Bayhan, "Ramazan üç boyutu var. Yaratıcı kâinat ve insan. Dolayısıyla Ramazan insan-insan, insan-kâinat, insan-Yaratıcı ilişkilerini bir arada gördüğümüz bir zaman dilimi." dedi. İnsan-insan ilişkilerindeki esasın yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmek olduğunu söyleyen Nevzat Bayhan, Peygamber Efendimiz'in Kâbe'nin karşısında ona hitaben "İnsan senden daha kutsaldır." dediğini hatırlatarak dünyanın da insan için yaratıldığını dile getirdi. "Başkasının acısını duyabiliyorsak ve o acısına derman bulabiliyorsan Müslüman ve sorumlu insanız demektir. Yani Hak'a ve hakikate teslim olmaktır." diyen Bayhan, İftara yetişmeye çabalarken trafikte sabırsızlanarak diğer sürücülere sıkıntı verenlere de dikkat çekerek beklemek gerektiğinde herkesle birlikte beklemenin en doğru yol olduğunu, aksi halde kul hakkı olacağını vurguladı.

"İBADET HUZURU TEMİN EDER"
İnsanların birbiri ile olan ilişkilerdeki ideal durumları açıklarken sık sık Yunus Emre dizelerine yer veren Nevzat Bayhan, oruçlu olmanın nezaket ve hürmetle de donanmak anlamına geldiğini hatırlatarak ibadete Allah'ın ihtiyacı olmadığını, ibadetin getirdiği güzelliklere en çok insanın kendisinin ihtiyaç duyduğunu, Ramazan'ın da 11 ay boyunca insanda birikmiş her tür negatif enerjinin âdeta sıfırlandığı bir ay olduğunu dile getirdi. İnsanların bu ayda Hak'ın ve hakikatin de farkına vardığını söyleyen Bayhan, "Mutluluk bir anafordur. Biz mutlu etmeye çalıştığımız zaman o mutluluk bize de yansır. Dünyanın sınırları var. Bu sınırlar birbirimize olan davranışlarımızdır. Ramazan'da gönüller yapmaya çalıştıkça iç huzur meydana gelir. İç huzuru temin etmiş bir insanın ailesi de huzurludur." dedi.

ÖLEN BİR SERÇE İÇİN TAZİYE
Ramazan'ın aynı zamanda şefkat medeniyeti olduğunu ifade eden Nevzat Bayhan, şefkati olmayan bir insanın huzurlu olamayacağı gibi, başkasına da faydalı olamayacağını belirterek, "İnsanları sevmek zorundayız. Çünkü Allah onları severek yaratmıştır. Etrafımızı sarmış olan Ramazan ruhaniyetini yaşar ve yaşatırsak, hakkıyla Ramazan'ı idrak etmiş oluruz." dedi. Allah'ın her canlıyı rızkı ile yarattığını, aile bireyleri arasındaki ilişkinin de bu bağlamda gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Bayhan, bilhassa annelerin şefkatin birebir temsili olduğunu ve hakkının ödenemeyeceğini söyledi. "Peygamberimiz de birebir şefkatin temsilidir. Çünkü ashaptan Ebu Talha'nın oğlunun serçesi öldüğü için ashaptan birkaç kişiyi de yanına alarak taziye ziyaretine gitmiş ve o çocuğun gönlünü almıştı. Çocuğun üzüntüsünü küçümsememiş, ona vakit ayırmıştı. Şimdi komşumuzun bir çocuğu var mı ya da yok mu onu bile bilmiyoruz." diyen Nevzat Bayhan, gıybet konusuna da değinerek Ramazan boyunca dahi olsa gıybetten uzak kalmak ve kendimizi nadasa çekmek gerektiğini belirtti. Müslüman bir kişinin oruç tutarken bütün azalarının oruç tutması ve tebessümün unutulmaması gerektiğini anlatan Bayhan, gülen insanın açmış bir çiçeği andırdığını söyledi.

"DARÜLACEZE ŞEFKATİN YERYÜZÜNDEKİ TEMSİLİ"
Darülaceze'nin giriş kapısının adının "Bab-ı Şefkat" olduğunu belirten Nevzat Bayhan, bu adın İkinci Abdülhamid Han'ın şefkat padişahı olmasından verilmiş olduğunu ve Abdülhamid'in Hareket Ordusu gelip saray kapısına dayandığında Müslüman kanı dökmek yerine tahtını terk etmeyi seçmesinin hatta canından vazgeçmesinin onun şefkat padişahı olduğunu net bir biçimde ortaya koyduğunu söyledi. "Yine bu şefkatli padişah döneminde Osmanlı bütün cephelerde savaşır ve hazinesi boş haldeyken kimsesizler Dersaadet'e akın etmeye başlamıştı ve geçinecek paraları yoktu. Sokaklarda yatan halkı gören Abdülhamid buna dayanamaz ve onlara muhteşem bir yer inşa etme ister. En güzel yeri düşündüklerinde bu yer Okmeydanı olarak belirlenir. Kendine ve hanedan ailesine ait ne kadar değerli eşyası ve malı varsa satarak masrafı temin eder. Alan ikiye bölünerek güney tarafı gayrimüslimlere, kuzey tarafı Müslümanlara ayrılır. İçinde bir cami, bir kilise ve bir havra inşa edilir. Bu mabedler halen kullanılıyor." diyen Bayhan, bu yapının bizim şefkat medeniyeti algımızın bir ifadesi olduğunun altını çizdi. Buna karşın Batı'nın din özgürlüğünü aynı biçimde tedarik etmekten çok uzak olduğunu anlatan Nevzat Bayhan, Batı medeniyetinin nefsanî, bizim medeniyetimizin ise gönül medeniyeti olduğunu ifade etti.

Aynı zamanda Şiir Derneği Başkanı olan Nevzat Bayhan'a şairlerin bir araya gelmesinde güçlükler olduğunu ve birbirlerini pek sevmediklerini söyleyerek bu kadar şairi bir araya getirmenin nasıl mümkün olduğu sorusunu yönelten Mehmet Nuri Yardım'a "Türkiye'nin bütün renklerini seviyoruz. Gökkuşağını herkes sever. Şiir Derneği de gökkuşağını oluşturuyor. En sağdan en sola varıncaya kadar bütün renklerin bulunduğu bir derneğiz. Bir ülkede romanlar şiir kitaplarından daha fazla satılıyorsa orada bir medeniyet kaygısı olmalı. Ama şiir kitapları hiç okunmuyorsa orada yeni bir medeniyetin doğmasına çalışılmalı ve gönül sarayları kurulmalı." cevabını verdi. Programın sonunda Fuar Genel Koordinatörü Osman Sarıköse, Türkiye Kitap ve Kültür Fuarını Beyazıt'a taşımak konusunda İBB Kültür A.Ş. Müdürü olduğu dönemlerde sarfettiği büyük çabalardan ötürü Nevzat Bayhan'a teşekkür etti.