Nimetullah AKAY

Nimetullah AKAY

Nasıl da Çabuk Geçti Bir Ömür

Nasıl da çabuk geçti bunca yıllar… Daha dün çocuktum. Hatıralarım taptaze… Bazen hayallerle kendimi avuttum. Bazen gaflete daldım, bazen uyanık yaşadım. Bir gölgelikte dinlenme misali geçti ömrüm. Durup geriye baktığım zaman, gözümün önünden geçip giden siluetlere bakar dururum. Rüya gibi geçen ömrümün yıllarına bakar, düşünür, düşünürüm…

İnsan unutur, insan nisyandan gelir… İnsan bu dünya hanına misafir olarak gelir. Ama kaç kişi misafirliğini bilir, kaç kişi kısacık dünya hayatını bitmeyecek sanır? Kaç kişi nereden geldiğini bilir, kaç kişi Rabbini tanır, kaç kişinin ise insanlık sıfatı silinir? Düşünürüm geçen yılları, hüzünlenirim, çünkü hakkını veremedim o yılların. Kaç yıl, kaç gün, kaç saat, kaç dakika benim oldu acaba o yaşadığım anların?..

Merak ederiz nice nesneleri. Ne yazık ki değerlendiremedik, hızla geçen seneleri. Meraklarımız hep heba oldu. Zamanlarımız gafletle berhava oldu. Nefsimiz rehberimiz oldu, bizi gezdirdi başıboş bir şekilde karanlık vadilerde. Hasret duyacağımız zamanları aradık her yerde. Ne yazık ki ömrümüzün geride kalan yılları serap oldu, malımız harab oldu…

Ey nefs-i pürheves! Artık bırak yakamı. Bırak da insanlığın aydınlık vadilerinde geçireyim ömrümün son anlarını. Bakınız hiç eksilmiyor göçler. Kervanlar ardı ardına gidiyor bu diyardan. Canlar ayrılıyor baki zannettiğimiz fani sıladan. Ağlamalar, sızlamalar olmuştur artık sıradan. Dönüş olmadı, olmayacak o gidilen yerlerden…

Tarih yazanlar da tarih oldu. Çocuklar genç, gençler ihtiyar oldu. Dünya yar olmadı aksine düşman oldu. Dünya ancak Yaratıcısına yar olanlara yar oldu, gülzâr oldu. Topraktan gelenler toprak, “ateşten geldim” diyenler şeytan oldu. Dünya inananlara zindan, inanmayanlara kısacık bir zaman için yalancı cinan oldu…

Uyan ey nefsim vakt-i seherde. O vakitte uyanık gönüller secdede, gaflet içinde olanlar yok ortada, acep nerede?.. Bütün mahlûkat uyanmada, hava-i nesimi imanlı gönüllerde. Sakın gaflete düşürme ey nefsim, seherde uyuyanlar uğrarmış derde…

Lazımdır her “insanım” diyene kuvvetli bir iman. İman ve ibadet olmazsa insan gerçek insan olamaz inan! Ey nefsim, vallahi ancak kurtarır insanı Kur’an ve Peygamber-i Zişan. Kim hayır gördü ki, ben göreyim dünyanın malından, makamından, zevk-ü sefasından?

La-yüsel değilsin ey nefs-i nadan. Mesulsün, sorumluluğun var bu dünya hayatından. Sakın kendini kandırma, her şeyi bilir, her şeyi görür, her şeyi işitir, her hareketini kaydeder O yüce Yaradan. Kurtulmak istiyorsan, Habibullah Muhammed’i rehber eyle, gitme şeytanın yolundan…

Ah nefsim! Ömür geçti, ölüm yaklaştı, sen ise halen bu dünyada hep kalacağını sanıyorsun. Daha dün birisini defnetmek için mezara gittik, biliyorsun. Sana demedim mi, “ey nefis sen de bir gün bu rahmetli gibi gideceksin bu diyardan”. Ölümü bütün canlılar tadacak, kimse kâm almaz bu fani dünyadan…

Hayfa ki, mahcubuz Rabbimize karşı… Bize verilen hesapsız nimetlerin, ihsanların karşılığını veremedik, kaybettik nefsimizle olan savaşı… Rabb-i Rahimimizin lütfu ve ihsanı da olmazsa, pişmanlıktan sele dönüşürdü, silemezdik gözlerimizdeki kanlı yaşı… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum