Mustafa İslamoğlu’na…

Bir zamanlar Yahudileşme Temayülü, Üç Muhammed, Yürek Devleti, Yürek Fethi, Hayatın Yeniden İnşası İçin, İman Risalesi gibi eserlerini büyük bir iştiyakla okumuş ve ne saklamalı, epey istifade etmiştim. Hatta Yürek Fethi’ndeki bir pasajı ikindi namazından önce okumuş ve onun te’siriyle kıldığım o namazın huşusunu hala içimde taşıyorum. Yine bir zamanlar her sabah kahvaltıda Hilal Tv’deki tefsir sohbetlerini izleyemeyi itiyat haline getirmiştim.

Bir yazarı sevmek okuduğumuz kitaplarının ve dinlediğimiz sohbetlerinin damağımızda bıraktığı tada bağlı olduğundan mezkûr kitaplarınızı zevkle okuduktan ve sohbetlerinizi muhabbetle dinledikten sonra Allah rızası için kalpten sevmiştim sizi. Ve o dönemlerde rikkatli bir hissiyat taşıyan her muhafazakar genç sizi sevmişti zaten. Ali Kırca’nın sunduğu “Siyaset Meydanı” programında yaptığınız konuşmadan dolayı sizi arkadaşlarla ayakta alkışlamış ve bazı arkadaşlar gözyaşlarına hakim olamamıştı. Ama hiçbir sevgi ebedi değildir çünkü sevgiye konu olan kişi o sevgiyi haketmiyordur artık.

Tezat düşünen zekaların kaderi, bu doğru. Ama bunu bir meslek haline getirmek doğru mu? Bir zamanlar merhum Bediüzzaman’ı yere göğe sığdıramayacaksın, sonra ona “müşrik” diyecek kadar ileri gideceksin. Bir zamanlar FETÖ elebaşı için "hepimiz F.G’nin ayakkabısı etmeyiz" diyeceksin, sonra onu yeryüzünün en cani kişisi ilan edeceksin. Bir zamanlar İmam-Hatipler için medhiye dizeceksin, sonra İmam-Hatipler “İşidçi” yetiştiriyor diyeceksin. Bir zamanlar sakal gibi adet olan bir sünnet-i seniyyeyi bile kıymetli göreceksin, sonra misvak, sakal, yetimlik gibi halleri küçümseyecek ve “Hadi babanı öldür yetim kal!” diyeceksin.

Bir zamanlar hadis külliyatlarımız için övgüler dizip kitaplarını onlarla süsleyeceksin, sonra “hadis usulu diye bir şey yoktur, hepsi uydurmadır” diyeceksin. Bir zamanlar Kur'an’daki mucizeler için “Allah koyduğu yasanın mahkumu değil, hakimidir” diyerek onları inkar eden modernistlere karşı çıkacaksın, sonra Hz. İsa’nın beşikte konuşma mucizesi için “beşikte konuşma düşünülümez, çünkü bu Allah’ın yasasına aykırıdır” diyeceksin.

Bir zamanlar "Hz. Adem’in yaratılışını merak edenler, Hz. İsa’nın babasız dünyaya gelişine baksın" diyeceksin, sonra Hz. Adem’in de bir babası vardır diyeceksin. Ve bütün bu tezatları kavl-i leyyin ile zât-ı âlilerinize ihtar eden müslüman kardeşlerini “uydurulmuş dinin maymunlaşmış mensupları” olarak tesmiye edeceksin…

Günlerdir Hz. Hatice validemiz hakkında sarfettiğiniz nahoş bir tabirden dolayı ortalık Mustafa Öztürk’ün tabiriyle 'çıfıt çarşısı’na dönmüş bir vaziyette. Biliyoruz, konuşmanızın içeriğinde hakaret kastı yoktu ve konuşmanız Hz. Peygamber’e (asm) atılan şehvet iftiralarına bir cevaptan ibaretti. Ama herşeye rağmen Hz. Hatice validemiz için kullandığınız tabir -sebebi ne olursa olsun- hoş değildi. Onun için çıkıp bir cümle ile “Evet merhume validemiz için kullandığım ifade şık değildi, keşke kullanmasaydım!” deseydiniz, büyük bir alicenaplık olur ve bu manasız tartışmalar da biterdi. Bunu yapmak çok mu zordu? Bilemiyoruz ama yapmadınız işte.      

Çendan, bugüne kadar yanlışını kabul edip özür dileyen muhafazakar bir kalem erbabı görmedim. Çoğunun görünürde tevazu kanatları yerlerde ama gerçekte takdis makamında kibirden yamaçlarından geçilmiyor. Yanılmayan, yanlış yapmayan, takdis edilmeye layık olan sadece Allah’tır oysa. Bu lanet olası tâlihi kırıp bir ilke imza atabilirsiniz. İnanın, bunu yapmak ciltler dolusu tefsir yazmaktan daha erdemli bir hareket olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
57 Yorum