Önceliklerimiz

Her asırdan ziyade bu zamanda insanların iktisadi ve siyasi mevzular ile zihinlerinin işgal edildiği, müslümanların daha fazla afaki ve içtimai mes’eleler ile ilgilendiği, nazarların evvelen ve bizzat saadet-i dünyeviyeye çevrildiği, dünyaya ait işlerin, uhrevi ve manevi vazifelere öncelendiği esefle müşahede edilmektedir...

İktisatsızlık, kanaatsızlık ve hırs sebebiyle bereketin kalkması, dünya işlerinin artması ve hayat şartlarının ağırlaşmasıyla, basit ve adi ihtiyaçlar en büyük ve en mühim dini mes’elelere tercih edildiği görülmektedir.

Avrupa medeniyetinin hayata galabesi, felsefi mes’elelerin zihinleri işgal etmesi, gelenek ve görenek belasının dört şeye olan ihtiyacı kırka iblağ etmesi, zaruri olmayan maişetin temini için vaktin mühim bir kısmının maddiyata ve malaniyata sarf edilmesiyle fikirler ve hisler, himmetler ve hizmetler parçalanıp bölünmektedir.

Ednaya ve ehvene tutunanların, a’layı ve ahseni ellerinden bırakmak zorunda kaldıkları bilinmektedir. Edna ile ziyade meşguliyet a’laya ait mensubiyeti zayıflattığı gibi, süfli zevklere teveccüh uhrevi vazifelerden alınan lezzetleri tahrip edip nefretkarane acılaştırdığı, gaflet ve dalalet perdelerinin iyice kalınlaştığı müşahede edilmektedir. Demek, şu asrın insanları ruh-u şeriata ters hareket etmektedir.

Hâlbuki “Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat; 51/56), gibi ayetler insanların Halık-ı Kâinatı tanımak ve iman etmek, ibadet ve itaat üzere yaratıldıklarını bildirmektedir.

Evet, nazarları öncelikle vazife-yi diniyeye ve neticesi olan saadet-i uhreviyeye çeviren Kur’an’ın dünyaya ikinci derecede önem verdiği, “Allah’ın sana verdiğinden (Onun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste, dünyadan da nasibini unutma” (Kasas 28; 77) gibi ayetlerden işitilmektedir.

Evlerinde oturan müminler ile malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden müminlerin bir olmadıkları, mücahidlerin derece bakımından diğerlerinden üstün kılındıkları (Nisa 4;95-96); iman edip hicret edenlerin, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenlerin, rütbe bakımından Allah katında diğerlerinden üstün tutulduklarına (Tevbe; 9/20) ayetlerde dikkat çekilmektedir.

Günümüzde müslümanların ise, farz mükellefiyetler yerine nafile amellere daha çok yöneldiği, nafile amelleri vacip ve farz derecesinde önemsediği bilinmektedir. Uhrevi vazifelerde ehemmiyet sıralamasını bilememek, en önemli mes’eleler yerine önemi daha az olan işlere yönelmeyi netice vermektedir...

Evet, iman nimetinden mahrum yaşayan insanlar her geçen gün artarken, su gibi zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan müslümanlar dünyada çoğalırken, evlenme imkânı olmayan gençler günahlarla içiçe yaşarken muhtaçlara himmet ve hakaik-i Kur’aniyeye hizmet gibi farz vazifeler yerine, şahsi kemalatı ve manevi füyuzatı takibe medar nafile ibadetlere teveccühün bir sıralama hatası olduğu değerlendirilmektedir...

Nurlu külliyatta geçen; “herkes gibi gayet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, maddî manevî füyuzat hislerimi feda etmeseydim, iman hizmetinde bu büyük ve manevî kuvveti kaybedecektim.” (T. Hayat, 687) gibi ifadeler iman ve Kur’an hizmetinde kendini düşünmemenin, maddi ve manevi füyuzat hislerini feda etmenin muvaffakiyet için mühim bir şart olarak ifade edilmektedir.

O halde farz ve vacip vazifelerin nafile ve mübah sayılan amellerden, sünnet bilinen ibadetlerin bid’at ve fasit işlerden tefrik edilebilmesi için müslümanların ilim ve hikmete vasıl olmaları gerekmektedir...

Evet ilim; “salih amellerin tercihinde öncelikli olanı olmayandan, üstün olanı fazileti az olandan, farz ve vacib olanı nafile ve mübah olandan, sünnet ve sahih olanı bid’at ve fasit olandan ayıran, her amelin kıymetini takdir ve tespit eden mümeyyiz bir vasıf olarak tarif edilmektedir...”

Elhasıl; dünya ukba denkleminde öncelik sıralamasını düzeltebilmek için İslami vazifeler silsilesindeki önem sıralamasını iyi bilmek, ilim ve hikmet ile iradeyi takviye etmek iktiza etmektedir. Dünyada huzur, ahiret adına nur arayan müslümanların, farziyat ve zaruriyata dair vazifeleri tahsiniyat hükmündeki amellerden ayırmaları gerekmektedir. Öncelikli ve önemli olan işleri gündemlerinin ilk satırına yazmaları istenmektedir...

İlim ve hikmet ile hakikate giden, Hak’kın rızasını talep eden müminler, hakikat silsilesinde asıl ile füru, farz ile sünnet farkını bilirler. Öncelikli vazifelere göre hareket ederler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum