Münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar, hâlbuki O, hîlelerini başlarına geçirendir

Münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar, hâlbuki O, hîlelerini başlarına geçirendir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 141-143. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

141-Onlar (o münâfıklar öyle kimselerdir) ki, sizi gözetliyorlar; bu yüzden size Allah’dan bir fetih (bir zafer nasîb) olursa: “(Biz de) sizinle berâber değil miydik? (Bize de ganîmet verin!)” derler; fakat kâfirlere bir (zafer) nasîb olursa (onlara da): “Size galib gelmedik mi (sizi öldürme imkânına sâhib olup da kendi hâlinize bırakmadık mı)? Hem mü’minleri sizden men‘ etmedik mi?” derler. Artık Allah, kıyâmet günü aranızda hüküm verecektir. Ve Allah, kâfirlere mü’minler aleyhinde (kalıcı bir galibiyete) aslâ bir yol vermeyecektir.

142-Şüphesiz ki münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar; hâlbuki O, onları aldatan (hîlelerini başlarına geçiren)dir. Hem (onlar) namaza kalktıkları zaman tenbel tenbel kalkarlar; (*) insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak pek az anarlar.

143-(O münâfıklar) bunun (îmanla küfrün) arasında bocalayıp duranlardır. Ne onlara (mü’minlere), ne de bunlara (kâfirlere mensubdurlar)! Artık Allah kimi (kendi küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, o takdirde onun (kurtulması) için aslâ bir yol bulamazsın!

(*)“Ey sersem nefsim! Acabâ şu vazîfe-i ubûdiyet (kulluk vazîfesi olan namaz) netîcesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Hâlbuki bir adam sana birkaç para verse veyâhut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz (yılmadan) çalışırsın. (...) Acabâ hulfü’l-va‘d (sözünde durmamak), hakkında muhâl (imkânsız) olan bir Zât, Cennet gibi bir ücreti ve saâdet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va‘d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazîfede seni istihdâm etse (çalıştırsa); sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi (başdan savma) veya usançla, yarım yamalak hizmetinle, onu va‘dinde ittiham ve hediyesini istihfâf etsen (hafîfe alsan), pek şiddetli bir te’dîbe (cezâya) ve dehşetli bir ta‘zîbe (azâba) müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz (usanmadan) hizmet ettiğin hâlde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı (korkusu), en hafif ve latif (hoş) bir hizmet (olan namaz) için sana gayret vermiyor mu?” (Sözler, 21. Söz, 93)