Muhammed Emin ŞÜKRÎ

Muhammed Emin ŞÜKRÎ

Sevmese niye varetsindi seni?

Yolun doğrusunu bilemem. Çünkü yolun kendisiyim. Seçtiğim yol oluyor. Adımlarımla yol yapılıyor. Gidersem benim. Gitmezsem yine benim. Yol benim. O yüzden bana her yol doğru oluyor. Yolun doğrusunu tayin edebilecek ben değilim. Benim dışımda birisi bana doğru yolu göstermeli. Olabileceğim her ihtimali bilmeli. Sapakları görmeli. Düşebileceğim çukurlara vâkıf olmalı. Zamandan aşkın. Mekandan münezzeh. Ezelî. Sonra ancak O bana söyleyebilir: Doğru yol neresidir? Evet. Âşıkların âşık olması lazım yolun doğrusunu görebilmeleri için. Çünkü Mâşuk ile bilinecek doğrusu yolun. Geometride nokta gibi. Yalnızken sonsuz sayıda doğru geçebilir üzerinden. Ama ikincisiyle yolu 'bir' olur. Başka ol(a)maz. Bana benden öte nokta lazım o yüzden. Yolumun sabitlenmesi için ikincimin de sabitlenmesine ihtiyacım var. Aşk bundan başka ne?

Âlemlerin Rabbine hamdederek başlayan Fatiha biterken 'sırat-ı müstakîme hidayet dilemeyi' öğretiyor. Görebilirsen bunda da nice hikmetler var. Bak, birincisi, 'Âlemler Rabbi' gösterebilir ancak yolun doğrusunu. Çünkü O 'Âlemler Rabbi.' Bütün âlemlerin Rabbi. Ve cümle ihtimaller ilminde mevcut. Sen olabilmenin her şeklini biliyor. O yüzden şeriatıyla varlığını hıfzediyor. Vahyini dinlersen kötü ihtimaller arkada kalacak. Seçilmemiş olacak. Ne gazap edilmişlerin içine düşersin ne de dalalete düşenlerin. el-Muhît O. İlmiyle de isimleriyle de kuşatıyor herşeyi. Herşey herbir vechesinden fethedilmiş. Cepheleri tutulmuş. Kaleleri zaptedilmiş. Zaten hepsini varlığa getiren O. Durduran O. Yolun doğrusunu dileneceksen, işte, dilenecek ancak Odur. Ve ancak bütün âlemlere Rab olabilenden doğru yol dilenir. Çünkü doğru herşeyi kapsar.

Hikmeti tayin etmek hakikati bilmekle mümkündür. Küllüne hâkim olmayan künhüne vâkıf olamaz. Hükmü hakikate uygun düşmez. Bir olan Allah'ı vehmen parçalara ayıranlar nasıl doğruyu bulacaklar? Yapbozun parçaları onlara nasıl bütündeki yerlerini söyleyecek? Şirkten hidayet umanın haline şaşırılmaz mı ey âşık? Onlar haritayı unufak ettikten sonra varakparelerden gitmeleri gereken yönü tayine çalışıyorlar. İslam ise "Böyle olmaz!" diyor. "Böyle olmaz. Doğruyu arıyorsan bütüne talipsin demektir. Bütüne talipsen Bütüne Sahip Olan'ı arıyorsun demektir. Bütüne Sahip Olan'sa ancak el-Vahid'dir." Şirkten hakikate yol arayanlar çün sebep aldanmıştır arkadaşım. Ya gazaba uğramışlardır yahut da dalalete sapmışlardır. "Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz!" makamına varamadan çöllerinde kaybolmuşlardır.

Biricik Rabbimiz, Âlemler Sahibimiz, Herşeyi Her Vechesinden Kuşatan el-Muhît'imiz, çokça dua edelim de, doğru yolu göstersin bize. Umudumuz büyük. Umudumuz bizden değil çünkü. Umudumuz Ondan. Onun şânından. Allah'ın rahmetinden ümit kesmek caiz değildir. Fakat nefsimizden ümit kesebiliriz. Ancak Ona ibadet edip ancak Ondan yardım dilersek rahmeti elbet yâr olur bize. Yokluğun karanlıkları par par varolur bize. el-Amân. el-Amân. el-Amân. Ancak Ona ibadet etmeyenler gazabına uğrar. Ancak Ondan yardım dilemeyenler de dalalete sapar. Demek imtihanımız tek boyutta yaşanmıyor. İbadetimizi tevhid ettiğimiz gibi istianemizi de tevhid edebilmeliyiz. Ondan yardım dilemekse, Ona ibadet etmek kadar, şeriatından öğrenilir. Aleyhissalatuvesselam Efendimizden dinlenilir. Eğer Rahman ve Rahim olmasaydı bize bunca lütf u ihsanı neden etsindi? Neden yokken varlığa getirsindi a? 'Âlemler Rabbi'ne hamdet. Çünkü 'Âlemler'in varlığı rahmetinin bizzat delilidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.