Mevziler kaybedilirken

Bediüzzaman Hazretleri çileli ömrünün sonunda hayata veda etti.
Cumhuriyet öncesi, harici sıkıntılarla… Cumhuriyet döneminden sonra “dahili” sıkıntılarla  boğuştu..
Üstad, kendisine eziyet ettirenlere lahikalarda hep “gizli komitacılar” diyerek ipucu veriyordu.
Komitacılık “İttihat” döneminde kendinden sözettirir.
Aslında, İttihat ve Terakki Devleti’ni komitacı devlet olarak tanımlamak yanlış olmaz.
Devlet yönetimi, esas olarak üç kişinin tekelindeydi:
Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa…

Komite gerektiğinde kanunları hiçe sayarak gizli açık şiddete bile başvurmaktan çekinmedi.
Neden? Çünkü iktidarlarını bu şekilde sürdürmeyi bir hak olarak görüyorlardı.
İttihat Terakki demek, gizlilik demekti… Silahlı fedai teşkilatı demekti. Hatta cemiyetin kendi mahkemesi vardı, ölüm cezası dahi, infaz bile ettirecek gücü kendinde görüyorlardı.
Bab-ı Ali baskınını kim unatabilir? Bu baskından sonra devletin mutlak hakimi oldular. Yetmedi, devletin yetkilerini bile gasp ettiler.
Osmanlı Devletinin sonuydu bu hareket.

Ya Cumhuriyet’ten sonra?
Zaten Cumhuriyet bir anlamda “ittihatçı” yöntemle ilan edildi.
Yazar Mehmet Doğan, Umran Dergisi’nde (2008) şöyle yazar:
“İttihatçı, komitacı yöntemler, Cumhuriyet’in bütün dönemlerine açık veya gizli damgasını vurmuştur. Halkın yönetimde söz sahibi olduğu 1950’den sonra arkaplandan zaman zaman darbelerle ön plana çıkan ittihatçı, komitacı zihniyet, ancak dış dünyanın baskıları sonucu tekrar mevzilerine çekilebilmiştir. Bu mevzilerden sivil iktidara atışa devam edildiğini elbette söylemeye gerek yoktur.”(a.g.d.)

“Komitacı yöntemler, zaman meşruiyet zemini anayasa ve kanunlarla tanzim edilerek sürdürülmeye çalışılmıştır. Bu maksatla darbeciler tarafından 1960’da, 1980’de anayasalar hazırlanmış, malum zihniyetin sürdürülebilirliği için özel mekanizmalara vücut verilmiştir.”

Ergenekon iddialarına bakın “gizli komitacıları” göreceksiniz.
Zaten “Ayışığı, Yakamoz, Sarıkız, Kafes” ve “Balyoz” harekat planları bunun en bariz göstergesi.
Şimdi “muvazzaf”lar bu senaryoları inkar ediyor, “kağıt parçası” diyerek küçümsüyor.
TSK içinde yuvalanmış “çete”yi inkar ediyor, hazımsızlık örneği sergiliyorlar.
Televizyon programlarına çıkarak masayı yumrukluyorlar. Konuşurken, gözbebekleri yuvalarından çıkacakmış gibi oluyor ve gazetecileri paylıyorlar.
Çünkü, yavaş yavaş devlet iradesi ellerinden kayıp gidiyor. Türkiye’nin kabuk değiştirdiği gerçeğini kabul edemiyorlar.
Muvazzaf komitacılar kabul etse de, etmese de “mevzi”leri teker teker kaybediyorlar.
Sabah ola, hayrola!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum