Merve KAVAKÇI İSLAM

Merve KAVAKÇI İSLAM

Mevlid’i içselleştirebilmek ders çıkartabilmek

Bir Mevlid Kandili’ni daha idrak ettik. İki cihan serveri, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Aleyhisselatu ve Selam’ın dünyaya teşrifini kutladık. Kalp kıblede, başlar aşağıda, eller göğe açılmış Rabb’e yakardık. Sağlık, selamet, afiyet ve bilinç için.

İlk üçü bir tarafa sonuncusunun artması, temeli kuvvetli değilse kuvvetlendirilmesi, ağaçlardan ormanı görecek halimiz kalmadı da dallar arasında kaybolduğumuzu düşünüyorsak bir an önce bir düzlüğe, oradan bir tepeye kendimizi atıp bütünü görebilmekliğimiz için. Çünkü dünya bir oyun ve boş şeylerden ibaret. İlk üçte de bir istikrarsızlık yaşıyorsanız, bata çıka yürüyorsanız vay halinize ki ne vay. Oydu buydu, oldu da olmadının peşinde sürüklendiğinizi olmanız gereken yerden epeyi bir uzaklaşana kadar fark etmeyebilirsiniz.

Bir anlık idrak ile dönüp bakınca da veryansın ederken bulursunuz kendinizi. Yıkanacak bir deniz, ruhunuzu bedeninizden de öte temizleyecek bir okyanus arar durursunuz. Dirilişi yeniden yaşamak için sabırsızlanırsınız. Mevlid işte bu dirilişin özetidir. Mevlid arınmadır. Reformdur. Değişimdir. Mevlid yarının umuda binaen bakışı, dünün teslimiyetle kabulüdür. Mevlid imkansızın muktedirlik yolundaki hikayesinin ta kendisidir. Bir ayettir. Bir örnektir. Delildir. Geçmişin delili, geleceğin habercisidir Mevlid. Bu bilinç ve anlayış içinde idrak etmeye çalıştık bu önemli geceyi, Rabbim gayretlerimizi kabul buyursun. Eksiklerimizi tamamlayarak indine çıkarsın. Bizi Mevlid’siz bırakmasın. Onu kendi mevlidimize vesile kılmaya devam etsin...

Ne acıdır ki bu topraklarda çok değil, sadece üç sene önce Mevlid’in varlığından rahatsız olup muhtıralar yazdıranlar oldu. Göğüslerini gere gere büyük bir iş becermiş gibi kasılanlar oldu. Küçücük masum yavrulardan hiddetlerinin acısını çıkartanlar oldu. Oldu da ne oldu? Onun mucizevi değerini mi eksilttiler? Bu ülke insanının Mevlid’e olan bağlılığından bir şey mi kopardılar? Ona yaklaşımını mı zedelediler? Hayır. Hayır. Hayır. Bilakis tepkilerine tepki topladılar. Cahilliklerini, bu ülke gerçeklerinden uzaklıklarını içlerini kavuran kine kurban ettiler. Toplumsal kopukluklarını ifşa ettiler.

İşte olay tam da burada kilitleniyor. Mevlid, bu tartışmada sembolik bir değere indirgenirse sorunun özünde yatan sosyal yabancılaşma daha da bariz olarak görülüyor. Bundan kasıt içinden çıkılan, içinde yaşanan topluma mesafeleşme, geldiğin yerden uzaklaşmadır. İnkar vardır temelinde, istikrarlı bir inat vardır.
Varsayımcılık kadar bencillik de mevcuttur. O kafada Mevlid bir yere oturmuştur. Sabittir. Değişkenlikten uzaktır. Bu konumlandırma tartışmaya, sorgulamaya açık da değildir. Mevlid, güya, yeniden inşa edilmiş, olduğu değil olması gerektiği yere yerleştirilmiştir. Bu yer fonksiyoneldir. Bir işlevi, görevi, beklenen sonuçları vardır. Amaç anlamaya çalışmak değil, anlatmaktır. Bunu onu aracı kılarak yapmaktır. Mevlid bahanedir yani. Amaç bağcıyı dövmekte sabitlenir. Ama işte ilginçtir, araç gereç gibi muamele gören Mevlid’in gücü hafife alınır, bu noktada. Oysa o tahminin aksine ritüelden öte bir muhtevaya sahiptir. Semboldür. Özettir. Büyük resmin küçük kafalardaki minyatürüdür sanki. Mevlid’den içeru bir Mevlid vardır yani.

İşte bu gerçeği inkar edegelmiştir bir kesim bu ülkede. Bunları, 28 Şubat’ı, bin yıllık yörüngesini, 27 Nisan’ı ve ötesini Pazar günü Hilal tv’de Sevgili Sibel Eraslan ve Resul Tosun beyle Hasılı Kelam’da konuşacağız inşaallah. Bekleriz.

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.