Mustafa ÖZCAN
Mevlana'dan Bediüzzaman'a yansımalar *
Mahmut Sami Ramazanoğlu'nun son fotoğraflarına baktığınızda onu adeta bir iskelet yani bir et ve kemik yığını olarak görürsünüz. 30 ve üzerinde bir kiloya sahip olmalıdır. Bir yaştan sonra onların gıdaları manevi sayılır. Süzülmüşler ve adeta bir dirhem iki çekirdek kalmışlardır. Bunun nedeni elbette riyazatlarıdır. Bir nevi perhiz. Bir deri bir kemik vaziyette dünyada kazandıklarını ona iade etmişlerdir. Öbür dünyaya borçlu gitmemişlerdir.
Ahir ömründe Mevlana'nın kumral sakalına kırlar düşmüştü. Önüne eğilmiş gibi yürüyordu. Adeta vücudu tekellüfsüz bir biçimde tevazu haline bürünmüştü. Mücessem bir tevazu abidesi idi. Yaptığı mütemadi riyazetlerden bünyesi çok zayıf ve bitap düşmüştü. Hatta bir gün hamamda iken zayıf vücuduna nazar kılmış, acıyarak bakmış ve "Bütün ömrümde kimseden utanmamıştım; fakat bugün bu zayıf ve çelimsiz vücudumdan utanıyorum..." demiştir (Asaf Halet Çelebi, Mevlana ve Mevlevilik, S. 48).
Bediüzzaman da son günlerinde adeta Mevlana'dan yansımaları yaşamıştır. Cenazesini yıkayan Molla Abdulhamid 36 kiloya düşmüş olduğunu fark etmiştir. Adeta dünyayı dünyaya iade ederek aramızdan ayrılmıştır.
Kısaca bu yüce zevat dünyadan ödünç aldıklarını gitmeden dünyaya geri vermişlerdir. Mevlana ile Bediüzzaman arasında çok yönlü münasebetler bulunmaktadır. Mevlana eserlerini Farsça ve Türkçe olarak vermiştir. 7 nasihat veya vaazından müteşekkil bulunan Mecalis-i Seb'a'sı ise Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Lakin bu eserinin Türkçesi kaybolmuş geriye sadece Farsça çevirisi kalmıştır. Bediüzzaman ise eserlerini Türkçe ve Arapça olarak ele almıştır. Mevlana'nın eserleri sünuhat yani içe doğuş veya doğaçlama şeklindedir. Gönülden gönle akmıştır. Hiçbir zorlama yoktur. Gönle doğduğu gibi lisanına akmıştır.
Bediüzzaman ile Mevlana arasındaki birçok ortak noktadan birisi de kitab-ı kainat olan tabiata olan bakış açılarıdır. Tabiata ilgi ve düşkünlükleridir (Asaf Halet Çelebi, Mevlana ve Mevlevilik,s: 58). Bilindiği gibi kitabullahın birisi kitab-ı mestur yani satırlara dökülen Kur'an diğeri de kitab-ı manzurdur yani kainata nakşedilmiş olan kitab-ı kainattır.
Ahiret insanı olan bu insanların temel özellikleri, kainatla ve dünyanın öteki yüzü olan ahiretle barışık yaşamalarıdır. Dünyaya çivi çakma niyetleri yoktur. Bu iki dünya arasında ayrılık gayrılık bulunmaz. Var diyen anakronik bir düzlemde yaşar. İnkara sapmıştır. Beriki ve öteki dünyalar birbirinin devamı ve uzantısıdır. Bundan dolayı Mevlana ölümü iştiyakla ve sevinçle karşılamıştır. Mevlana'nın tasavvufunda ahenk ve estetik de vardır. Bunlar kainattaki ahenkten süzülmüştür.
Mevlana lisan-ı hal ve kal ile öteye göç arzunu şöyle dile getirmiştir:
Ey aşıkan ey aşıkan! Hengam-ı göç est ez cihan!
Ey aşıklar, ey aşıklar! Vakit cihandan demir alma vaktidir...
* Konya ziyareti (26-27-28 Eylül 2025 tarihleri arası) münasebetiyle yazılmıştır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.