Mesuliyet bilinci

Bediüzzaman hazretleri, Kevser-i Kur’anî havuzundan süzülen şahs-ı manevî müessesesinin azim kazançlarından faydalanmak için, İhlâs Risalesi’nin bir haşiyesinde, nur talebelerini, şahsiyet ve enaniyetlerini o havuzda eritmeye davet etmektedir. Bu da demektir ki, şahsiyet ve enaniyetini ön plana alarak hizmet yaptığını zannedenler azim hasaret içindedirler. Bu ön şartlar, nur talebelerine çok ağır ve önemli mesuliyetler yüklemekte; neticesi ve meyvesi de bir o kadar azim olmaktadır.

Nur talebeleri hangi gruptan olursa olsun, mezkûr prensipler çerçevesinde mesuliyet bilinci içinde hareket etmek zorundadırlar. Aksi takdirde sahte şeyhler gibi, şahsiyet ve enaniyet virüsleri ağır basacağından, aslî görevlerinin dışında çok yanlış işlerle iştigal edebilirler. Bu bağlamda en şe’ni icraatları birbirini tenkit edip saye şevklerini kırmak olacaktır. Hele bu sorumsuzca tenkit cürümlerini sosyal medyada yayınlayarak hariçteki hasımların iştihalarını kabartacaklardır. Bunun en bariz örneklerini sosyal medyada rastladığım “Nurcular taht kavgasına girişti” gibi ifadelerle haksız eleştiriler yapanlarda gördüm ve oldukça üzüldüm. Bunları böyle konuşturanlar bunun vebalini de taşımakla mükellef bir durumla karşı karşıya kalacaklardır.

Diğer taraftan “Nur Talebesi” olmanın şartları içinde herhangi bir şahsiyetin seçkin ve mümeyyiz olması; ya da ayrıcalıklı olması gibi unsurlar yoktur. Hele ilmî enaniyet veya nüfuslu olmak bağlamında hususi ayrıcalıklar da yoktur. Peki, ne vardır? Her şeyden önce ihlas düsturlarını massedip; bunları fiiliyatına aksettirmek gerekir. Eğer bunu yapamıyorsak; yani İhlâs Risalesi’nde bütün unsurları ayrıntılarıyla tespit edilen hakikatlerin künhüne vakıf olamıyorsak, o zaman şahsiyet ve enaniyet damarları kabarır ve kardeşlerimizi tenkit etme gibi sari illetlere duçar oluruz.

Bediüzzaman hazretleri, “Ey kardeşlerim, dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Herbir saatiniz, bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir. Biliniz ki, elinizden kaçmasın” diyerek bizi enfüsi dairede nefsimizi terbiye edip, muhtaç olanlara iman hakikatlerini tebliğ etmeye ve hizmete teşvik etmiyor mu? Bizim vazife-i asliyemiz Allah rızası için muhtaç olanlara iman hakikatlerini tebliği etmek değil mi? Aman kardeşlerim, sakın sakın, aramızdaki bir takım küçük farklılıklar bizi birbirimizi haksız tenkite sevk etmesin. Biz her yaptığımız işte, mümessili olduğumuz azim davanın düsturlarına göre davranışlarımızı ayarlamakla mükellefiz. Bağımsız, ferdi hareket ederek keyfemayeşa hareket edemeyiz.

Yukarıda mezkûr olan mesuliyet bilinciyle hareket etmeyip şahsî arzularımızın tatmini bağlamında hareket ederek, mahrem olması gereken bir takım sözleri veya fiiliyatı uluorta sosyal medyada alenî bir şekilde ifşa edersek, 10. Lem’adaki şefkat tokatlarından birine maruz kalma riskiyle karşılaşabiliriz.

Bendeniz Risale-i Nurları 70’li yıllarda tanıdım. O zamanlar sayımız azdı. Yani kemmiyet az; keyfiyet fazlaydı. Kardeşlerimizin arasında son derece samimi bir uhuvvet ve tesanüd vardı. Kardeşlerimizi görmediğimizde rahatsız olurduk; arar sorardık. Şimdi öyle mi; ölsek arayıp soran yok; yani kemmiyet arttı; keyfiyet azaldı. Diğer bir ifadeyle sayı çoğaldı ama kalite azaldı. Yanlış anlaşılmasın bunu kendim için de diyorum; ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim; ancak en azından hangi gruptan olursa olsun hiçbir nur talebesini, isim zikrederek, alenî olarak sosyal medya gibi anında yayılan bir arenada ifşa etme huyuna sahip değilim. Bendeniz elimden geldiğince fikirlerimi Risale-i Nur çerçevesinde beyan etmeye çalışıyorum. Kendimi hiçbir kimseden üstün görme huyum da yok Elhamdülillah. Kardeşlerimiz de böyle düşünmekle mükelleftir. Haddimizi aşmak bizlere yakışmaz. Mehmet Akif merhumun dediği gibi, “Bir insan iki şeyi çok iyi bilmelidir; biri haddini, diğeri hesabını…” Ben hesabımı pek bilemedim ama haddimi bilirim. Tasannu ve riyadan Allah’a sığınırım…

Rabbim tüm nur talebeleri ve mümin; Müslüman kardeşlerimizin kalplerini birbirine rapteylesin. Kalplerimize ve ruhlarımıza inşirah, meserret ve ülfet ihsan etsin. İhlâs düsturlarını sadece okumakla kalmayıp tatbikata geçirmemizi nasip eylesin. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum