Mehmed Kırkıncı Hocanın, aleyhinde konuşan adama davranışına çok şaşırdım
Merhum Mehmed Kırkıncı Hocaefendi‘nin yanında Arapça ve İslami ilimler tahsil eden Musa Şekerci hocamızla yaptığımız röportajın dördüncü bölümü…
Salih Okur/cevaplar.org
Hacı Musa ağabey çok zeki bir insandı. Çok farklı bir insandı. Bir kaç sene hacca götürme işi yaptı. Ankara’dan getirdiği otobüslerle Erzurum’dan insanları hacca götürürdü. Gidip gelenler hep onun sabrından bahsederlerdi. “Hacı Musa’daki sabır daha dünyadaki kimsede yok” derlerdi.
Gerçekten her şeye karşı sabırlı, akıllı, kemâlli, işini bilen bir adam. Söz söylemesini bilen bir adam. Kimin yanında nasıl konuşması gerektiğini bilen bir adam. Oturaklı bir adam. Etrafına insan toplamasını beceren bir adam.
Hacı Musa öldükten sonra Sakıp Efendi’nin oğlu ve eski bakan Rıfkı Danışman‘a demişler ki; “Neden Erzurum’a gelmiyorsun?”
“Hacı Musa mı var ki gelem” demiş. Düşün Rıfkı Danışman bakan idi. Hacı Musa abi ile istişare ederek hareket ediyordu, o kadar Rıfkı Danışman onun fikirlerine ehemmiyet verirdi.
(Musa Şekerci hoca)
Hacı Musa vefat ettiğinde merhum Abdülbaki Sünnetçi hoca ile onu yıkadık. Fatih yurdunun altında, bodrum katta yıkıyoruz. Hocam yerinde duramıyor. Oradan oraya yürüyor. Biz yıkadığımız müddetçe o böyle yürüdü, gitti, geldi.
Oradan aldık, cenazeyi eve götürdük. Tabii eve kim girecek, mahremiyet dolayısıyla ben gireceğim. Odanın ortasına koydum, yüzünü açtım. Hocam geldi, tam karşısına oturdu. Bacıları vesaire geldi. Ağlayan ağlayana.
Allah’ın hikmeti orada bir şeye şahit oldum; hanımı ağlamadı. “Yahu susun, susun. Peygamber de ölmüş” dedi.
(Musa Ķırkıncı ve Rıfkı Danışman)
Kırkıncı Hocam yerinde duramıyordu. Hocamın öyle ağladığını bir daha görmedim ben. Karşısında böyle oturdu, ağladı, ağladı, ağladı. Gözyaşları ceyhun oldu. Bize de “maddi hayatımın yüzde yetmişi Hacı Musa ile gitti” dedi.
İNAM HOCAM
Rahmetli İnam hocamın Kırkıncı hocama çok teslimiyeti vardı. Mesela bir meselede biz talebeler olarak onun anlayışının tam tersinde bir fikir beyan ediyoruz. O anda Kırkıncı hocam da sükût halinde. Dönüp hocama diyor ki; “sen de böyle mi diyirsen?” Hocam da “Evet, ben de öyle diyirem” diyor. Bunun üzere İnam hoca; “Ehh öyleyse mesele yok” diyor. İnam hocanın sarf ve nahivi çok iyiydi. Feraiz ilmini de güzel bilirdi.
(İnam Hocaefendi)
HACI İSHAK’IN BİR RÜYASI
Bir zaman, Hacı İshak Efendi, Kırkıncı hocamın yanına gelip cami imamlarını şikayet ediyor; “hocam bunlar niye şapka giyiyorlar.” O zamanlar çoğu hoca da ve bizler gibi medrese talebeleri de şapka giyerdik. Hocam kalpak giyerdi, şapka giymezdi.
Hacı İshak böyle şikayet edince hocam; “Hacı İshak, sen imamlara karışma” diyor. Tabii bu Hacı İshak, durur mu, yine gelip gelip arada söylüyor, hocam da aynı şekilde cevap veriyor.
Bir gün hocamın yanına geliyor diyor ki; “hocam bana sor ki ne oldu?” O da “ne oldu Hacı İshak” diyor. Hacı İshak da; “Bu gece Peygamber Efendimizi aleyhissalatu vesselam rüyada gördüm. Bir tane büyükçe bir cübbe giymiş, cübbenin her iki kanadını da açmış. Hocam o şapkalı imamlar hep o cübbenin altındaydı” diyor. Hocam da “ya Hacı İshak, ben sana demedim mi sen bunlarla uğraşma” demiş.
Bizim şapkayı terk etmemiz de şöyle oldu; Taşmescid medresesinden kalkıp Kümbet’e derse geliyoruz. Bir gün Ankara’dan bir ağabey gelmiş, şoför zannedersem. Kümbet’in penceresinden dışarıyı seyrediyormuş. Biz de Kümbet’e girerken şapkalarımızı çıkardık, takkelerimizi taktık, içeri girdik.
Dersimiz bitince o zat dedi ki; “hocam, bu gençler dışarıdan gelirken ben pencereden gördüm. Şapkalar başlarındaydı. Sizi ziyarete gelen misafirler zannettim. Geldiler ki meğer bunlar talebeymiş. Şapkanın bunlarda ne işi var” dedi.
Hocam; “haklısın. Ben bunlara örtmeyin diyorum ama bunlar yine örtüyorlar” dedi. Biz talebeler olarak donduk. Çünkü o zamana kadar hocam bize “şapka örtmeyin” filan demediydi. Hemen şöyle bir şerh yaptı; “Benim başıma şapka örtmemem, siz de örtmeyin demektir.”
(Hacı İshak Efendi ve Mehmed Kırkıncı Hoca)
Ben dedim; “hocam etraftan bir şey diyecek olurlarsa. Çünkü yakın köylüler diyorlar ki; “başı açık talebeyi kim görmüş.” Dedi ki; “O zaman suçu bana atın. Hocam bize öyle dedi deyin.” Bunun üzerine şapkamı ilk bulduğum çöp bidonuna attım. Ondan sonra da bir daha şapkaya elimizi sürmedik.
“HOCAMI O IRMAĞA BENZETTİM”
Ben 1973’de Sakarya’ya Kur’an Kursu hocası olarak gönderildim. Kurs şehirden 8 kilometre dışardaydı. Sabah minübüse binip kursa gidiyordum, öğlen dönüyordum. Eski Sakarya köprüsü üzerinden geçiyordum. O Sakarya nehri derin ve durgun akıyordu. İlk başlarda hangi tarafa aktığını anlayamadım. Suyun dibi filan görünmüyor. Ben o gün hocamı o suya benzettim.
Mehmed Kırkıncı Hocam öyle bir ırmak ki, ona gelen her şeyi içinde hallediyor. Yani hazmediyor, sabrediyor, tahammül ediyor.
Birisi vardı, hocam vesilesi ile içinde bulunduğu bataklıktan çıkmış, İslami hayata başlamıştı. Hocamın onun üzerinde çok emeği vardı. Buna rağmen bir süre sonra siyasi meseleler yüzünden hocama cephe aldı ve aleyhinde konuşmaya başladı. Hatta “keşke bu kulaklarım sağır olsaydı da, Kırkıncı Hocayı dinlemeseydim” diyecek kadar ileri gitti. Hocam bunları işitmesine rağmen tek kelimeyle cevap vermedi, olgunlukla karşıladı.
Bir gün sabahleyin biz Kümbet’te iken baktım o zat geliyor; “Hemen uzandım, Hocam … ağabey geliyor” dedim. “Al içeri” dedi. Geldi içeri aldım. Hocam ayağa kalktı. Hocam buna öyle bir sarıldı ki, sanki ondan hiçbir şey duymamış, hiç bir şey işitmemiş gibi sarıldı, sarıldı. Sonra altındaki minderi onun altına attı. O da onun altına attı. Sonunda hocam minderini onun altına verdi. Ben hocama başka bir minder getirdim. Ona çay içirdi, iltifatlar etti. Sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandı. Sonra giderken kapıya kadar uğurladı. Ben o gün hocamın o davranışını hiç unutamıyorum.
-Son-
Kırkıncı Hoca İslam âlimi olduğu kadar, insan mühendisiydi
Kırkıncı Hocanın babası: Benim oğlum evliya, evliya, siz anlayamıyorsunuz
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.