Mehdiyet meselesi

Mehdilik meselesi gerek siyasi ve gerekse itikadî alanda zaman zaman dile getirilir. Gündeme geldikçe sosyal medyada da hemen herkes lehte-aleyhte yorum yapar. Bu normal bir şeydir. İsteyen istediği yerde ve zamanda fikrini açıklayabilir.

Mehdiyyet meselesini ansiklopedik biçimde tekrarlayacak değilim. Bu konuda yeteri kadar belge ve malzeme var zaten. İslamiyet öncesi semavî dinlerde ve kültürlerde bile inanılan, tartışılan bir konudur. Kastımız mehdilik olgusunu havsalası almayınca veya bir takım cemaatlerin, tarikatların ve akımların kendi liderini, şeyhini, hocasını, reisini mehdi ilan edince Mehdiyyet'in hurafeymiş gibi algılanmasına; yanlış adreslere bakarak saçma bir inanç, sapık bir itikad sayılmasına dikkat çekmektir.

Sadede gelecek olursak, İsra suresinde Resulullah efendimizin (asm) Mirac mucizesinden bahsedilirken, "Ayetlerimizden biri kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. (İsra,1)" ayetini hepimiz biliriz. Bu ayette dikkat çeken iki nokta var. Mekke'den Kudüs'e olan gece yolculuğu anlamına gelen İsra mucizesi ayette zikredilmişken, Kudüs'ten Kab-ı Kavseyn'e giden uruç, yükselme yani Miraç bölümü açıkça zikredilmemiştir. Biz bu safhanın teferruatını hadis-i şeriflerden öğreniyoruz. Buna göre İsra bölümü, Nassça sabit olduğu için bu mucizeye iman etmek farzdır, inkarı küfre düşürür. Ancak her insanın havsalası almayacağı için inkar yoluna sapabilir ihtimalinden dolayı Allah’ın rahmeti gereği bu safha açıkça/sarihen Kur'an'da yer almadığından inkarı sahibini küfre düşürmez. Ayrıca İsra yolculuğunun fizik ve madde boyutunda isbatı Resulullah efendimiz (asm) tarafından bizzat yapılmıştır.

Miraç dönüşü münkirlerin Mescid-i Aksâ'nın kaç kapısı, kaç penceresi olduğuna dair sorularına cevap vermesi; Mekke'ye dönerken yolda mola veren bir kafilenin su kırbasından su içtiğini, kırbanın ağzındaki düğümü bildik şekilde bağlayamadığını, bu kervanın yaklaşık şu kadar sonra Mekke’ye geleceğini vs. söylemesi ve bunların hepsinin de aynen buyurduğu gibi olması gösterir ki bu mucizenin inkarı mümkün değildir, aksinde küfre götürür.

Sidret-ül Münteha, Kab-ı Kavseyn'e kadarki Miraç safhası, mü'minlerin ancak imandan gelen basiret ve teslimiyetle kabulleneceği bir bölümdür. Bu bölümü inkar eden mümin, kafir olmaz ama imanın tahkikî olup olmadığı tartışılabilir. Yani iman zaafı söz konusudur. İsra bölümü kafirleri de içine alırken, miraç bölümü özellikle müminleri muhatap alır.

Bediüzzaman Said Nursî'nin Miraç Risalesinde sadece mü'minleri muhatap  alması bu hikmete mebnidir: "…erkan-ı imaniyyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhitlere karşı elbette bizzat isbat edilmez... öyleyse... bir mü'mini muhatap ittihaz ederek ona karşı beyan edeceğiz. Ara sıra makam-ı istima'da (dinleyici) olan mülhidi nazara alıp…"(31.Söz)

Neticede, İsra bölümü Risaletle doğrudan ilgilidir, açık ve zahirdir. Miraç bölümü Velayet-i Muhammediye'ye  aittir ki gizlidir, müteşabihat gibi te'vile açıktır. Risalet ile velayet farkı burada tezahür eder. Bundandır ki bütün tarikatların tepe noktasında Hz. Ebubekir ve Hz. Ali efendimizden sonra Resulullahın (asm) kendisi vardır. Buna velayet-i Ahmediye veya Muhammediye denir. Tasavvufun şeyh, mürid ilişkisi sonuçta Resullahın (asm) Allah ile buluşması ve Cebrail’in (as) bu duruşa selamlaşmaya şahitliği en temel figür olarak kabul edilir.

29. Mektup'ta Telvihat-ı Tis'a Risalesinde Tarikat/Tasavvuf tanımında geçtiği gibi: "Mi'rac-ı Ahmedî'nin (asm) gölgesi ve sâyesi altında, kalp ayağıyla bir seyrü sülûk-i ruhânî… Velayet bir hüccet-i Risalettir, tarikat bir bürhan-ı şeriattır." 29. Mektup, 9.kısım) ifadeleri bu konuda bize ışık tutar.

Açık, aşikar ve muhkem olan Risaletin yanında, velayet ve onun içinde yer alan Mehdilik gizli, hafi ve müteşabih, müevvel bir karaktere sahip olduğundan Mehdilik konusu gizli kalır ve kalacaktır. Zaten gerçek mehdi de açıkça, ben mehdiyim demeyecektir. Sahte mehdiler ise orada burada mehdiliklerini açıkça ilan edeceklerdir. Gerçek mehdi zamanında sahte mehdilerin çoğalması veya bir takım kurmaca/çakma mehdilerin gerçek mehdiyi gölgede bırakması için ileri sürülmesi, bir nevi Süfyan fitnesinin taktiği gereği ve imtihan unsuru olarak gerçekleşir. Sahte mehdiler taktiği tutmayınca gerçek mehdiyi itibarsızlaştırma kampanyası ve mehdilik inancının hurafe olduğu kanaati yayılmaya çalışılır.

Hz. İbrahim (as) soyundan peygamberlerin gelmesi gibi, Hatem-ül Enbiya olduğundan Resulullah efendimizin (asm) Al-i Beytinden peygamberler değil mücedditler geleceğinden hepsi de velayet dairesine dahil edilir. Dolayısıyla bu silsilenin misyon olarak görevi somuttan ziyade, soyuta, fizikten ziyade metafiziğe evrilir. Mucize ile kerametin farkı gibi. Kısaca bu konu, imanın nihayet hududunu gösteren -26. Söz'de geçtiği üzere- Kader Meselesine imanda olduğu  gibi ucu açık bırakılmıştır. İmanın son şartı olan kadere iman bahsinin akılla ispatlanan bölümleri olmasına rağmen tamamiyla akılla gidilemeyip nazarî/teorik olmaktan çok hâlî ve vicdanî olması ve ilk beş maddeye imandan hasıl olan itmi'nanla ve imanın basiretiyle anlaşılması gibi mehdiyyet de Risaletin ve Mirac-ı Ahmediye'nin verdiği iman ve itmi'nanla kabul edilebilir bir meseledir.

Mehdi konusunda kararsız kalanlara tavsiyemiz şudur ki, eğer Mehdi'yi tesbitte kafalar karışırsa veya gerçek mehdiyi tesbitte tereddüt oluşursa Mehdi'nin hem rakibi, hem de çağdaşı olan Deccal, Süfyan ve Mesih'in izini sürerek de bulabilirsiniz. Özellikle İslam dünyasına bakan Mehdi-Süfyan ikilisinden birini bulduğunuz zaman diğerini bulmak da kolaylaşır. Çünkü mesela Süfyan Şeriat-ı Muhammediye'yi tağyire ve tahrife çalışırken Mehdi tamire ve tahkimine çalışır. Mücadelenin şahıstan ziyade şahs-ı manevîler çapında  sürmesi de hikmetin gereğidir.Vesselam.

NOT: Bu yazı 28 Şubat 2007 yılında yazılmış, yayınlanmış ve tekrar güncellenmiştir.Z.A.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum