Manevi beslenme

Bedenimiz birçok donanımı olan biyolojik bir makine, bir araba gibidir. Arabamız acıktıkça nasıl ki benzinliğe yanaşıyorsak, bedenimizin de acıkması halinde bir rızık sofrasına yanaşmaya mecburuz.

İnsan bedenini doyurduğu gibi, ruhunu, kalbini ve sayısını bilmediği duygularını ve hislerini de doyurmak, beslemek zorundadır. Bütün bunların her birinin kendine göre ayrı ayrı mideleri var ve her birisi için ayrı ayrı gıdalar ve kurulmuş sofralar vardır.

Mesela; sevgiye, ilgiye, bilgiye, dosta, arkadaşa, muhabbete, inanamaya, güvenmeye, huzur bulmaya, mutlu olmaya ihtiyacımız var ve biz bu sofraların her birine oturmak zorundayız. Oturmazsak aklımız, ruhumuz, kalbimiz ve duygularımız aç kalır. Bu açlık, bizi hem kendimize, hem de topluma zarar verecek zehirli birer karakter haline dönüştürebilir. Izdıraplı birer duygu zehirlenmeleri yaşayabiliriz. Bunalımlar, bilinmezlikler ve tatminsizlikler okyanusuna düşüp ve boğulabiliriz. Zihin dağınıklığımız bizi bütün bütün hakikatten uzaklaştırabilir.

Bu dağınıklıktan, boğulmaktan ve bozguna uğramaktan kurtulmanın ve toparlanmamızın yegâne çaresi; Allah’a iltica etmektir. Allah’ın nurundan uzaklaşan kimse, nursuz ve karanlıklar içinde kalır. Körebe oyunu oynamak zorunda kalır. El yordamı ile tutamadığı her şeyi kendisine düşman sayar, onlardan gelebilecek tehlikelerden korkar, endişe duyar ve “hayat bir mücadeledir, bir savaştır” der, kendini onlarla mücadele etmeye, savaşmaya mecbur hisseder. Bu ise kendisine inanılmaz ve de dayanılmaz bir yük getirir. Bu, gemiye binip de yolculuk boyunca bütün yük ve bavullarını sırtında taşımaya benzer.

Bütün varlıklar Allah’ın emri ve idaresi altındadırlar. Hepsi de her an bir asker gibi Allah’ın emirlerini yerine getirmektedirler. Allah’ın emirlerini yerine getirmek, kendisine bulunduğu ikram ve ihsanlardan dolayı teşekkür için ibadet etmek insanın en birinci vazifesidir. Bu aynı zamanda kendi iyiliği içindir. Çünkü ibadetler insanın aklına, ruhuna, kalbine ve duygularına hitab eden manevi rızık sofralarıdır. Allah’ın bize ve ibadetlerimize ihtiyacı yok ama biz Allah’a mecburuz. Bir sofrayı sadece bir sofra olarak görmekle bütün kainatın sahibi olan Rahman’ın hediyesi olarak görmek arasında inanılmaz lezzet farkı vardır. İlki sadece mideyi tatmin eder, ikincisi ise mide ile birlikte bütün duyguları içine alır. Belki cennet lezzetlerinin kokusunu bile aldırabilir.

Allah’ın nuru yeri ve göğü kuşatmıştır. O nura, o ışığa gözünü kapayanın kendi dünyası kararır ve sırtını dönenin, kalbi, ruhu ve duyguları azaplar içinde kalır.

Manevi gıda sofralarına oturmayanlar, benzinliğe gitmemekte inat eden ve çekici çağırmak zorunda kalan araç sahibi gibi, kendisini manevi zahmetlere atarlar. Psikologların ve psikiyatristlerin kapılarını aşındırmak, tedavi yerine problemleri baskılama ve erteleme yoluna gitmek zorunda kalırlar.  

Bu aslında sorumluluktan kaçıştır. Bu kaçış, bu pansuman tedbirlerle nereye kadar idare edilebilir ki?

Kur’an eczanesinden alınacak manevi rehberlik ve ilaçlar, teslimiyetimiz ve imanımızın kuvveti nisbetinde bizim bütün manevi hastalıklarımızı kesin olarak tedavi edecektir.

Cenab-ı Hak, bizleri maddi ve manevi rızıkları ile doyuran kullarından eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.