Kusursuz insan

Bir şairin kelimelerle kurduğu cümleler, bir ressamın boyayla ürettiği bedenler gibidir. Kusursuzluğu bulmak için o kadar çok kesip biçerler ki, tekrarlar dururlar, aynı beden, aynı mısra üzerinde binlerce kere dolanırlar. Bunu kimi zaman zihnen yaparlar, kimi de bizzat üzerinde çalışırlar. Bir anda çıkan söyleyiş, bir fırça darbesiyle dökülen bedenler ortalığa pek gösterilmez. Hâlbuki tabiatta her şey mükemmel kabul edilir, ancak kusursuz bir vücut, eksiksiz bir cümle görülmüş müdür?

Tabiattaki mükemmeliyet bir anda var olmaktan gelir, insan yüzü mükemmeldir, ancak bir burnun şekline binlerce itiraz gelebilir, şöyle olabilir, böyle mi dursaydı diye; mükemmellik şeklin kusurlarında gizlidir belki de..

Sonra bir ressam burnu en düzgün haliyle çizebilir, gözkapakları simetrik durabilir, yüz çizgileri olmayabilir, ancak gerçek bir yüzün mükemmelliğine yaklaşabilir mi? Tabiî ki hayır, bir yüzün mükemmelliği insanın dışında çok şeylere bağlıdır, insan bunlardan o kadar uzaktır ki ve yenisini yapmaktan o kadar acizdir ki, herhangi bir insan yüzündeki her bir uzvu kendince farklılaştırabilir, ancak yeni bir yüz yapmaya gelince de eli kurur, dili kesilir.

Yaratılan her şeyde görünüşte beliren kusurlar bir eksiklik değildir; aksine bir meydan okumadır insana, bir benzeri getir bakalım gücün yetiyorsa demektir. Şairler kelimelerle, imgelerle, anlamlarla o kadar oynarlar ki, kusursuz bir mısra, eksiksiz bir şiir için uğraşırlar. Ama örneğin, mükemmel söz olan Allah kelamının bir benzerini yapmaktan, Allah’a olan uzaklıkları kadar uzak olmaktan kurtulamazlar.

Bir ayeti alıp, şu kelime şöyle bu kelime böyle olsaydı diyebilirler belki, kendilerince bazı değiştirmeler yapabilirler; örneğin, Kur’andaki tekrarları gereksiz görebilir, bir kusur olarak algılayabilir. Bir tuzağın içine düşer. Kur’an’ın insanların dilinde olması, görülebilen, anlaşılabilen bir metin olmasıdır yanılgıya sürükleyen. Buradan değiştirmeye, farklı dilde tekrar söylemeye, hatta yeniden yazmaya kadar gidilebilir.

Hâlbuki Kur’an açıkça meydan okumaktadır. Sadece bir ayetinin benzerinin yazılmasını istemektedir. Bütün kusursuzluk çabalarının ortaya konulup, tüm insanlığın birleşip yalnızca bir cümle yazması istenmektedir. Tüm insanların birleşip bir insan yüzü yapmalarını istemek gibidir bu. Yeni bir insan yüzü, olanlardan farklı, insanın tüm kusursuzluk teorilerini kullanıp yalnızca bir tane insan yüzü yapmaları...

Yeniden yaratılacak olanları da düşünüldüğünde olasılık içersinde olan bir durumdur yeni bir insan yüzü yapmak.. Nasıl ki, geçmiş ve gelecek tüm şair ve edipleri de toplasalar bir ayetin benzerini getiremezlerse, tüm geçmiş gelecek ressam ve doktor ya da estetik uzmanlarını da getirseler bir insan yüzünü yapmak mümkün olabilir mi? Denenebilir, ama sonuç bellidir. Bırakın insanların üzerinde çalıştıkları, kusursuzluk kuramlarını, kendi yüzlerini dahi tekrardan acizdir.

Çünkü, ilim, ezeli ve ebedi olmalıdır bunun için, insan ise anlık verilerin kurbanıdır. Geçici heveslerin esiridir. Sınırlı duyuların mahkûmudur. Cehaletini bile sorgulamanın dışındadır. Bir anda değil, süreçlere bağlı yapmak durumundadır. Yapılanı kullanmak zorundadır. Yaratılanlardan birini seçmekten ibarettir. Seçip yaratılmasını beklemektir. Olan üzerinden konuşur, üretir. İnsan çok cahil ve çok zalimdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum