Kürtler ve derin akıl

Bediüzzaman'ın Nur hareketi, birkaçı dışında -ki onlar da devlet alanındaki (karakolda ya da hapishanede) ölüm dışında insan zaiyatı vermedi. Çünkü, hareket halkın içindeydi. Devletle ve görevlileriyle doğrudan fazla teması yoktu. Köylü bir insanla devletin ne işi olabilir?

Diğer, (muhalif) hareketler ise, çoğu devletin bir unsuru olan ya da olmasa da devlet alanında verilen mücadeleydi. Doğrudan devleti ve kurumlarını tahrik etmekle ilerliyordu.

Buradaki güç, silah ve ekonomidir. Çatışma, doğrudan insanla devlet arasındadır.

Bediüzzaman'ın ise 'insan'a bakışı çatışma unsuru olarak değil, fikirlerin çatışma alanında olmasıdır.

Bu nedenle "kardeşlerim intikam almasınlar, ben hakkımı helal ediyorum" demiştir. Nurcuların devlet karşısındaki mağduriyeti çatışma neticesi değil, haksızlığa karşı hakkı ilan etmek tarzında bir karşıtlıktandır.

Bu nedenle, çoğu (muhalifler), Nurcuları pasif görmüşler; devletle doğrudan çatışmayan bir hareketi kabul etmemişlerdir.

Bediüzzaman'ın siyasetten kaçınması ve hatta kaçması, Nur hareketini gerçek halk hareketi yapmıştır. Diğerlerinin çoğu devlete karşı bir başkaldırı ve devleti ele geçirme hareketinden öteye geçmemiştir. Neticesi, esnemekten ve dönüşmekten kurtulamamışlardır.

Bugün Arap baharında ya da bazı Kürt baharcılarında görülen kırılma da buradadır.
Devletin değişmesiyle halk değişmez; halk değişirse devlet de değişir. Bediüzzaman'ın demokrasiyi zemin olarak kabul etmesi bu nedenledir.

***

millet.jpgMünazarat'daki Kürtlere öğütleri, bu süreçte yeniden ve iyice okunmalıdır. Kürt baharı, kürtlerin Münazarat'taki Kürtler olmalarıyla gelebilir. (Bu aslında İslam'ın ve ümmetin de yeni baharıdır).

Münazarat'taki ana fikir budur: Ağlamayın, şikayet etmeyin; sahip çıkın, düzeltmek için elinizi kaldırın, önce kendi iç yapınızı düzenleyin... Devleti (alanına girerek) düzenlemekten  (ya da devlet kurmaktan) daha öncelikli olan budur.

Münazarat'ın, bir milleti yeniden ayağa kaldıracak prensiplerini bırakıp başka yerlerden yeni zeminler bulmaya çalışmak.. hele hele bu zeminleri başkalarına bırakmak.. kendimize ve milletimize en büyük bir zarardır.

***

Bu milletin 'derin aklı' yıllardır verilen hizmetin neticesi Risale Nurlar ve Nurcular tarafından müspet hareketle inşa edilegelmiştir. Toplumun damarını tutmak isteyen Nurcu akla müracaat etmek gerektir.

Bu akıl, üniversite koridorlarına, siyaset kulislerine ve gazete sayfalarına yeteri kadar yansımasa da halkın içinde en taze haliyle toplanabilecektir.

Akıl isteyenler, her bölgenin kutbu konumundaki bu insanlara rastlayacaklardır, onları kaçırmasınlar...

Ahlaksız siyasetin karasinekler gibi vızıltılarına kulak tıkayıp, Paris'teki monşerlerin elbiseleriyle sakladıkları kirli ruhlarını bırakıp; Van'da, Bitliste (Nurşin'de), Diyarbakır; hatta Kastamonu, Antalya, Burdur'da.. neresi olduğu farketmeyen bir Nurani mecliste köylü kıyafetindeki meleklerin derslerine uğrasınlar, sohbetlerine katılsınlar... (Merak etmesinler, meleklerin cinsiyeti yoktur, orada kendilerine kimlik sorulmaz...) Aradıklarını, sormadan yaşayarak bulurlar...

***

Sonuçta:
Yeni bir yapı kurulmak isteniyorsa.. Kürtlerin ve Türklerin ve Arapların derin aklının binası: Medresetüzzehra'dır. Temelleri (üstü kapatılmış olsalar da) hem İstanbul'da Ayasofya'da, hem Van Edremit'te, hem de Şam Emevi Camii'ndedir.

Bu demektir ki, bu milletin derin aklı, zamanı geldiğinde ve zemini bulduğunda bu temeller üzerindeki tozlarını alarak, kendi medresesini de kuracaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum