Küresel yükseköğretim ve Türkiye

Ülkemizdeki üniversiteler, yükseköğretimdeki küreselleşmeden henüz yeterli payı alamadı. Bu eğitim pazarıyla ilgili görüşlerimi geçen hafta, "Türkiye küresel yükseköğretimden pay alamıyor" başlığı altında yazmıştım. Siz değerli okurlarımdan, konuyla ilgili olumlu olumsuz e-postalar aldım. Teşekkür ediyorum.

Bu pazardan pay almalıyız
Bir önceki YÖK Başkanımız döneminde, yabancı öğrenciler için merkezi sınav sisteminin kaldırılması gibi iyi niyetli çalışmalar geçici çözümden ileri gidememişti.
Hatta bir önceki YÖK yönetiminin önerisiyle, Bakanlar Kurulu'nun devlet üniversitelerinde yabancı öğrencilere uygulanacak katkı payına, alt ve üst sınırlama getirmesi, dünyadaki uygulamaların aksine konunun ticarileşmesi ve ekonomik katma değer üretmesi boyutuna engel getirmişti. Oysa ki hemen yanı başımızdaki Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin İslam kimlikli yükseköğretim öğrencileri, ABD ve İngiltere'de maruz kaldıkları antipatik göçmen politikaları ve vize sorunları nedeniyle gidecek yeni ülkeler arıyor.
Türk yükseköğretiminin küreselleşmesi, beyin göçü veren değil, beyin göçü alan bir ülke olabilmesi ve mali yönden zorlanan üniversitelerimize finansal kaynak yaratabilecek yabancı öğrenci getirebilmesi için, Malezya modelinin incelenmesi gerekiyor. On yıl önce 10 bin civarında olan yabancı öğrenci sayısını bugün 100 bin civarına taşıyabilmişler. Bunun için başta yurtdışı marka üniversitelerin Türkiye'de kampus ya da şubelerini açmasına izin vermek dahil, birçok politikanın yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Tanıtım kimin görevi?
Birtakım raporlarda ABD'nin sadece yabancı uyruklu öğrenci harçlarıyla ülkeye 20 milyar doların üzerinde gelir getirdiğinden bahsediliyor. Dolayısıyla bu pastanın küçük bir dilimi bile, yabancı paranın bu denli önemli olduğu bir dönemde, ülkemizin iştahını kabartmalıdır. Geçen yıl hükümet ve YÖK sadece Yabancı Öğrenci Sınavı'nı kaldırmakla kalmamış, tüm üniversitelere ve sağlık turizmi ile yurda yabancı para getiren kuruluşlara pazara giriş desteği adı altında tanıtım bütçesi ayırmıştı.
Bu kapsamda devlet ve vakıf üniversitelerinin yurtdışında; gerek web siteleri ve sosyal medya, gerekse eğitim ve acente fuarlarında tanıtılması elzem olmuştu. Ancak MEB'in ve de Dışişleri'nin bu konuda altyapısı olmadığı için, süreç tamamen özel sektöre ve inisiyatif alacak ticari girişimcilere bırakıldı. Devletin ön ayak olması gereken bu aktivitenin, özel bir şirket tarafından hem de yüksek yıllık aidatlar karşılığında yapılması doğru değil. Edindiğim bilgilere göre, özellikle bazı devlet üniversiteleri buna karşı çıkmış ve bir ödeme yapmamış.
Bazı vakıf üniversiteleri de ödeme yüksek olduğu için projeye dahil olmamış. Bu karışık durumun kısa sürede çözülmesinde yarar var.

Sabah

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.