Alaaddin BAŞAR

Alaaddin BAŞAR

Kurbanların; sırat üstünde sahibine bineklik yapmasını nasıl anlamalıyız

"Kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismânî bir vücud-u bâki vererek Sırat üstünde, sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor." Kurbanların; sırat üstünde sahibine bineklik yapmasını nasıl anlamalıyız?

“Kurbiyet,” yakınlık demektir ve “kurban” Allah’a yaklaşmaya vesile olan manasına gelir. Sırat hakkında Nurlarda şöyle bir ifade geçer:

“Amele göre, takvâ kuvvetine göre o uzun yolu mütefâvit derecede kat' ederler. Bir kısım ehl-i takvâ, berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da, hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat' eder. Kur'ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.” (Sözler, Dördüncü Söz)

Sıratı geçmekte, diğer salih ameller gibi, kurbanın da büyük bir önemi vardır. Bunların tümünden hasıl olan manevî dereceye göre insanlar sıratı geçip cennete gideceklerdir. Üstat Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri namazın da sıratta Buraklık vazifesi yapacağını söylemektedir. Buna göre, kurbanları etli ve kemikli halleriyle sıratta insanları cennete götürecek birer binek olarak görmek yerine, mahiyetini bilemeyeceğimiz “Burak” adındaki bineği, bütün ibadetlerin sevaplarından ortaya çıkan İlâhî bir ihsan ve özel bir binek olarak değerlendirmek daha doğru olur kanaatindeyiz. Zira, bir insanın ömrü boyunca yüzlerce kurban kestiğini düşündüğümüzde bunların hepsinin o kimseye bineklik edeceğini düşünmek fazla gerçekçi görülmüyor.

Nitekim, bu metinde de kurbanların sahibine Burak gibi bir bineklik görevi yapacakları ifade edilirken, “gibi” kelimesinin kullanılması çok önemlidir. Yani, kurbanların faydaları, Burak gibi bir netice verecektir; yoksa,  kendileri burak olacak değillerdir.

Kurbanın dışında hayır maksadıyla  kesilen başka hayvanların yukarıdaki anlamda bir mazhariyetleri söz konusu mudur?

Bütün kurbanlar, kulu Rabbine yaklaştırırlar. Ancak, bu yaklaştırmada elbette ki “vacip” olarak kesilen kurbanla “nafile” olarak kesilenlerin sevap dereceleri bir olmaz. Farz olarak verilen zekâtlarla, yahut farz olarak kılınan namazlarla sadakanın ve nafile namazların sevapları bir olmadığı gibi, vacip kurbanla nafileninki de bir değildir. Nitekim bir hadis-i kutsîde şöyle buyrulur:

“Kulum bana farzlardan daha fazla bir şeyle yaklaşmaz (en fazla farzlarla yaklaşır); sonra nafilelerle…” (Buharî, Rikâk, 38)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.