Kur’ân: İnsan gücünün üstünde bir mucize

Eğitim programımızın “Vahyin Hakikati ve Kur'an'ın Allah'tan Geldiğinin İspatı” isimli bölümünün sekizinci dersini takdim ediyoruz. Sunulan hakikatlerin tam olarak hissedilerek pekiştirilmesi için, eser metnini de içeren görsel destekli ders videosunu da yazının sonundaki adresten izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Kur’ân: İnsan Gücünün Üstünde Bir Mucize (7. Şua - Ayet-ül Kübra Risalesi”nin 17.Mertebe, 6.Nokta - İzah Metni)

Eser metni ile ilgili izahlara geçmeden önce, çok önemli bir meseleye temas etmek istiyoruz. Eser metninde örneği görüldüğü gibi, içinde birçok cümle içeren uzun paragraflara Risale-i Nur’da sıklıkla rastlanır. Paragrafın uzunluğu ve bilinmeyen kelimelerin olması ile birlikte bir de mananın yoğunluğu işin içine girince, eser metnini anlamak güçleşir. Fakat bu noktada bir izah yapmak gereklidir. Eserin müellifi, büyük ve kapsamlı bir hakikati parçalamamak için, böyle bir anlatım tarzını ve uzun cümleleri mecburiyetle tercih ettiğini ifade eder. Gerçekten de, çok büyük ve kuvvetli olan kapsamlı bir hakikatin tüm köşelerini zihninizde canlandırabilmek ve ortaya çıkan büyük resmi görebilmek, o imanî delilin kuvvetini idrak edebilmemiz noktasında çok işe yaramaktadır. Başka şekilde olduğu zaman, kuvveti zayıflamakta ve tesiri azalmaktadır.

Bununla birlikte, Risale-i Nur içindeki yüksek imanî hakikatler, ilk seferde tamamı anlaşılabilen, anlaşılabilse de kalben ve ruhen tam manasıyla birdenbire sindirilebilen ve içselleştirilebilen basit ve yüzeysel meseleler değildir. Tuğlaların üst üste konmasına benzer şekilde kazanılacak bilgi birikimi, zihnî gelişim ve kavrayışın zaman içinde üst seviyelere çıkmasının en kolay ve yegâne yoludur. Misal olarak söylüyoruz; bir Risale-i Nur metnini onuncu kere okuduğunuzda, ilk okuduğunuzun onda biri kadar enerji harcayarak, ilk okuduğunuza göre on kat daha iyi anlayabilecek ve kavrayabileceksiniz. Ayrıca Risale-i Nur eserlerinin müellifi, bu eserlerdeki çok ehemmiyetli meselelerin her birini herkesin hemen anlayamayabileceğini, fakat herkesin her bir risalede payına düşen önemli bir hissesi bulunduğunu ifade eder ve der ki: “Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil, belki elleri uzun olanların hisseleri de var.”[1] 

Diğer taraftan iman hakikatlerinin “Bir sefer okudum, bu artık bana yeter” denilecek meseleler olmadıklarını, tam tersine manevî gıda hükmünde sürekli ihtiyaç hissedilen meseleler olduklarını bilmek ve öyle okumak çok önemlidir. Bu konuda Bediüzzaman bakınız ne diyor: “Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet itibarıyla inşaallah o cümledendir. Her gün ihtiyaç gıdaya hissedildiği gibi, her vakit bu gıdâ-yı ruhânîye ihtiyaç hissedilir.”[2]

Eser metnine gelecek olursak, Kur’ân’ın doğruluğunu ve Allah’ın sözü olduğunu gösteren altı parlak yönü çok kısaca özetlenmiş. Bu altı madde hakkında esas itibariyle çok şey söylenebilir. Hatta bunların açılımı binlerce sayfaya bile tam sığmaz denebilir. Çünkü bu altı kapsamlı yön, uzun asırlarda ve milyonlarca insanda kendini göstermiş ve gerçekliğini ispatlamıştır.

Eserde etrafı surlarla çevrili, çelikten bir kale gibi tasavvur ettiğimiz Kur’ân’ın kesinlik derecesindeki aklî, mantıkî delillerin desteği üstünde durduğu ifade edilmiş. Evet, öyledir. Kitabımızda yer verme imkânı bulamadığımız sayısız deliller, o ilahî kitabı çok sağlam bir zeminde yükseltmiştir ki, bu kadar zaman geçmesine ve insafsız düşmanlarına rağmen, hala dimdik ve sarsılmadan ayakta durabilmektedir. Daha önce belirttiğimiz gibi, Kur’ân’ın bildirdiği hakikatlerin doğruluğuna dair ispatların herbiri dahi, o kitabın hak olup haktan geldiğine kuvvetli bir imzadır. Dolayısıyla kitabımızın baştan buraya kadar tamamı, Kur’ân’ın hakkaniyetine parlak bir delildir diye rahatlıkla iddia edebiliriz ve ediyoruz. Kur’ân’ın mucizeliğinin ispatını ve Allah kelamı olduğunun özellikle belagat ve nazım noktasındaki detaylı delillerini, Risale-i Nur’un büyük İslâm âlimlerini hayrette bırakan İşârât-ül İ’caz isimli tefsirine ve sair yönlerdeki mucizelik delillerini ise Sözler kitabının 25.Söz’ü olan Mu’cizât-ı Kur’âniye Risalesi’ne havale ediyoruz.

Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı Ders Videosu: (Kur’ân: İnsan Gücünün Üstünde Bir Mucize) 

https://youtu.be/_WUQUgbHc5w

[1] Risale-i Nur, Şualar, 7.Şua (Âyet-ül Kübra), S.98

[2] Risale-i Nur, Barla Lahikası, S.360

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.