Küffara giden dualarımız.

Evet, Müslümanlar safderundur.
Şeytanlar da şeytan…
Bu safderunluk ile bu şeytanlık, ta Hz. Adem’den, ta cennetten beri devam ediyor.
Şeytan kovulduğu halde cennete girer veya girmiş gibi yapıp selüetini gönderir… Orasını tam bilmiyoruz.
Bildiğimiz, bir şekilde Hz. Adem’e (as) ulaşmasıdır.
Yasak ağacın meyvesini yedirtir Hz. Adem’e (as)
Hz. Adem (as) önce şiddetle reddeder.
Ama şeytan en büyük şeytanlıklarından birini yapar;
Allah’ın adına ant içer.
Ve işte bizim safderunluğumuz da oradan başlar.
Biz Allah’ın adıyla yemin içtik mi kesinlikle doğruyu söyleriz ya…
Başkasının da doğru söylediğine inanırız.
Şeytan ve şeytanlar bu saflığımızı çok kullanırlar.
Çünkü kamufle olurlar.
Önce yılanın içine girerler.
Derken o yılan insan suretine bürünür.
Artık insan suretine bürünen yılan, bir münafıktır.
Münafık kâfirden eşeddir.

Çünkü münafığı tanıyamayız.
Allah’ın adıyla konuşur.
“Vay be Allah razı olsun” deriz.
Hele bir de salya sümük ağladı mı…
Böylece şeytanın içine girdiği insan suretindeki münafık olmuş yılanlar çoğalır, o kadar feleğimiz şaşar ki nerdeyse bütün dualarımız onlara gider.
Ocağımıza incir dikerler dua ederiz.
Müslümanları katlederler dua ederiz.
İslamiyeti ortadan kaldırmaya çalışırlar yardım ederiz.
Zira Allah adıyla konuşurlar ve bizi inandırırlar.

Heyhat ki, ümmet adına affettiklerimiz yok mu… İşte onun günahını nasıl vereceğiz onu hiç bilmiyorum.
Halbuki gece gündüz dua ederiz, gece namazlarına kalkar ümmeti İslam’ın haline ağlarız, "küfür devam eder ama zülüm devam etmez” kaidesi bir türlü gerçekleşmez.
Oturup onu konuşuruz…
“Bunca zulme rağmen bu kâfirler neden tokatlarını yemiyorlar” diye hayıflanırız.
Öyle ki Bediüzzaman’a döner:
“Bunca evliyalar, bunca Ramazanlarda aklı başında tüm ümmetle dua ederiz ama “aşikarene” bir şekilde dualarımızın kabul olmadığını görüyoruz, neden acaba” diye sorarız.

Bediüzzaman hazretleri yüzümüze bakar;
“Siz çok safsınız kardeşim” der.
“İnsanlık tarihinin en büyük canilerini ve nice münafık-ı ekberleri alicenabane afetiniz. Sizler bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görseniz, ona bir nevi taraftar çıkıyorsunuz.
“Bu suretle ekall-i kalil (azın azı) olan ehl-i dalalet ve tuğyan safdil taraflarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasından terettüp eden musibet-i ammenin devamına ve idamesine belki teşdidine (şiddetlenmesine) kader-i ilahiyeye fetva verdiriyorsunuz.”

Son olarak da şunları söyler;
“Sakın küçük bir ihtiyaçla veya hevesle veya tamâh ve hafif bir korkuya, İslamın değerlerini ve ahretinizi yakmayın. Bu durum eblehâne bir cehalet ve hasârettir, tokata müstehak eder.”
“Sakın, sakın; başkalarının hukukunu çiğneyen cânileri alicenabane ve afüvkârâne bakmayınız. Buna hakkınız yoktur, zulme şerik olursunuz.” (Kastamonu lahikası)

Yirminci yüzyıl baştan sona bu durumumuza şahittir.
Nice kör, sağır ve topallara dua ettik hala ediyoruz.
M. Kemal’e hala dua edenimiz yok mu?
İsmet’i baş tacı etmedik mi?
Zamanında Feto’ya ağlayarak amin demedik mi?
Birinci körfez savaşında topyekun Saddam’a kin güdüp beddua yağdırmadık mı?
Bize öylesine bir cani gibi yutturdular ki Anadolu’da her eve kimyasal bomba tehlikesinden dolayı hava almayan bir oda yapmadık mı?
Bir sabah Libya Amerika uçaklarıyla bombardıman edilirken gururla(!) seyretmedik mi?
Oysa bombalanan İslam beldesiydi.
Daha dün sayılacak bir zaman içinde Kaddafi idam edilirken, nerdeyse tüm İslam alemi “oh olsun” demedi mi?
İsrail İslam’ın bağrına bir hançer gibi girerken ilk tanıyan ve adeta kutsayan ülke biz olmadık mı?
Gerçekten bu şartlarda Müslüman’ın duası nasıl kabul olacak siz söyleyin.
 
Gelelim bu güne;
2013'ten beri bu ülke her türlü saldırıya maruz kalmadı mı?
Yüzyıllık birikmiş, yerleştirilmiş, uyutulmuş bütün kıskaçlara rağmen, bütün istila hareketlerine rağmen ayakta duruyorsak, inanın ki yüzde 50'lik bir dua birliğinden kaynaklanıyor.
Şimdi ülkeyi idare eden irade bize ısrarla düşmanımızı işaret edip, içimize girmiş hayırhah kılıklı hainleri ve münafıkları gösterdikçe gözümüz açılmaya başladı.
Yani bir manada bize düşmanımızı tanıttılar.
Gözümüz açıldıkça dualarımız gitmesi gereken yerlere gitti.
Yoksa Gezi hareketleriyle başlayan, yeryüzünün en faal ve kanlı bütün terör örgütleriyle (PKK, PYD, DHKPC, DEAŞ, FETÖ) devam eden ve 15 Temmuz’la tavan yapan saldırılar dizisinde eğer yıkılmamışsak bu gerçekten dolayıdır.

Artık Amerika’ya dua etmiyoruz.
Artık Avrupa kafirlerine sempatiyle bakmıyoruz.
Artık İslam alemine bilhassa Arap kardeşlerimize kin gütmüyoruz.
Elhasıl; eğer bu şuur başta Türkiye’de ve tüm İslam aleminde yerleşir ve dualarımız kullileşir ve düşmana yönelirse nasıl bir potansiyelin harekete geçeceğini iyi düşünelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum