Kûfe’den verilen iki haber...

Kûfe, bir dönem İslâm hükümetinin ağırlık merkeziydi; başşehriydi. Hz. Ali’nin (kv) hilâfet merkezi olan Kûfe, sahâbelerden bazılarının yerleşmek için tercih ettikleri bir şehirdi. Sa’d Bin Ebu Vakkas, Said Bin Zeyd, Abdullah Bin Mes’ud, Selmân-ı Farisi, Muğire Bin Şu’be, Ammar Bin Yâsir, Huzeyfe Bin Yeman ve Abdullah Bin Ebu Evfâ (Allah hepsinden razı olsun) Kûfe’de yaşayan sahâbeler olarak bilinmektedir. Mezhep imamlarımızdan İmâm-ı Azam (ra) da hicrî 80 senesinde Kûfe’de doğmuş ve ismi geçen sahabelerden bazılarıyla görüşmüştür.
Kûfe ve tüm Irak şimdi küffâr postalları ile kirletiliyor. Vicdanlar kanıyor! Elimiz kolumuz bağlı; herkesin zihninde aynı soru: “Kim bağladı bizim elimizi, kolumuzu? Nasıl bu hallere düştük?..”
“Size bu sorunun cevabını 1400 sene öncesinden Hz. Ali (kv) vermiştir” desem ne dersiniz?...
¥
Tarih: Hicrî 30. Yer: Kûfe. İlmin Kapısı Hz. Ali (kv), İlmin Şehri Resûl-i Ekrem (asm)’dan aldığı dersleri ‘siyah nûr’ olan mürekkeple kaydediyor. Eserin ismi: Ercüze Kasidesi. Ercüze, Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî Hazretlerinin ‘Mecmuatul Azhab’ eserinin Şâzelî cildine derc edilmiş. (s. 582-597)
Hz. Ali (kv) Ercüze Kasidesi’nde istikbâle dair bazı haberler de veriyor. Bu haberlerini Bediüzzaman Hazretleri 18. Lem’a isimli risalesinde şerh ve izah etmiş. (18. Lem’a için bkz. Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 132-141, Osmanlıca esas nüsha)
Hz. Ali (kv)’nin gelecekle ilgili ilk haberinin meâli şu şekilde: “Dokuz karın sonra (Fürs), yani akvam ı Şarkiye, Â’râb üzerine hücum edecek, galebe edip Â’râbı hayvan gibi kesecek. Öyle müthiş fitneler ve karanlıklı musibetler ki; en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak. İşte Hazret-i Ali Radıyallahü Anh’ın bir keramet-i bahiresi ki kendinden beş yüz sene sonra gelen ve Arab Devlet-i Abbasiyesini mahveden ve hadsiz kütüb-i İslâmiyeyi nehr-i Fırat'a döken ve Â’râbı gâyet zâlimane katleden Hülagû vakıa-i meşhuresini haber veriyor. Çünki, meşhur olan karn kırk sene değil o zamanın istilahınca ağleb-i ömür olan altmış seneden ibarettir. Çünki bir devir altmış senede değişir. Bu suretle İmam-ı Ali Radıyallahü Anh’ın hicretten otuz sene sonra Kûfe'de yazdığı bu Ercüze'deki dokuz defa altmış, otuza ilâve edilse beş yüz yetmiş oluyor ki, Cengiz'in ve Hülagû'nun hücum ve tahribat zamanıdır.”
¥
Tarih: Hicrî 570. Yer: Bağdat. Söz şimdi Ahmed Cevdet Paşa’da. Hz. Ali’nin (kv) haber verdiği hâdise bakın nasıl aynen gerçekleşmiş.
“Hülâgû ordusu, Bağdat’ı kuşattı. Neft ateşleri ve mancınık taşları atmaya başladı. Kırk elli gün süren muherebe esnasında, İslâm dünyasının en gözde şehirlerinden olan Bağdat yakıldı, yıkıldı. Başvezir İbn-i Alkamî, barış teklifinde bulunmak üzere halifeden izin aldı ve muhasara ordusuna gitti. Orada diyeceğini dedikten sonra dönüp geldi. ‘Hülâgû, sizi makamınızda alıkoymak, hatta kızını oğlunuza vermek istiyor. Ecdadınızın Deylemlilere ve Selçuklulara tabi olduğu gibi, siz de bunlara itaat ederseniz, Müslümanların canını ve malını kurtarmış olursunuz, bir süre sonra da dilediğinizi yaparsınız’ dedi.
Zavallı halife, bu yaldızlı sözlere aldandı. Çocuklarını ve ileri gelen devlet adamlarını yanına alarak Hülâgû’nun yanına gitti, fakat soğuk karşılandı. Bir odaya alındı. Sonra İbn-i Alkamî, ‘Hülâgû, kızını halifenin oğluna verecek, siz de nikâh merasiminde bulununuz’ diye Bağdat âlimlerini, ediplerini, fakihlerini, davet etti. Takım takım geldiler. İşte tam bu sırada vahşet başladı. Hepsi halifenin gözünün önünde birer birer öldürüldü. Kendisini de keçeye sardılar, Moğol usûlünce tekmelerle hurdaya çevirerek şehit ettiler. Daha sonra Bağdat’a girip katliâma başladılar. Kırk gün süren bu vahşet esnasında sayılmaz yahut sayısına inanılmaz derecede insan öldürüldü. Değerli mal ve eşya yağma edildi. Manevi kıymetlerine paha biçilemeyen nefis kitaplar Dicle nehrine atıldı. Hülâgû taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmadı.”
¥
Hz. Ali (kv)’nin haber verdiği ikinci hâdiseyi merak ediyorsanız şayet yukarıda bahsi geçen eseri (18. Lem’a) mutlaka okumalısınız. Çünkü âlem-i İslâm’ın hâl-i pürmelâlinin kısa tarihçesi var orada…
¥
Hz. Ali (kv)’nin Kûfe’den verdiği haberlerin ortak noktası ise şu: İslâm irfânına darbe vurulması. Hülâgü’nün Bağdat Kütüphanesini yağmalayıp, kitapları yok etmesi yaptığı katliâmdan daha büyük bir zulüm olmuştur.
Şimdi düşünme zamanı işte: Bizim kütüphanelerimiz hiç yağmalandı mı acaba?.. Eserlerimiz yok edildi mi yahut?
Cevabı mı soruyorsunuz?
Cevap, ‘Kûfe’de yazılan eserde…

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.