Dr. Selçuk ESKİÇUBUK

Dr. Selçuk ESKİÇUBUK

Köy enstitüleri çözüm oldu mu?

1940 yılı 2.Dünya savaşının da başlangıç yılı oldu. 1.Dünya savaşı Osmanlıyı parçalamıştı. İnönü’nün Cumhurbaşkanlığındaki tek partili Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2.Dünya savaşına girmemesine rağmen ülke savaştan etkilenmişti. Türkiye ekonomik zorluklar içindeydi.

18 ve 19 yüzyılda Batı sanayi devrimini yapmakla meşgul idi. Önce İngiltere’de başlamak üzere Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya kendi ülkelerinde sanayi devrimini yapıyorlardı. Biz ise hala tarımla uğraşan bir ülke konumunda duruyorduk. Onu da modern bir tarzda değil, geleneksel usulle yapıyorduk.

Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda Latin harfleriyle okuma yazma oranı %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun ise %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu. İlerleyen yıllara rağmen okuma yazma oranları ve mekteplerin sayısı kolayca artmıyordu.

Öğretmen okullarından mezun olan öğretmenler gönüllü olarak köylere gitmek istemiyorlardı, ancak zorunlu olarak köylere gönderiliyordu. Bu amaçla İnönü Cumhurbaşkanlığındaki siyasal iktidar, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukları alıp bu okullarda yetiştirdikten sonra yeniden köylere öğretmen olarak göndermek düşüncesiyle Köy Enstitülerini kurdu. Amaç “köye göre öğretmen” yetiştirmekti.

Türk edebiyat tarihinde özel bir yeri olan 1922 yılında yazılmış Çalıkuşu romanı, köylere gitmek istemeyen öğretmenlere karşı gönüllü bir öğretmenin hayatını, en güzel şekilde anlatan bir romandı.

Köy Enstitüleri; Cumhuriyet döneminde köy çocuklar için öğretmen yetiştirmek amacıyla 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan yasayla kurulmuş okullardır. Tamamen Türkiye’ye özgüdür. Evrensel bir eğitim modeli değildir. Batıda hiçbir örneği yoktur, Sovyet modeline benzemektedir. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaştıracak bir model de değildir.

İnönü Cumhurbaşkanı, Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı ve İsmail Hakkı Tonguç ise İlköğretim Genel müdürü idi. “Köye göre Öğretmen” projesinin fikri mimarlarından birisi de Türkiye’nin ilk Pedagoji uzmanı olan Halil Fikret Kanat idi. Bu projenin yürütülmesi bu dörtlünün gayretiyle olmuştur.

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında 21 adet Köy Enstitüsü açıldı. 1946 yılında adı “Köy Öğretmen Okulu” na dönüştürüldüler. 1954 yılında da o günkü siyasal iktidar tarafından kapatılmışlardır.

Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçılık, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi. Eğitim süreleri 5 yıl idi. Bu süre içinde Türkçe(736 saat), Matematik( 598 saat), Fizik(276 saat), Tarih(232 saat), Kültür dersleri( 114 saat), Yurttaşlık bilgisi(92 saat), Ziraat dersleri ve Çalışmaları( 58 saat), Teknik dersler ve Çalışmalar(58 saat) idi.

Türkiye, 2.Dünya savaşına katılmamıştı ama savaştan ve sonuçlarından etkilenmişti. 2.Dünya savaşı’nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler birliği  Türkiye'den Kars, Artvin ve Ardahan ile Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine Cumhurbaşkanı İnönü de ABD'den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten  ABD Başkanı Truman yardım vaat etti ama karşılığında  Türkiye'de serbest seçimlere dayanan Demokrasi düzeninin yerleştirilmesini, Milli Şeflik, "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Enstitüleri" gibi Sovyet  sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını talep etti. 12 Mart 1947 de ABD kongresinde kabul edilerek tarihe “Truman Doktrini” olarak geçen bu fikirler Türkiye’de tek parti iktidarı tarafından kabul edilmiş oldu. Hükümet istenenleri kabul etti ve 100 milyon dolar yardım aldı.

Eğitim sistemi Osmanlı’nın son 100 yılından beri dökülüyor, alarm zilleri çalıyordu. Köylü halk, eğitimsiz idi. Savaşlar sonunda ülkeyi zayıflatmış, parçalamış hatta bölmüştü. 1 ve 2 Dünya savaşı sonrası Osmanlı yıkılmış, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.

Bir Cumhuriyet projesi olarak kurulan “Köy Enstitüleri” de maalesef ülkedeki eğitim sorunlarını çözecek bir proje değildi. Yaşadığı 14 yıllık süreçte, 21 adet okulla, ülkenin kalkınmasına çok katkı sunamadı. Çünkü sadece tarımı, köylüyü hedef alan sanayileşmeyi beceremeyen ülkeler, kalkınamaz ve dışa bağımlı olurlardı. Tarımsal ürün satarak sanayi ürünleri almak bütçelerin açığını kapatamazdı.

Bugün dünden daha iyiyiz, okullaşma sayısı her yıl artıyor, binlerce öğretmen ilk, orta ve liselere atanıyor ama henüz başarı yakalanmış değil.

2014 Temmuzu itibarı ile mevcut 800 bin Öğretmenlerin %55 inin son 12 yılda atanmasına ve 2015 Şubat’ta 10 bin yeni atamaya ve daha sonra da 47 bin öğretmen atanacak olmasına karşın hala eksiğimiz var. Köy Enstitülerine günümüzde bazılarının yüklediği aşırı iyimser ve ideolojik yaklaşımların ne kadar yüzeysel olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim halen yetersiz, Üniversite sanayici işbirliği seviyesi düşük iken muasır medeniyet seviyesini yakalamak için daha çok çalışmak gerekiyor.

İlk, Orta ve Lise ve Teknik eğitimin bugün de çok sorunları var. Yüksek öğretime geçiş, mezun olduktan sonra iş sorunları da çözülmüş değil. Her ilde bugün bir Üniversite var, hatta bazılarında birden fazla da var. Özel Üniversiteler ile Vakıf Üniversiteleri de bu yarışta yerlerini alıyor. Zaman içerisinde kaliteleri artırılıp Dünya’da ilk yüz içine girmeyi başaran Fakültelerimizin sayısı arttıkça Üniversite eğitiminde daha iyi seviyelere geleceğimiz günler uzak değil.

Gelecekten ümitli olmak, çalışmak, üretmek, çağın eğitim seviyesine ayak uydurmak ve dış güçlerin ülkemiz zararına projelerine karşı uyanık olmak en birinci görevimiz olmalıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum